İKV’DEN HAFTAYA BAKIŞ
Şubat ayı gerek Türkiye, gerekse Avrupa Birliği gündemi açısından hareketli günlere sahne olmaya devam ediyor. Kuşkusuz Türkiye – AB ilişkileri açısından geçtiğimiz haftanın en önemli gelişmesi Avrupa Parlamentosu’nun Türkiye Raporunu yayımlaması oldu. Son üç yıldır Hollandalı Hıristiyan Demokrat Parlamenter Ria Oomen-Ruijten’in raportörlüğünde hazırlanan AP raporlarının dengeli dili dikkat çekiyordu; ancak, geçtiğimiz hafta yayımlanan son raporda özellikle Kıbrıs sorunu ile ilgili tek taraflı bazı ifadeler dikkat çekti. Adada barış görüşmeleri devam ederken AB tarafının açık bir şekilde taraf belirtmesi sorunun çözümüne herhangi bir fayda sağlamayacaktır. Öte yandan, Avrupa Parlamentosu’nun tarafsız bir organ olmadığı ve kendisini oluşturan üyelerin çıkarını gözettiği de unutulmamalıdır. Rapora ilişkin ayrıntılı değerlendirme aşağıda yer almaktadır.
Türkiye – AB ilişkileri açısından bu gelişmeler yaşanırken Avrupa Birliği kendi içinde de sancılı günler geçiriyor. Özellikle Yunanistan’da baş gösteren ekonomik krizin Portekiz, İspanya ve İrlanda gibi diğer üyelere de sıçraması ihtimali endişe yarattı. Bu kapsamda,
11 Şubat’ta AB’nin 2020 hedeflerini belirlemek üzere bir araya gelen AB liderleri 2020 hedeflerinden çok bugünün sorunlarına yoğunlaşmak zorunda kaldılar. Bu Zirve’ye ilişkin ayrıntılı haberimizi de aşağıda bulabilirsiniz.
Öte yandan, 9 Şubat’ta II. Barroso Komisyonu’nun Avrupa Parlamentosu’ndan güvenoyu alması AB üzerindeki baskıları bir nebze olsun azalttı. Bu sayede yeni Komisyon resmen görevine başlayabilecek.
AB’de bu gelişmeler yaşanırken Türkiye’de ise Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yaşanan kavgalar ve tonu giderek sertleşen siyasi söylemler gündeme damga vurdu. Son beş senedir çeşitli seçim dönemleri ve siyasi gelişmeler nedeniyle sürekli ertelenen bazı önemli reformlar bugün gelinen kritik nokta itibariyle artık daha fazla ertelenemeyecek duruma geldi. Bu kapsamda özellikle Siyasi Partiler Kanunu ve Anayasa reformu gibi konular öne çıkıyor.
Mevcut siyasi tartışmaların yapıcı bir şekilde çözüme kavuşturulması ve bir an önce AB reformlarının hızlandırılmasını beklerken olumlu bir gelişme Avrupa Birliği Genel Sekreterliği’nin hazırladığı Yeni Avrupa Stratejisi toplantılarının devam etmesi oldu. Söz konusu stratejiye ilişkin detaylı haber bültenimizde yer almakla birlikte, burada stratejinin Türkiye içinde de yürütülecek olmasından duyduğumuz memnuniyeti belirtmemiz gerekir. Hâlihazırda Türkiye’nin AB üyeliği önündeki engellerden belki de en önemlisini AB’ye ve üyelik sürecine ilişkin kamuoyunda var olan yanlış bilgiler teşkil etmektedir. ABGS’nin girişiminin AB içinde Türkiye’nin üyeliğine karşı olan azınlığa yönelik mücadeleye katkı sağlamanın yanı sıra, Türkiye’de de bazı yerleşik yanlış algıların giderilmesi amacına da hizmet edeceğini umuyoruz.