İKV’DEN HAFTAYA BAKIŞ
Çalkantılı bir haftayı geride bıraktık. Son derece kritik gelişmelerin yaşandığı iç politikaya değinmeden önce AB sürecine bakalım. Geçtiğimiz haftanın Türkiye – AB ilişkileri açısından önemli gelişmesi, Türkiye-AB Ortaklık Konseyi 48’inci Toplantısı’nın gerçekleşmesiydi. 10 Mayıs tarihinde Brüksel’de gerçekleştirilen toplantıda müzakere süreci, Gümrük Birliği kapsamında ilişkiler, Kıbrıs sorunu ve müktesebatın üstlenilmesine ilişkin yükümlülükler masaya yatırıldı. Ortaklık Konseyi’nde ortaya çıkan tablodan hareketle iki sonuca ulaşılabileceği söylenebilir.
İlk olarak, müzakere sürecinin işleyişinin Kıbrıs sorununa bağlandığı düşünülebilir. 2009 Aralık Zirvesi’nin ardından Kıbrıs sebebiyle engellenen başlık sayısının 14 olması bunun bir göstergesi olarak görülebilir. Ayrıca müzakere sürecinde ortaya konulan “siyasi engellerin” Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin arkasına saklandığı da yapılabilecek çıkarımlardan biri. Bu durumda, BM kapsamında yürütülen çözüm görüşmelerinin bir sonuç vermesini beklemek ve adada oluşacak yeni duruma göre hareket etmek gerekiyor. “Beklemek” herhalde iki taraf (Türkiye ve AB) için de şu anda anahtar sözcük. İkinci unsur ise, Ortaklık Konseyi sonucunda ortaya “yeni” bir şey çıkmaması. Hükümeti reformlar konusunda cesaretlendirecek, üye devletlerin müzakere sürecine bağlılığını pekiştirecek veya sivil toplumu teşvik edecek bir unsur yakalamak zor. İlerleme raporu, AP raporu ve çeşitli toplantı sonuçları düzenli bürokratik uygulamaların ötesine geçemez hale geldi. İlişkileri ileri bir boyuta taşıyacak, sürece ivme kazandıracak yeni heyecanlar yaratılmalı.
İç gündeme gelince… Kuşkusuz ki siyasetin temel aktörleri siyasi partilerdir. Siyasetin yürütülmesinde, siyasi partiler içindeki “lider” ve “liderlik konumu”nun önemini yadsımak da çok doğru olmaz. Bu bağlamda, geçtiğimiz hafta Türkiye’nin iç gündemine damgasını vuran olay, hiç şüphe yok ki, Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Deniz Baykal’ın genel başkanlıktan istifa etmesi oldu. Baykal, hakkında çıkan kaset iddialarının ertesinde, 10 Mayıs Pazartesi günü, genel başkanlık görevinden istifa ettiğini kamuoyuna duyurdu. Bilindiği üzere önümüzdeki hafta sonu, yani 22–23 Mayıs tarihlerinde, CHP Genel Kurultayı gerçekleştirilecek. Kurultay’ın gerçekleştirilmesine iki haftadan az süre kalmışken partinin Genel Başkanı’nın istifası ve geçtiğimiz hafta içinde hiç kimsenin genel başkanlığa aday olduğunu açıklamamış olması Ana Muhalefet Partisi’nin liderinin kim olacağı konusunda bir belirsizlik yarattı. Basına yansıyan haberlerde, partinin İstanbul Milletvekili ve Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlık için adının geçtiği söyleniyor.
Anayasa değişikliği paketi ile ilgili gelişmeler bu hafta yine gündemdeydi. Paket Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylandıktan sonra referanduma sunulmak üzere Başbakanlık’a gönderildi. Yüksek Seçim Kurulu 13 Mayıs’ta aldığı kararla anayasa değişikliği paketiyle ilgili referandumun 12 Eylül tarihinde yapılacağını açıkladı. Ana Muhalefet Partisi CHP de 14 Mayıs’ta anayasa değişiklik paketinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.
Türk dış politikası gerçekten hızlı günler geçiriyor. Son dönemde bölgesinde daha etkin bir güç olmaya aday bir politika izleyen Türk hükümeti, sınırları ötesinde aktif bir dış politika izlemekte kararlı. Başbakan Tayyip Erdoğan geçtiğimiz hafta içerisinde biri Yunanistan’a bir diğeri İran’a olmak üzere iki önemli ziyaret gerçekleştirdi. Yine bu hafta içinde Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev de Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulundu. Başbakan Erdoğan’ın özellikle İran’da gerçekleştirdiği temaslar ve bu temaslar ertesinde imzalanan “Takas Anlaşması” kamuoyu tarafından dikkatle izlendi. Başbakan Erdoğan’ın yurtdışı ziyaretleri ve Rusya Devlet Başkanı Medvedev’in Türkiye ziyaretiyle ilgili haberleri bu haftaki bültenimizde bulabilirsiniz.
Türkiye’deki gündem önümüzdeki günlerde de bu hafta da olduğu gibi çok yoğun olacağa benziyor. Bütün okuyucularımıza iyi haftalar diliyoruz.