İKV BRÜKSEL TEMSİLCİLİĞİ’NİN 2009’A BAKIŞI
Avrupa Birliği 2009 yılında kurumsal açıdan çok önemli değişikliklere sahne olacaktır. Art arda gelen Çek ve İsveç dönem başkanlıkları süresince Avrupa Parlamentosu ve Komisyon yenilenecek, Lizbon Antlaşması’nın onay işlemleri tamamlanacak ve büyük ihtimalle AB bütçesinin reformu için yeni bir süreç başlayacaktır. Üstelik tüm bu değişimin, ekonomik kriz, Orta Doğu’daki gerginlik ve ABD’de değişen yönetim ile çerçevesi çizilecek bir uluslararası ortamda gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Parlamento Seçimleri
2009 yılının ilk altı ayında siyaset sahnesinin ritmini 4–7 Haziran tarihleri arasında yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçim kampanyalarının belirlemesi bekleniyor. 27 AB ülkesinde eş zamanlı olarak yapılacak seçimlerde AB vatandaşları, farklı siyasi gruplara mensup adaylar arasından önümüzdeki beş yılda kendilerini temsil edecek milletvekillerini seçecekler. Eğer o zamana dek Lizbon Antlaşması yürürlüğe girmezse halen yürürlükte olan Nice Antlaşması geçerli olacak ve seçimler sonrasında 27 ülkeden, en büyük grup 99 üyeli Almanya ve en küçük grup 5 üyeli Malta olmak üzere toplam 736 üyeli bir Avrupa Parlamentosu seçilmiş olacak.
Avrupa Parlamentosu üye sayısı ile ilgili ek bilgi: Hâlihazırda AP’de 785 milletvekili görev yapmakta. Bu geçici sayının sebebi 1 Ocak 2007’den itibaren AP’ye katılmış olan 35 Romen ve 18 Bulgar milletvekili. Nice Antlaşması uyarınca önümüzdeki seçimlerde bu sayı tekrar 736’ya inecek. Eğer Lizbon Antlaşması seçimlerden önce yürürlüğe girerse milletvekili sayısı ve üye ülkeler arasındaki dağılımı yeniden belirlenecek. Lizbon Antlaşması’na göre toplam milletvekili sayısı 751 olurken en fazla milletvekiline sahip olan ülke 96 ile Almanya, en az milletvekiline sahip ülke ise 6 ile Malta olacak. Eğer Lizbon Antlaşması seçimlerden sonra yürürlüğe girerse 736 ile 751 arasındaki fark uygun bir şekilde (seçim yapılmaksızın) tamamlanması gerekiyor.
Yılın ilk altı ayında siyasi partiler ülkelerinde seçim kampanyalarını sürdürürken AP de, seçimlere katılımı artırmayı hedefleyen, toplam 25 milyon Avro bütçeli kendi kampanyasını yapacak.
Yeni Komisyon
Önümüzdeki aylar, Kasım 2004’de göreve başlamış olan Barroso kabinesi için son çalışma dönemi olacak. Gerçi Komisyon, işlevsiz kalma eleştirilerine karşı 2009 çalışma programını yoğun bir şekilde düzenledi ama bu iyi niyetli planın pratiğe geçirilmesi için sürenin son derece kısıtlı olduğu belirtiliyor çünkü seçim yoluna çıkacak olan AP’nin Mayıs - Eylül döneminde önem taşıyan yeni mevzuatı yasalaştırması pek mümkün görülmüyor.
Başta Fransa olmak üzere bazı büyük ülkelerin desteğine sahip olan mevcut Komisyon Başkanı Barroso önümüzdeki dönemin güçlü Başkan adaylarından biri. Aralık ayında alınan Konsey kararı uyarınca yeni Komisyon Başkanı’nın AP seçimlerinden hemen sonra atanması bekleniyor. Ancak geri kalan Komisyon üyelerinin atanmasının zamanlaması pek açık değil; her şey İrlanda’ya bağlı. Liderlerin kararına göre, eğer İrlanda 2009 yılı sonunda ikinci bir referandum yapma kararı verir ve referandum da olumlu sonuçlanırsa yeni Komisyon’da her ülkeye bir Komiser kuralı geçerli olacak. Eğer referandum olumsuz sonuçlanırsa Nice Antlaşması geçerli olacak ve Kasım’dan itibaren üye ülke sayısından daha az sayıda Komisere sahip bir Komisyon oluşturulacak. Henüz referandum tarihi belli olmadığı için de mevcut Komisyon’un görev süresinin bir kaç hafta hatta bir kaç ay uzatılabileceği düşünülüyor. Siyasi analistlere göre mevcut Komiserlerin en fazla beşi yeni dönemde de görev alabilecek; geri kalanların ya karneleri kötü olduğu, ya iki dönem görev yaptıkları veya çok yaşlı oldukları ya da ülkelerinde iktidar değiştiği ve onları görevlendirenler muhalefete düştüğü için geri gelemeyeceği düşünülüyor. Bu durumda, üst düzey makamlara yapılacak atamalar ile ilgili müzakerelerin de İrlanda referandumundan sonraya kalmasına muhakkak gözüyle bakılıyor.
Lizbon Antlaşması
Şu an itibarıyla Lizbon Antlaşmasını onaylamayan sadece iki AB ülkesi kalmış durumda: İrlanda ve Çek Cumhuriyeti. Ayrıca, Almanya ve Polonya Cumhurbaşkanlarının, 2008 yılında parlamentolarından geçen antlaşmaları imzalayarak onay prosedürlerini tamamlamaları gerekiyor. Hatırlanacağı üzere, İrlanda, Aralık Zirvesinde, her ülkeye bir Komiser ilkesinin muhafazası ve diğer bazı yasal garantiler karşılığında 2009 yılı sonuna doğru ikinci bir referandum düzenlemeyi kabul etmişti. Diğer garantiler ve aldıkları ayrıcalıklar ise kürtaj yasağı yasalarını, kurumlar vergisi oranlarını ve askeri tarafsızlıklarını muhafaza edebilmeleri olarak özetlenebilir. Bu ayrıcalıkları içeren bir protokol imzalanması sözüne (2010–11 yılları civarında, Hırvatistan’ın katılım antlaşmasına ek olacak) ve Komiser atama haklarını devam ettirmelerine rağmen İrlandalıların antlaşmaya evet demeleri garanti değildir. Çek Cumhuriyeti’nin, kendisi antlaşmayı onaylamamışken, dönem başkanı şapkasıyla İrlanda ile bu konuyu –muhtemelen Şubat’ta başlamak üzere- müzakere edecek olması da adeta bir kara mizah örneği olarak nitelendirilebilir.
Çek Başbakanı antlaşmanın onaylanması ile Amerikan füze savunma sisteminin ülkesine yerleştirilmesini öngören anlaşmanın onaylanması arasında bir bağlantı kurmuştur. Öte yandan, muhalefet savunma kalkanına karşı çıkmakta ancak Lizbon Antlaşmasının onaylanmasını istemektedir. Bu durumda, eğer ABD’nin yeni yönetimi füze kalkanı projesini askıya alırsa Çek Cumhuriyeti’nin Lizbon Antlaşmasını onaylaması kolaylaşacaktır.
Muhtemel Bütçe Reformu
Komisyon’un, Mayıs ayında, geçtiğimiz yılın Kasımında yayımlanan kamuoyu araştırması sonuçlarına dayalı olarak hazırlayacağı bütçe reformu önerilerini, muhtemelen bir beyaz kitap şeklinde yayımlaması beklenmektedir. Bir diğer ihtimal de bütçe reformu öneri paketinin gelecek Komisyon’a bırakılmasıdır. Konunun AP seçimlerinde de başlıca propaganda konularından birisi olacağı muhakkaktır. Bilindiği üzere, reform önerileri hazırlama görevi Komisyon’a, 2005 yılı Aralık ayında, 2007-2013 Bütçe Perspektifi hazırlıkları (ve zorlu müzakereleri) yapılırken, Konsey tarafından verilmişti. Reform paketinin İngiltere’ye bütçeden yapılan iadeleri ve Ortak Tarım Politikasını da kapsaması beklenmektedir.