AVRUPA’DA AŞIRI SAĞ PARTİLER TÜRKİYE’NİN AB ÜYELİĞİNE KARŞI ÇIKMA KONUSUNDA ANLAŞTI
Avrupa Birliği’ne üye bazı ülkelerin aşırı sağ partileri, Avusturya Özgürlükçüler Partisi (FPÖ) lideri Heinz Christian Strache önderliğinde 23–24 Ekim 2010 tarihlerinde Viyana’da bir araya geldi. AB’deki sağ partiler arasındaki işbirliğini ve iletişimi geliştirme amacı altında düzenlenen toplantıda uzlaşılan ana konu, Türkiye’nin AB’ye üyeliği konusunda AB vatandaşları arasında bir halk oylaması yapılması oldu. Geçen yıl Aralık ayında yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması’nda geçen “temel AB üye ülkelerinin bir milyon vatandaşının onayı durumunda referandum yapılabileceği” ifadesi üzerinden yola çıkan Strache, bu “temel ülke” tanımı açıklığa kavuşturulduktan sonra referandum talebinde bulunulabileceğini belirtti. Strache’nin iki gün boyunca ev sahipliği yaptığı toplantıya Belçika, Danimarka, İtalya, Slovakya ve İsveç’in sağ kanat partileri katıldı. Belçika’dan Flaman Milliyetçi Vlaams Belang Partisi kurucusu Filip Dewinter ile lideri Bruno Valkeniers, İtalyan Kuzey İttifakı Partisi’nden Fiorello Provera, Slovak Ulusal Partisi’nden August Lang, İsveç Demokratları’ndan Kent Ekerath ve Danimarka Halk Partisi Başkanı Morten Messerschmidt toplantıda yer aldı.
Buluşma sonrasında bir basın toplantısı düzenleyen Strache, “Avrupalı olmayan” ülkelerin AB’ye girmesinin yanlış olacağını belirterek böyle bir birleşimin Avrupa-Asya-Afrika Birliği’ni temsil edeceğini ve bunun da Avrupa’da barışı sağlama projesine tamamen ters düşeceğini kaydetti.
Son yıllarda Avrupa’da “aşırı sağ” partilerin yükselişi dikkat çekse de bu buluşmaya “Hıristiyan Demokrat” partilerin etkili olduğu Almanya, Fransa ve Hollanda’dan aşırı sağ görüşlü partilerin katılmaması dikkat çekti. Toplantının öncülüğünü yapan Avusturya Özgürlükçüler Partisi’nin 2008’deki seçimlerde oyların yüzde 17’sini alması, Avrupa kıtasında İkinci Dünya Savaşı’ndan beri çoğunluk sağlayamayan aşırı-sağ partiler için bir ilk oluşturmuştu. Benzer şekilde 2007 Danimarka genel seçimlerinde de yüzde 11’lik bir oyla Danimarka Halk Partisi (DF) ülkenin üçüncü büyük politik gücü olarak yükselişe geçmişti. Partinin özellikle göçmenlere ve çok kültürlülüğe karşı benimsediği politikalar ve “karikatür krizine” karşı takındığı tavır İslam karşıtı bir parti olarak algılanmasına yol açmıştı. İtalya’da ise bir önceki döneme göre oylarını yüzde 2 artırarak 2009 yılında yüzde 10’luk bir başarı elde eden sağ-kanat partisi Kuzey İttifakı, kaçak göçmenlerin cezalandırılması ve hapsedilmesiyle ilgili AB’de yeni kabul edilen kanunu benimserken diğer İskandinav ülkelerinin de “Avrupalı olmayan” unsurlara karşı benimsediği karşıtlığı paylaşıyor.
Benzer şekilde Slovak Ulusal Partisi de ülkede ekonomik sorunların tetiklediği milliyetçiliğin etkisiyle aldığı yüzde 11 oyla Slovakya’da üçüncü büyük parti olarak sandıktan çıkmıştı. İsveç’te yirmi senedir yüzde 4’lük barajı aşamadığı için meclise parlamenter yollayamayan İsveç Demokratları ise 2010 seçimlerinde oyların yüzde 6’sını alarak sağın ve aşırı milliyetçiliğin İskandinav ülkelerinde de yükselişe geçtiğinin sinyalini vermişti.