İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

İKV’DEN HAFTAYA BAKIŞ

Ekim ayının son haftasına girerken gündemimiz yavaş yavaş yoğunlaşmaya başladı. Bu dönemde AB bünyesinde gerçekleştirilen toplantı ve seminerler artarken biz de İktisadi Kalkınma Vakfı olarak AB konusunda bilgilendirici faaliyetler gerçekleştirmeye devam ediyoruz.
İKV’DEN HAFTAYA BAKIŞ

Ekim ayının son haftasına girerken gündemimiz yavaş yavaş yoğunlaşmaya başladı. Bu dönemde AB bünyesinde gerçekleştirilen toplantı ve seminerler artarken biz de İktisadi Kalkınma Vakfı olarak AB konusunda bilgilendirici faaliyetler gerçekleştirmeye devam ediyoruz.

Bu hafta içinde, 18–20 Ekim tarihleri arasında düzenlenen “Avrupa Birliği, Almanya ve Türkiye Çevre Hukuku Sempozyumu” da bu faaliyetlerden biriydi.  İktisadi Kalkınma Vakfı tarafından Bielefeld Üniversitesi, İstanbul Sanayi Odası ve Yeditepe Üniversitesi işbirliği ile gerçekleştirilen sempozyuma konusunda uzman pek çok kişi katıldı. Sempozyumda AB yönergeleri, su koruma düzenlemeleri, gen tekniği alanındaki yasal düzenlemeler ve Kyoto Protokolü olmak üzere çevre alanındaki pek çok önemli konuya değinildi.

Türkiye’nin dış politika gündemine gelince… Bu haftaya damgasını vuran gelişmeler Başbakan Erdoğan’ın Yunanistan’daki temasları ve Alman Cumhurbaşkanı Wulff’ın Türkiye ziyareti oldu. Wulff’ın ziyareti Almanya’dan Türkiye’ye on yıl aradan sonra cumhurbaşkanı seviyesindeki ilk resmi ziyaret olması açısından büyük önem taşıyor. Dört gün süren ziyareti içerisinde TBMM’ye de hitap eden Wulff, konuşmasında çeşitli mesajlar verdi. Konuşmasında Türkiye ve Almanya arasındaki olumlu ilişkilere vurgu yapan Wulff, iki ülke arasındaki ilişkilerin giderek daha da derinleşeceğini belirtti ve terör, nükleer tehdit, barışın temini ve bu tür sorunlarla mücadele için iki ülkenin daha yakın işbirliği içinde olması gerektiğine işaret etti. Bölgesel politikalar konusunda Türkiye’nin önemli katkıları olduğunu gördüklerini de sözlerine ekledi. Wulff Türkiye’nin AB’ye üyelik süreciyle ilgili olarak da, Batı’ya bağlı olan, Doğu’ya karşı da aktif ve istikrarlı bir komşuluk politikası izleyen bir Türkiye’nin Avrupa için bir kıymet olduğunu belirtti. Türkiye’nin AB’ye üyelik sürecinin  “ucu açık” olduğunu da ekledi.

Haftaya bakışta son olarak bahsetmek istediğimiz konu ise Kıbrıs. Avrupa Parlamentosu Hukuk İşleri Komisyonu’nda defalarca ertelenen Doğrudan Ticaret Tüzüğü görüşmeleri bu hafta içerisinde gerçekleştirildi. 18 Ekim’de Strazburg’da gerçekleştirilen oylamada Doğrudan Ticaret Tüzüğü’ne onay veren görüş benimsenmedi. Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan rapor doğrudan ticaretin Ortak Ticaret Politikası çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerken, AP Hukuk İşleri Komisyonu’nda kabul edilen görüş bunun “genişleme”ye değin bir sorun olduğu ve bu yüzden de Ortak Ticaret Politikası bağlamında ele alınamayacağı yönünde oldu. Doğrudan Ticaret Tüzüğü, 2004 yılından bu yana, Kıbrıslı Rumların veto haklarını kullanmaları sebebiyle uygulamaya konamamış bununla birlikte, karar alma mekanizmasında önemli değişikliklere yol açan Lizbon Antlaşması’nın 1 Aralık 2009 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte yeniden gündeme gelmişti. Bu yılın ortalarından itibaren Hukuk İşleri Komisyonu’nda ele alınması beklenen tüzükle ilgili görüşmeler pek çok defa ertelenmişti.

Doğrudan Ticaret Tüzüğü’nün AP’de yeniden görüşülmesi Kıbrıs’ta çözümü kolaylaştırması açısından umutları artırsa da AP Hukuk Servisi’nin Komisyonun görüşünü benimsemeyen tutumu Kıbrıslı Türkleri hayal kırıklığına uğrattı. Bu kararın herhangi bir bağlayıcılığı bulunmuyor fakat önümüzdeki dönemde AP’den ve Bakanlar Konseyi’nden Kıbrıslı Türklerin lehine bir karar çıkması da zor görünüyor. 2006 yılında limanların karşılıklı olarak açılması önerisi kapsamında, bugün, Türkiye’nin üyelik müzakerelerini KKTC’ye uygulanan izolasyondan bağımsız düşünebilecek bir noktadan uzakta bulunuyoruz.

Tüm okuyucularımıza iyi haftalar diliyoruz.

Diğer Yazılar