İKV’DEN HAFTAYA BAKIŞ
Ne yazık ki hafta sonu, güne kötü bir haberle başladık. Pazar sabahı Taksim Meydanı’nda gerçekleştirilen intihar saldırısı tüm Türkiye’yi üzüntüye boğdu. Olayda yaralanan vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz ve huzur kaçıran bu terör saldırılarının en kısa zamanda sona ermesini temenni ediyoruz.
Ekim ayının son günlerini geride bıraktığımız bu haftada Türkiye-AB ilişkileri açısından gerçekleşen en önemli olay Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu’nun (KPK) 65’inci toplantısının Brüksel’de yapılması oldu. TBMM ve Avrupa Parlamentosu’ndan 18’er üye olmak üzere toplam 36 üyeden oluşan ve Ortaklık Konseyi ile birlikte önemli bir diğer “ortaklık kurumu” olan KPK yılda iki kez toplanıyor, Ortaklık Konseyi tarafından hazırlanan yıllık faaliyet raporlarını inceliyor ve ortaklık ilişkisine değin konularda görüş alışverişi sağlanması için zemin yaratıyor. AB katılım müzakerelerinde gelinen aşamanın değerlendirilmesinin ana gündem konusu olduğu toplantıda, “Türkiye’nin Katılım Süreci” başlığı altında katılım müzakerelerinde mevcut durum ile anayasa reformu ve demokratikleşme süreci de ele alındı. Müzakere sürecine ilişkin pek çok konunun görüşüldüğü 65’inci toplantıya damgasını vuran husus yine Kıbrıs oldu. Rum parlamenterle Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış arasında toplantıda yaşanan gerilim diğer görüşmeleri gölgede bıraktı. 65’inci KPK Toplantısı’yla ilgili haberimizi bu haftaki bültenimizde bulabilirsiniz.
AB bünyesinde bu haftaya damgasını vuran olay ise Avrupa Birliği Liderler Zirvesi’ydi. 28–29 Ekim’de toplanan Zirvede çoğunlukla değerlendirilen konular bazı üye ülkelerdeki bütçe açıklarına karşı alınacak önlemler ve bundan sonra mali disiplinin nasıl güçlendirilebileceği hususu oldu. Hatırlanacağı üzere geçtiğimiz hafta Alman Şansölyesi Angela Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin desteği ile Yunanistan’dakine benzer bir borç krizinin başka üye ülkelerde de yaşanmaması için bir “AB İstikrar Paktı”nın oluşturulmasını istemişti. Her ne kadar bu öneri zirvede destek görmese de bundan sonraki muhtemel krizleri önlemek amacıyla Avro Alanı’na ilişkin daha sıkı mali düzenlemelerin getirilmesi konusunda uzlaşıldı.
Bu hafta bu bölümde değinmek istediğimiz son konu da, geçen hafta basında da geniş yer bulan, Türkiye ile Yunanistan arasındaki kara sınırının 12,5 kilometrelik bölümünün yasadışı göç baskısı karşısında kontrolünü sağlamak üzere, Avrupa Sınır Koruma Ajansı (Frontex) bünyesinde oluşturulan acil müdahale ekiplerinin (RABIT) konuşlandırılması kararı. Yunanistan’ın talebi üzerine harekete geçen Avrupa Birliği 2 Kasım’dan itibaren ilgili ekiplerin sınıra konuşlandırılmasına karar verdi. AB’ye aday, aday olmakla kalmayıp katılım müzakerelerini de yürüten bir ülkenin AB ülkelerinden birine açılan sınırında bu ekiplerin konuşlandırılmasının Türkiye tarafından pek de olumlu karşılandığı söylenemez. Aday ve üyelik müzakere eden ülke olması dolayısıyla Türkiye’nin doğu ve güney sınırlarının da AB’nin gelecekteki sınırları olacağı varsayımından hareketle, AB’nin söz konusu ekibi Yunanistan-Türkiye sınırında konuşlandırması müzakerelerin nereye gittiği konusunda soru işaretleri uyandırıyor. Bu süreçte Türkiye’nin bu tür önlemleri gereksiz kılacak şekilde kendi sınır güvenliğini sağlaması büyük önem taşıyor.
Tüm okuyucularımıza iyi haftalar diliyoruz.