AB LİDERLER ZİRVESİNDE KRİZLE MÜCADELE STRATEJİSİ TARTIŞILDI
Krizin Avrupa’da yayılmasını önlemek için 23 Ekim 2011 tarihinde AB devlet ve hükümet başkanları zirvesi gerçekleştirildi.
AB liderlerinin gündemindeki önemli başlıklar arasında; Avrupa’nın içinde bulunduğu mali krizin etkilerini en aza indirebilmek için EFSF (Avrupa Mali İstikrar Fonu)’nin güçlendirilmesi, Yunanistan’ın borcunun düşürülmesi ve Avrupa bankacılık sektörünün kurtarılması yer alıyordu. Bunun için üye ülkeler tarafından çözüm önerileri sunuldu, krizle mücadele planları tartışıldı.
Fakat zirvede öne çıkan, Fransa ve Almanya arasındaki EFSF’ nin güçlendirilmesi ile ilgili anlaşmazlıktı. Fransa’nın önerisi; EFSF’ nin bir banka haline getirilerek daha fazla güçlendirilmesi ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) fonlarından yararlanabilmesi yönündeyken Almanya buna karşı çıktı. Fransa, aralarında krizin etkilerinden büyük ölçüde endişe eden İtalya ve İspanya’nın da bulunduğu 17 Avro Alanı ülkesinin desteğini aldı. Almanya ise Hollanda ve Finlandiya gibi ülkeler tarafından desteklendi.
Zirveden önce toplanan Avro Alanı liderleri, krize yönelik atılacak adımlarla ilgili 5 maddelik kapsamlı bir plan oluşturdu. Detaylar ise 26 Ekim’de karar toplantısı olarak da nitelendirilen ikinci bir görüşmede belirlenecek. AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy’ un yaptığı açıklamaya göre oluşturulan plan kapsamında;
—Avro Alanı hükümetleri öncelikle kamu maliyesinin sürdürülebilirliğini sağlayacak. Bu amaçla yapısal reformların hızlandırılması gerekiyor. Aşırı borçlu ülkeler ise taahhütlerini yerine getireceklerine dair Avro Alanı üyelerine güvence verecek
—Yunanistan’ın borç sorununa sürdürülebilir çözüm bulunacak. Çarşamba günü açıklanacak olan yeni kurtarma paketinde özel sektörün de katkısıyla Yunanistan'ın borçlarının yarısı düşürülecek.
—Borç krizinin yayılması önlenecek. Bu kapsamda EFSF’ nin yetki ve kaynakları azami ölçüde artırılacak.
—Avrupa bankacılık sektörünün kurtarılması için bankalara koordineli olarak sermaye desteği yapılacak.
—Avro Alanı'na mali işbirliği güçlendirilecek.
Avrupalı liderler, İtalya’dan da 1,9 Trilyon Avro’luk borç yükünü azaltması için daha sıkı önlemler almasını talep etti. İkinci zirve öncesi yapılan değerlendirmelerde, AB liderlerinin önünde iki seçenek olduğu gözleniyor. Ya EFSF, AB’nin en büyük bankası olarak garantör konumuna getirilecek ya da Çin ve Brezilya gibi ülkelerden gelecek ‘dış fonlarla’ kaynak artırımına gidilecek.
23 Ekim’de yapılan AB liderler zirvesinde ise ekonomik alanda özet olarak şu kararlar alındı:
AB Tek Pazarının güçlendirilmesi için oluşturulan Tek Pazar Sözleşmesi’nde yer alan 12 önceliğin 2012 sonuna kadar gerçekleştirilmesi ve özellikle Hizmetler Direktifinin tam olarak bu yılın sonuna kadar uygulanması;
AB Tek Dijital pazarının 2015’e kadar tamamlanması, e-ticaret ve on line hizmetlerin üye ülkeler arasında kullanılmasına öncelik verilmesi;
KOBİ’lerin faaliyet ortamının iyileştirilmesi amacının bir parçası olan, idari yüklerin kaldırılmasına yönelik 2012’ye kadar idari engellerin yüzde 25’inin kaldırılması hedefini içeren 2007 Eylem Planı’nın uygulanması;
Bütçe politikaları ve yapısal reformların sürdürülebilir kamu finansmanı, büyüme ve istihdam yaratmada büyük önem taşıdığı göz önüne alınarak üye ülke bazında AB tarafından yapılan tavsiyelerin ilgili ülke politikalarına yansıtılmasının sağlanması;
Enerji ve enerji verimliğinin yanı sıra araştırma ve yenilik yaratmanın, büyümenin anahtarı olduğu gerçeğinden hareketle Aralık ve Mart ayında yapılacak toplantılarda bu konuların ve kaydedilen gelişmelerin ele alınması;
İstikrar programları uygulayan üye ülkelerde kaynakların en verimli şekilde kullanılmasının öneminden hareketle, bu yılın sonuna kadar AB fonlarının ortak finansmanın payının artırılması ve bunların büyüme, rekabet edebilirlik ve istihdama yönlendirilmesi, Avrupa Yatırım Bankası’nın özellikle istikrar programı uygulayan ülkelerle işbirliğinin artırılması;
AB’nin ekonomik yönetişimin güçlendirilmesi için Avrupa 2020 Stratejisi, Avrupa Sömestiri, Avro Artı Paktı (Euro Plus Paktı) gibi araçların uygulanmasına önem verilmesi. Geçen ay kabul edilen, ekonomik yönetişime yönelik altı mevzuat düzenlemesinin uygulanması;
Kasım ayında yapılacak G20 zirvesi hazırlıkları çerçevesinde Uluslararası Para Sisteminin reformu ve bu kapsamda gözetimi ve kriz yönetimi araçlarının güçlendirilmesi, ekonomik ve parasal politikaların daha iyi koordine edilmesi;
AB liderler Zirvesinde iklim değişikliği ve dış politika konuları da ele alınarak sonuç bildirisinde birtakım değerlendirmelerde bulunuldu.
İklim Değişikliği
Zirvede AB liderleri tarafından iklim değişikliği ile mücadelede uluslar arası bir rejimin olması gerektiğinin altı çizildi. Bunun için, iklim değişikliği ile mücadelenin bir parçası olarak, Avrupa Konseyi tarafından 10 Ekim 2011 tarihinde, Kyoto Protokolü kapsamında ikinci taahhüt dönemiyle ilgili çerçeve belge oluşturulmuştu. Ayrıca, BM Genel Sekreterliği tarafından başlatılan ‘’Küresel Sürdürülebilirlik’’ ile ilgili çalışmalar yürüterek küresel sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etmeye çalışıldığı vurgulandı.
Dış politika
Liderler Zirvesi’nde özellikle Ortadoğu’da meydana gelen rejim değişiklikleri ve ayaklanmalara vurgu yapılarak, Avrupa Birliği’nin demokratik rejimleri desteklediğinin altı çizildi. Akdeniz’de yaşanan değişimler ve ekonomik gelişmeler,in tüm bölgedeki demokrasi, insan hakları, barış ve istikrar açısından önem taşıdığı belirtildi. Muammer Kaddafi’ nin ölümüyle dikta rejiminin sona erdiği, Libya halkı için yeni bir dönemin başladığı ifade edildi. Aynı şekilde Mısır, Tunus ve Suriye’de yaşanan gelişmelere dikkat çekilerek Ulusal Geçiş Konseylerinin demokrasi mücadelesinin AB tarafından desteklendiği ifade edildi. Suriye Devlet Başkanı Esad’a, sivil halka yönelik baskı ve şiddete son vererek demokratik bir rejime geçme çağrısı yapıldı.
Bunun yanında İran da uluslararası hukuku tanımayan bir biçimde nükleer programına devam etmesi, ülkedeki insan hakları ihlalleri ve otoriter yönetimi nedeniyle eleştirildi. İran’la yaşanan nükleer sorununa kapsamlı, kalıcı ve uzun vadeli bir anlaşmaya dayanan bir çözüm oluşturmak üzere İran’a çağrıda bulunuldu. Diplomatik yöntemle, nükleer çalışmalara kısıtlayıcı önlemler getirmek için İran’la işbirliğine gidilmesi gerektiği ifade edildi.