İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
10-16 MAYIS 2010

TÜRKİYE – AB ORTAKLIK KONSEYİ 48’İNCİ TOPLANTISI BRÜKSEL’DE YAPILDI

Türkiye-AB Ortaklık Konseyi’nin 48’inci Toplantısı 10 Mayıs tarihinde Brüksel’de yapıldı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın hazır bulunduğu toplantıda müzakere süreci, Gümrük Birliği kapsamında ilişkiler, Kıbrıs sorunu ve müktesebatın üstlenilmesine ilişkin yükümlülükler masaya yatırıldı.

Müzakerelerin işleyişine ilişkin olarak, açış kriteri belirlenen başlıklarda Türkiye’nin üzerine düşenleri yapması gerektiği vurgulandı. Türkiye’nin AB üyeliğine yönelik hazırladığı 2010 – 2011 Eylem Planı memnuniyetle karşılanırken Katılım Ortaklığı Belgesinde (KOB) yer alan tüm önceliklerin yerine getirilmesi çağrısı yapıldı. Bu bağlamda, müzakerelerin hızının aday ülkeye bağlı olduğu ifade edilirken açış ve kapanış kriterlerinin karşılanmasına ek olarak Katma Protokol’ün tüm üye devletlere teşmil edilmesinin önemine değinildi. Türkiye’nin, Katma Protokol’ün ayrımcılık yapılmadan uygulanmasına dair yükümlülüklerini yerine getirmediği hatırlatılarak, bu konuda ilerleme sağlanmaması halinde 2006 yılında kabul edilen önlemlerin uygulanmasına devam edileceği belirtildi (Kıbrıs sorunu nedeniyle 8 başlıkta müzakerelere başlanmaması kararı alınmıştı. Detaylı bilgi için bkz.: www.ikv.org.tr). Öte yandan, Türkiye tarafından, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile ilişkilerin normalleşmesine yönelik adımların atılmadığı vurgulanarak, bu konuda gecikmeksizin ilerleme sağlanmasının beklendiğinin altı çizildi.

Siyasi kriterler alanında, yeni bir Anayasa’ya ihtiyaç duyulduğu belirtilirken, demokrasi standartları, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve vatandaşların günlük yaşantısının iyileştirilmesine yönelik başlatılan yeni Anayasa çalışmalarından memnuniyet duyulduğu ifade edildi. Buna ek olarak, Anayasa çalışmalarının ülkenin geleceği açısından ve AB üyeliği için taşıdığı öneme binaen, tüm siyasi partilerin ve sivil toplumun mümkün olan en yüksek düzeyde katılımının sağlanmasıyla uzlaşmacı ve diyaloğa dayalı bir süreç yürütülmesinin önemli olduğu vurgulandı.

Sivil-asker ilişkileri bağlamında EMASYA Protokolü’nün yürürlükten kaldırılması memnuniyetle karşılanırken, Ergenekon davasına veya Balyoz operasyonuna değinilmedi. Hükümet, “demokratik açılım”ın yürütülmesi konusunda cesaretlendirildi ve seçim dönemlerinde Türkçe dışındaki dillerde propaganda yapılmasına izin verilmesi memnuniyetle karşılandı. Bu kapsamda, Kürtçe yayın yapan televizyon kanalından bir kez daha olumlu bir şekilde bahsedildi.

2009 yılında kabul edilen yargı reformu stratejisine ilişkin olarak, tarafsız, bağımsız ve etkili bir yargı sisteminin, hukukun üstünlüğünün güçlendirilmesi ve müzakere sürecinin işleyişi açısından büyük önem taşıdığı belirtildi. Buna ek olarak, hâkim ve savcıların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin uygulanmasına ilişkin olarak eğitilmesinin gerekliliğine vurgu yapıldı.

Kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasının sürmesi gerektiği ifade edildi. Müktesebatın tam olarak uygulanabilmesi için hesap verebilir, şeffaf ve bağımsız bir kamu yönetiminin önemli olduğunun altı çizildi. Aynı zamanda, Kamu Denetçiliği sisteminin kabul edilmesi çağrısı yapıldı.

Türk hukuk düzeninin işkence ve kötü muamele ile mücadele konularında ciddi önlemler içerdiği ifade edilirken, bu alanlarda “sıfır hoşgörü” politikasının benimsenmesinin gerekli olduğu belirtildi.

İfade özgürlüğü alanında, basın hürriyeti ve medya çoğulculuğu konularında atılması beklenen adımlar olduğu hatırlatıldı. Aynı şekilde, uzun süredir kapalı olan web sitelerinin AB tarafında kaygı yarattığı belirtildi. Öte yandan, ulusal bir basın yayın kuruluşuna karşı başlatılan vergiye ilişkin hukuki sürecin takip edildiği vurgulandı.

Gayrimüslim topluluklara ilişkin olarak, tüzel kişilik kazanabilmeleri, mülkiyet haklarına sahip olmaları ve din adamı yetiştirebilmelerinin önündeki engellerin kaldırılması gerektiği belirtildi.

İlk defa 2008 yılı İlerleme Raporu’nda belirtilen “Türkiye’nin işleyen bir piyasa ekonomisine sahip olduğu” Ortaklık Konseyi’nde de yinelendi. Türkiye’nin küresel ekonomik krizden etkilenmesine rağmen bankacılık sisteminin hükümet müdahalesine ihtiyaç duymamasının memnuniyet verici olduğu ifade edildi. İktisadi büyümenin yavaşlamasının yanı sıra, iç ve dış talebin düşmesi ve sermaye girişinin azalması doğrultusunda Türkiye’yi bekleyen temel güçlüklerin, orta vadede, mali istikrarın korunması ve işsizlikle mücadele olduğu belirtildi.

Gümrük Birliği’nin işleyişine ilişkin olarak kimi teknik sorunlar da gündeme geldi. 1 Ocak 2009’da kabul edilen ve 2010 yılı başında gözden geçirilen yeni ithalat rejiminin Gümrük Birliği ile uyumlu olmadığı ifade edildi. Öte yandan, Türkiye tarafından farmasötik ürünler alanında alınan önlemlerin ve alkollü içki ithalatında çok uzun süren izin işlemlerinin Gümrük Birliği’ne zarar verdiği vurgulandı. Bu bağlamda Türkiye, zorlu ithalat işlemlerini ve işlenmiş tarım ürünlerinde gümrüksüz satış kota sistemini gözden geçirmeye davet edildi. Genel olarak, Gümrük Birliği’nin işleyişine halel getirebilecek tarife dışı engellerin ortadan kaldırılması gerektiği üzerinde duruldu.

AB Dönem Başkanı İspanya’nın Dışişleri Bakanı Miguel Ángel Moratinos, Türkiye ile müzakere sürecinin devam ettirilmesinin önemini vurguladı. Moratinos, Haziran ayında başlık açılmasını hedeflediklerini ancak kaç başlık açılabileceğini şimdiden belirtmenin zor olduğunu ifade etti. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin AB tam üyelik hedefine bağlı olduğunu ve çalışmaları sürdürdüklerine değindi ve üyelik yolunda ahde vefa ilkesine uyulmasının önemini hatırlattı.