İKV’DEN HAFTAYA BAKIŞ
Her zamanki gibi eylül ayı ortalarına geldikçe gündem yoğunlaşmaya başladı. Bu yıl, geride bıraktığımız yıllardan farklı olarak, referandum heyecanı sebebiyle ağustos ayı da bir hayli hareketli geçti. Ülke gündemini uzun bir süre meşgul eden Anayasa değişikliğine ilişkin referandumunun geride kalmasıyla ulusal gündem yeniden şekillenmeye başladı. Kürt sorununun çözümüne yönelik tartışmalar ve yeni Anayasa geride bıraktığımız haftada Türkiye’nin en çok konuştuğu konular oldu.
AB’de de durum pek farklı değil. Ağustos ayı boyunca kurumların tatilde olması sebebiyle gelişmeler ağır bir hızda seyrediyordu. Eylül ayıyla birlikte AB yine yoğun ajandasına geri döndü. 16 Eylül tarihinde Brüksel’de toplanan AB Konseyi bu haftanın önde gelen gelişmelerinden biriydi. AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy’un davetiyle Brüksel’de bir araya gelen devlet ve hükümet başkanlarının tartıştığı temel konuların başında AB’nin stratejik ortaklarıyla ilişkileri, ekonomik denetim ve Pakistan’a yardım geldi. Konsey’de ayrıca toplantının resmi gündeminde yer almamasına rağmen, Fransa’daki Romanların durumu da Avrupalı liderler tarafından değerlendirildi. Bu haftaki bültenimizde bu toplantıları ayrıntılı olarak irdeledik.
Türkiye-AB ilişkileri perspektifinde geride bıraktığımız haftanın önemli gelişmelerinden biri de Cumhuriyet Halk Partisi lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Brüksel’de gerçekleştirdiği temaslardı. Geçen haftaki bültenimizde de belirttiğimiz üzere, Vakfımızın Brüksel Temsilciği’ni de ziyaret eden Kılıçdaroğlu, AB başkentindeki üç gün süren temasları boyunca Avrupa Komisyonu’nun Genişleme ve Komşuluk Politikası’ndan Sorumlu Üyesi Štefan Füle ve Avrupa Sosyalist Partisi Başkanı Rasmussen ile de görüşmeler gerçekleştirdi. Belçika’dan sonra Almanya’ya geçen Kılıçdaroğlu bu ülkede de temaslarda bulundu. Bu temaslar pek çok açıdan önem teşkil ediyor. Türkiye’deki önde gelen siyasi parti liderlerinin Brüksel ziyaretleri, AB perspektifine ne derece önem verildiğinin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. Sürekli dile getirdiğimiz üzere, iç siyasette cereyan eden farklı gündem maddelerinden bağımsız olarak, AB süreci her zaman için canlı tutulmalıdır. Her ne kadar Merkel ve Sarkozy gibi önemli liderlerin Türkiye’ye yönelik olarak sarf ettiği, olumsuz olarak nitelendirilebilecek sözler yazılı ve görsel basında yer alsa da, Türkiye’nin AB ile yürüttüğü sürece ilişkin olumlu şeyler de söylenmiyor değil. Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’nin ABD ziyareti sırasında bir gazeteye yaptığı açıklamada kullandığı ifadeler de bu türden ifadelerdi. Alman Bakan açıklamasında, Avrupa’nın, reform çabalarından dolayı Türkiye’ye olumlu bir sinyal vermesi gerektiğini belirtti. Ayrıca tüm çabalarından sonra hiç kimsenin yüzüne kapıyı kapatarak Türkiye’ye kaba davranmaması gerektiğini de vurguladı.
Bu haftaya damgasını vuran bir başka gelişme de, Veri Toplama Heyeti’nin, “Mavi Marmara” gemisine yapılan saldırıyla ilgili raporunu 22 Eylül’de Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne sunmasıydı. İsrail tarafından 31 Mayıs tarihinde Gazze’ye insani yardım konvoyuna karşı uluslararası sularda gerçekleştirilen ve sekiz Türk ve bir ABD vatandaşının ölümüyle sonuçlanan saldırıyı ve sonuçlarını incelemek üzere BM İnsan Hakları Konseyi tarafından 2 Haziran 2010 günü olayla ilgili veri toplamak ve gerçekleri tespit etmekle görevlendirilmiş bir İnsan Hakları Konseyi Heyeti kurulmuştu. Sunulan raporda, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ablukanın ve İsrail’in konvoya uluslararası sularda yaptığı silahlı müdahalenin de bariz bir biçimde yasadışı olduğu, İsrail askerlerinin orantısız, gereksiz ve inanılması güç bir düzeyde şiddete başvurduğu, müdahalenin insan hakları hukuku kurallarını ağır bir şekilde ihlal ettiği ve İsrail’in ulusal düzeyde başlattığı soruşturmaların inandırıcılıktan uzak olduğu yolunda tespitlerde bulunuldu. Veri Toplama Heyeti’nin bu raporu Türkiye tarafından memnuniyetle karşılandı. Önümüzdeki günlerde bu rapor BM İnsan Hakları Konseyi tarafından değerlendirilecek.
Bu hafta, bu bölümümüzde son olarak Van’ın Akdamar Adası’ndaki Surp Haç Ermeni Kilisesi’nde 19 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilen dini törenden de bahsetmek istiyoruz. Bu ayini bu kadar önemli kılan bu kilisede 95 sene sonra ilk kez bir ayin düzenlenmesiydi. Ayine yurt içinden ve yurt dışından pek çok kişi katıldı. Hatırlanacağı üzere 15 Ağustos 2010 tarihinde de Trabzon’un Maçka ilçesinde 88 yıldan beri kapalı olan tarihi Sümela Manastırı’nda Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos tarafından yönetilen bir ayin gerçekleştirilmişti. Türkiye’nin, pek çok medeniyete ev sahipliği yapmış bir coğrafya üzerinde yaşadığı ve tüm bu medeniyetlerin ülkemize paha biçilemez bir kültürel zenginlik kattığı hiçbir zaman unutulmamalı.
Tüm okuyucularımıza iyi haftalar diliyoruz.