Avrupa Toplulukları Adalet Divanı (ATAD), 28 Nisan 2009 tarihinde, Orams Davası olarak da bilinen C–420/07 sayılı davaya ilişkin kararını açıkladı. Davaya konu olan olay, Linda ve David Orams çiftinin KKTC sınırları içerisinde sahip olduğu arsa ve üzerindeki yapının, 1974 yılı öncesinde GKRY vatandaşı Meletis Apostolides’e ait olduğu iddiasıyla kendilerine Lefkoşa Bölge Mahkemesinde dava açılması ve dava sonuçlarının İngiltere’de icra edilmesinin istenmesidir. Söz konusu davanın tarihsel gelişimi şöyle özetlenebilir:
26 Ekim 2004: Linda Orams, Lefkoşa Mahkemesi tarafından kendisine gönderilen Yunanca ihbarnameyi anlamadığı gerekçesiyle almayı reddetti ve ilgili belgeyi okumadı.
9 Kasım 2004: Orams çifti tarafından bulunan ve Yunanca bilen avukat, mahkemeye gelmedi ve ayrıca mahkemeye sunduğu vekaletname İngilizce olduğu için kabul edilmedi. Lefkoşa Bölge Mahkemesi şu kararları aldı:
19 Nisan 2005: Orams çiftinin yaptığı itiraz, yeterli gerekçelere sahip olmaması nedeniyle reddedildi.
21 Aralık 2006: GKRY Yüksek Mahkemesi, Orams tarafından yapılan iptal başvurusunu reddetti.
18 Ekim 2005: Apostolides, kararın 44/2001 sayılı Brüksel I Tüzüğü[1] uyarınca, İngiltere’de uygulanması için Birleşik Krallık Yüksek Adalet Divanı’na başvuruda bulundu.
6 Eylül 2006: Orams, söz konusu Tüzüğün 43. maddesi uyarınca, davanın İngiltere’de görülemeyeceği iddiasıyla Yüksek Adalet Divanı’na itirazda bulundu.
Davayı ele alan Birleşik Krallık İstinaf Mahkemesi tarafından ATAD’a yöneltilen sorular şu hususları kapsıyor:
ATAD, ilk soruya verdiği yanıtta, Topluluk hukukunun uygulanmasının adanın kuzeyinde askıya alınmış olmasının, “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin etkin kontrolünde olan bölgede (GKRY) yer alan Mahkeme tarafından etkin kontrolünde olmayan bölgeye (KKTC) ilişkin alınan kararın Brüksel I Tüzüğünün uygulanmasına bir engel oluşturmadığını belirtti. ATAD ayrıca, davaya konu toprağın “Kıbrıs Cumhuriyeti”ne dahil olduğunu, bu davada Brüksel
I Tüzüğünün iç hukuka değil uluslararası hukuka ilişkin bölümlerinin ele alındığını ifade etti. Diğer sorulara ilişkin olarak ise, savunma makamının, gerekli belgeler kendisine zamanında ulaştırılmadığı ve savunmasını hazırlayacak yeterli zamanı bulunmadığı gerekçesiyle kararı uygulamama hakkına sahip olmadığına hükmetti. Sonuç olarak, GKRY mahkemeleri tarafından alınan kararların Birleşik Krallık mahkemelerinde bu gerekçelerle reddedilmesi ihtimali ortadan kalktı. Öte yandan, üye devletin etkin kontrol sağlayamadığı bir bölgeye ilişkin alınan kararın pratikte uygulanmayacak olması gerçeğinin, Tüzüğün 34(1). maddesi uyarınca bir tanınmama gerekçesi oluşturmadığına hükmedildi.
Orams çiftinin avukatları, davanın Kıbrıs’ta yürütülen kapsamlı müzakerelere zarar vereceğini öne sürdü. Apostolides ise, davanın en kısa zamanda sonuçlanmasının çözüm sürecini kısaltacağını ve dolayısıyla müzakerelere fayda sağlayacağını iddia etti. Kanun Sözcüsü, bu konuya ilişkin yorumunda, GKRY mahkemelerinin alacağı kararların barış sürecine etkisini belirlemenin zor ve gereksiz olduğunu ifade etti.
[1] Medeni ve ticari hukuka ilişkin kararların üye devletler tarafından tanınması ve uygulanmasını düzenleyen Tüzük.