Geçtiğimiz hafta hem Avrupa Birliği hem de Türkiye açısından hareketli günlere sahne oldu. Türkiye’de hafta, İsrail ile patlak veren diplomatik kriz ile başladı. Büyümesi son anda engellenen krizin son olmasını ve iki ülke arasındaki ilişkilere sağduyunun hâkim olmasını diliyoruz.
Haftaya damgasını vuran bir diğer önemli diplomatik gelişme ise Türkiye ve Rusya arasındaki üst düzey buluşma oldu. Görüşmede bir de nükleer santral anlaşması imzalandı. Buna göre, Danıştay tarafından nükleer santral ihalesine ilişkin alınan yürütmeyi durdurma kararı göz ardı edilebilecek. Ancak, nükleer santral inşası gibi hassas bir konunun bu şekilde ihale kapsamı dışına alınması şeffaflık ve meşruiyete ilişkin soru işaretlerini de beraberinde getirdi. Şeffaflık Türkiye’nin AB üyelik sürecinde uyum sağlaması gereken temel önceliklerden biri olacak. Çevre Faslının müzakerelere açılması hala tazeyken AB çevre politikasına hâkim olan ve herhangi bir zarar şüphesi varsa kanıt beklenmeksizin önlem alınmasını gerektiren ‘ihtiyatlılık’ ilkesini de bu kapsamda hatırlamak gerekir.
Öte yandan İstanbul geçtiğimiz hafta itibariyle, Almanya’nın Essen ve Macaristan’ın Pécs kentleri ile birlikte, resmen 2010 Avrupa Kültür başkenti oldu. Binlerce yıllık tarihiyle İstanbul’un Avrupa’nın kültür başkentlerinden biri olduğu zaten biliniyordu. Yine de bu unvanın İstanbul’un ve ülkemizin itibarını artıracağı söylenebilir. Bu nedenle 2010 yılının iyi değerlendirileceğini umuyoruz.
Türkiye yoğun bir gündemle meşgulken Avrupa Birliği’nde en önemli gündem maddesi yeni Komisyon Üyesi adaylarının Avrupa Parlamentosu tarafından imtihan edilmesi oldu. Hatırlanacağı gibi Komisyon üyeleri göreve atandıktan sonra sorumlu oldukları dosyalar için Avrupa Parlamentosu Üyelerine bilgi veriyorlar. Bu sürecin tamamlanmasının ardından ise Parlamento tüm Komisyon için bir onay oylaması yapıyor. İkinci Barroso dönemi için adayların Parlamento ile yaptıkları toplantılar büyük ölçüde olumlu geçerken, Uluslararası İşbirliği, İnsani Yardım ve Kriz Çözümleri dosyası için Komisyon Üyesi adayı Rumiana Jeleva’nın dosyasına hâkimiyeti hakkında bazı soru işaretleri oluştu. Halen Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı görevini yürütmekte olan Jeleva’nın durumu 26 Ocak’ta yapılacak oylama öncesi belirsizlik yaratıyor. Komisyon Başkanı Barroso Jeleva’ya destek verirken Avrupa Parlamentosu’nda sosyalist grubun başını çektiği bazı milletvekilleri Jeleva’nın Komisyon üyeliğine karşı çıkıyorlar. Bunun yanı sıra AB çevre bakanlarının emisyon azaltım hedefleri konusundaki toplantısı AB’nin geçtiğimiz haftaki diğer kaygısıydı.
Hafta sona ererken Haiti’deki deprem ve akabinde gelen korkunç görüntüler ise tüm diğer gelişmeleri gölgede bırakacak cinstendi. Bir kez daha uygarlığın ne kadar kırılgan olduğunu hatırlamamıza sebep olan bu elim olay, tüm eksiklerine rağmen kendi içinde belli bir barış, istikrar ve refah alanı yaratmış olan AB’nin değerini de tekrar anlamamıza vesile oldu.