Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu'nun 71’inci toplantısı 14-15 Şubat 2013 tarihlerinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde gerçekleştirildi. Toplantıya TBMM Başkanı Cemil Çiçek, AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Jean-Maurice Ripert ve Avrupa Parlamentosu üyeleri katıldı. Toplantının ilk gününde açılış oturumu “Türkiye-AB İlişkileri: Müzakere Sürecinde Mevcut Durum” konusu altında yapılırken, bu oturuma AB Dönem Başkanlığı adına İrlanda Büyükelçisi Kenneth Thompson da katıldı. Aynı gün gerçekleşen ikinci oturumun konusu ise “Temel Hak ve Özgürlükler Çerçevesinde Yeni Anayasa” olarak belirlenirken, oturum Adalet Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya ve Anayasa Komisyonu üyelerinin katılımı ile gerçekleştirildi. KPK Toplantısı 15 Şubat 2013 tarihinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “Suriye’deki Durum ve Bunun AB’ye Etkileri” başlıklı oturumda katılımcıları bilgilendirmesiyle son buldu.
Türkiye-AB KPK Toplantısı’nın açılış oturumunda konuşan TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Türkiye’nin hedefinin AB'ye tam üyelik olduğunu ve bunun dışındaki başka bir statünün ya da tercihin, Türkiye tarafından kabul edilemeyeceğini belirtirken, AB’nin bunun dışında bir tercihi varsa Türkiye'yi oyalamasının anlamı olmadığını vurguladı. Çiçek, AB’nin ortak değerler üzerine inşa edilmiş bir menfaat birliği olduğunu ve Türkiye'nin AB'ye üyeliğinin her iki tarafın da lehine olduğunu ifade ederken, Türkiye’nin AB üyeliğinin hem Türkiye’nin hem de AB üyesi ülkelerin önüne çıkmış en önemli tarihi fırsat olduğunu belirtti. Ankara Anlaşması'ndan bugüne kadar 50 yıl içerisinde Türkiye'nin AB ile bütünleşme çabasının devam ettiğini kaydeden Çiçek, Türkiye’nin görünürde müzakere tarihini almış, müzakereye başlamış bir ülke olduğunu ancak gelinen noktada bazı ülkelerin doğru olmayan gerekçeler ve siyasi nedenlerle önemli başlıkları kapattığını ve Türkiye’nin müzakere sürecinin engellendiğini belirtti.
Suriye’de yaşanan sürece, Türkiye’deki terör konusuna ve AB’nin bu süreçlere yaklaşımına da değinen Cemil Çiçek son olarak, Türkiye’nin AB üyeliği sürecinde inişli çıkışlı zaman dilimleri yaşadığını ancak hiçbir zaman istikametinden, çağdaşlaşmadan, modernleşmeden vazgeçmediğini ve bu noktadaki kararlılığın müzakerenin ruhunu oluşturduğunun altını çizdi.
Toplantıda konuşan AB Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ise Fransa'nın 22’nci faslın açılmasına ilişkin açıklamasının, AB'den olumlu haberlerin unutulduğu dönemde önemli olduğunu belirtti. Bağış, Türkiye’nin 2002 yılından bugüne kadar 2 bin mevzuat çıkardığını, meclisin 31 karar aldığını, tüm bunlar için 142 birleşim, 597 oturum yapılarak 43 bin 594 sayfa tutanak tutulduğunu vurgularken, AB üyesi ülkelerin parlamentolarında dahi bu performansı yakalayabilecek başka bir yasama organının mevcut olmadığını ifade etti. Türkiye’nin AB sürecine reform perspektifinden baktığını ve süreci Türkiye’nin karşısına çıkarılan siyasi engellere endekslemediğini belirten Bağış, Türkiye'nin kendi ilerleme raporunu hazırladığını hatırlatarak raporun hem AB değerlerini hem de üyelik sürecini istismar eden zihniyetlere Türkiye'nin meydan okuması olduğunu kaydetti. Reformların resmi müzakere sürecine yansımasını isteyen Bağış, son 2,5 yılda bir faslın bile açılmadığını ve Türkiye'nin ne müzakere sürecindeki siyasi engellerin daha fazla sürmesine, ne de 5 dönem başkanlığından sonra bir 6'ncısının da fasıl açılmadan kapanmasına tahammülü olmadığı belirtti.
Fransa'nın 22'nci faslı açma yönündeki kararını memnuniyetle karşıladığını ve ilerleme kelimesiyle yan yana gelmeyi unutan müzakere sürecine bu haberin can suyu verdiğini ifade eden Bağış, açılan faslın sadece yeni bir başlangıç olduğunu ve bu başlangıcın devamının gelmesi gerektiğini vurgularken, her 2-3 yılda bir fasıl açarak sürecin amacına hizmet edilemeyeceğinin açık olduğunu ve müzakerelerin makul süresi, kuralları ve ilkeleri içinde tamamlanması gereken bir süreç olduğunu kaydetti.
Bağış, Türkiye'nin İrlanda'nın dönem başkanlığında birçok faslı hemen açabilecek durumda olduğunu ifade ederek, siyasi blokajların kalkması halinde Türkiye’nin 12 ayda 10 faslı, 18 ayda ise 15 faslı açabilecek durumda olduğunu ve özellikle, Enerji Faslının bir üyenin tek taraflı vetosu nedeniyle açılamıyor olmasının, AB'nin bindiği dalı kesmesi olduğunu vurguladı. Türkiye’nin her zaman kendi stratejik tercihleri ve tepkileri gereği değerlendirmesini yapacağını, hiçbir aday ülkenin maruz bırakılmadığı süreçlere tabi tutulmasına rağmen iyi niyetini her zaman gösterdiğini belirtirken, AB’nin karar verme zamanının geldiğini ve Türkiye-AB ilişkilerinin sürekli ertelenecek ve engellenecek kadar değersiz olmadığını vurguladı.