AVRUPA TOPLULUĞU ADALET DİVANI, SOYSAL KARARINI AÇIKLADI
Avrupa Topluluğu Adalet Divanı (ATAD), 19 Şubat 2009 tarihinde kamuoyunda Soysal davası (C-288/6) olarak bilinen davaya ilişkin kararını açıkladı. Divan, kararında, bazı Türk vatandaşlarına uygulanan vizenin hukuka aykırı ve haksız olduğuna karar verdi.
Adalet Divanı, 1 Ocak 1973’te yürürlüğe giren Katma Protokol’ün “standstill” hükmü olarak bilinen 41. maddesinin 1. fıkrası uyarınca, bu Protokol’ün yürürlüğe girdiği tarihten itibaren hizmet sunmak amacıyla AB ülkelerine giden Türk vatandaşlarına yeni kısıtlamalar getirilemeyeceğini ifade etti. Divan, bu anlamda vizenin de, yeni bir kısıtlama olduğunu belirterek, bu tarihte uygulanmayan vizenin, bugün uygulanmasının hukuka aykırı olduğuna hükmetti.
Davaya konu olaylar şöyle gelişti:
Türkiye’de ikamet eden iki Türk tır sürücüsü (Mehmet Soysal ve İbrahim Savatlı), bir Alman firmasına ait nakliye şirketinin kamyonlarını, Türkiye ile Almanya arasındaki mal taşımada kullanırken, sürekli vize almak zorundaydılar. 2000 yılına kadar verilen bu vizeler, bu tarihten itibaren reddedilmeye başlanınca, Soysal ve Savatlı, Berlin İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Bu davalar reddedilince de konu temyize taşındı ve temyiz mahkemesi de, davayı, görüş almak üzere, Avrupa Adalet Divanı’na götürdü.
Adalet Divanı’nın 2008 yılının Eylül ayında yaptığı duruşmayla incelemeye başladığı davada, davacıların karşısına, Alman Dışişleri Bakanlığı ve Alman Çalışma Kurumu’nun yanı sıra, AB üyesi ülkelerden Danimarka, Yunanistan ve Slovenya ile Avrupa Komisyonu müdahil oldular. Bu ülkeler, duruşmada, Türk vatandaşlarına uygulanan vizenin kalkması halinde, bütün uyuşturucu kaçakçılarının ve teröristlerin Avrupa’ya dolacağını iddia ederken; Alman Hükümeti de, 30 devlet tarafından imzalanmış Schengen Anlaşması ve onun getirdiği vizenin, Türk vatandaşlarına bir kolaylık olduğunu savundu. Avrupa Komisyonu sözcüsü ise, bugüne kadar olan görüşlerinin aksine Türk vatandaşlarına yönelik vizenin devamı yönünde görüş bildirdi.
Bu süreç sonucunda, 19 Şubat’ta verilen kararda, ATAD, Türkiye ile AB arasında imzalanan Katma Protokol’ün 41/1. maddesinin, hizmet sunmak amacıyla AB ülkelerine giden Türk vatandaşlarına yeni kısıtlamalar getirilmesini yasakladığını belirterek, Schengen Anlaşmasıyla tesis edilen Schengen vizesinin de, ek masraf ve külfetler getirdiği gerekçesiyle, bu anlamda yeni bir kısıtlama olduğunu belirtti.
Bu karar, vizenin de ilk kez açık olarak 41. madde anlamında yeni bir kısıtlama olduğunu söylemesi bakımından, daha önceden verilmiş Abatay-Şahin ve Tüm-Darı kararlarından sonra yeni ve önemli bir adım olarak nitelendirildi. Ancak bu karar, yarından itibaren Türk vatandaşlarının AB ülkelerine vizesiz girebilecekleri anlamına da gelmiyor. Bunun sağlanması için, üye devletlerin, kararı fiilen uygulamaya geçirecek adımları atması ve düzenlemeleri yapması gerekiyor. Uzmanların ortak görüşü ise, bundan sonra bir yandan gerekli diplomatik ve siyasi girişimlerde bulunarak (bu anlamda en önemli fırsat olarak yakında toplanacak olan Türkiye – AB Ortaklık Konseyi gösteriliyor); diğer yandan da, bu son karardan sonraki gelecek adım olarak vizesiz yolcu taşımayan havayolu şirketlerine ve ilgili ülkelerin sınır polisine (yani İçişleri Bakanlıklarına) karşı tazminat davalarının açılması gibi siyasi-diplomatik ve hukuki girişimlerin kararlılıkla devam ettirilmesi gerektiği yönünde.
Bu bağlamda, İktisadi Kalkınma Vakfı’nın da, 2007 yılı Eylül ayında açıklanan Tüm ve Darı kararıyla birlikte başlattığı yoğun çalışmaları devam ettireceğini ve somut bir adım olarak da, vize alımlarında karşılaşılan sorunlara çözüm bulmak amacıyla önümüzdeki aydan itibaren Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve Brüksel merkezli sivil toplum kuruluşu ECAS ile işbirliği içinde bir “vize şikâyet hattı”nı devreye sokacağını hatırlatmak isteriz.
Konuyla ilgili diğer haberlere ve Vakfımız hukuk birimi tarafından hazırlanan hukuki değerlendirmeye ise, http://www.ikv.org.tr/haberler2.php?ID=1979 adresinden ulaşabilirsiniz.