İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
16-22 ŞUBAT 2009

SON İKİ GENİŞLEME DALGASININ EKONOMİK YÖNÜNÜ DEĞERLENDİREN KOMİSYON, BEŞ YIL SONUNDA GENİŞLEMEDE BAŞARIYA ULAŞILDIĞINI BELİRTTİ

Avrupa Komisyonu 20 Şubat’ta kabul ettiği bir bildirgeyle genişlemeye ve genişlemenin ortaya çıkardığı kültürel gelişim ve rekabete vurgu yaparak bunun küresel kriz içerisindeki Avrupa Birliği ekonomisine yararını ifade etti. 2004 ve 2007 yıllarında gerçekleşen genişlemelerin eski ve yeni üye ülkelere faydalarının ortaya koyulduğu raporda, genişlemeyle beraber yeni üye ülkelerin yaşam standartlarının geliştiği, eski üye ülkelerin ise ihracat ve yatırım alanlarını artırdıkları belirtiliyor. Avrupa Komsiyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn de bildirgeyle ilgili gerçekleştirilen basın toplantısında 12 yeni üye ülkenin katılımının Avrupa Birliği’ni güçlendirdiğini, demokrasi, istikrar ve güvenliğin pekiştiğini ve AB’nin global alanda rolünü artırdığını ifade etti.

AB üyeliğinin, yeni üye ülkelerde ekonomik ve sosyal bütünleşme sağlayarak yaşam standartlarını artırdığı belirtilen raporda 2000-2008 arasında 12 yeni üye ülkede büyümenin  %1,7 arttığı açıklanıyor. Rapora göre genişleme eski üye ülkelere de ekonomik yararlar sağladı. Bu ülkelerde 1999’da AB ortalamasının %40’ı dolayında olan kişi başına gelir 2008’de %52’ye çıktı. Ticaret ve yatırımlar %0,5 arttı. Hızlı ekonomik bütünleşme işbölümünü iyileştirirken, AB içinde ve dışında rekabet gücünü artırdı. 2007 yılında yeni üye ülkelerin toplam ihracatının %80 kadarı diğer AB ülkelerine yapıldı. 

Yeni üye ülkelerin ekonomileri hızlı bir şekilde modernleşmekle birlikte bu ülkelerin tarım ve imalat sanayi 2006 rakamlarıyla GSYİH’nın sırasıyla %4,5 ve %21,75’ini oluşturuyor. Eski üye ülkelerde ise bu sektörler sırasıyla GSYİH’nın %1,5 ve %16,75’ini oluşturuyor. Bu ülkelerde aynı zamanda hizmet odaklı ve bilgi yoğun ekonomilere doğru bir eğilim oluştu. Hizmetler 1995 yılında GSYİH’nın %56’sını oluştururken 2006’da %63’e ulaştı. Eski üye ülkelerde, özellikle bankacılık ve finans sektöründe meydana gelen yatırımlar bu değişimde anahtar rol oynadı. Yatırım fırsatları eski üye ülkelerin rekabet güçlerini ve kendi bölgelerinde istihdamı korumalarını sağladı.

Öte yandan yeni üye ülkelerdeki işçiler kendi bölgelerinde yatırımlarla ortaya çıkan yeni istihdam olanaklarına kavuştular. 2003-2007 tarihleri arasında 3 milyon istihdam yaratıldı. Aynı zamanda diğer AB ülkelerinde de işsizlik oranlarında ciddi düşüşler kaydedildi. Fakat uzun vadeli işsizlik ve işle kalifiye istihdamın eşleştirilmesi problemleri devam ediyor. Başta Kıbrıs, Litvanya, Polonya ve Romanya olmak üzere yeni üye ülkelerden diğer ülkelere işçi göçü sorun yaratıyor. Öte yandan, genişlemeden önce eski üye ülkelerde oluşan aşırı göç endişeleri gerçekleşmedi. On iki yeni ülkeden yalnızca 3,6 milyon vatandaşın eski üye ülkelere göç ettiği ve bazı ülkelerdeki sınırlamaların kaldırılmasıyla söz konusu oranın fazla artmayacağı belirtiliyor. Özellikle İngiltere, İspanya ve İrlanda’nın başını çektiği bazı ülkelerde işgücü piyasasında zorluklar yaşanmakla beraber genişlemenin etkisi olumlu oldu.

İçinde bulunulan finansal kriz, aşırı bütçe açıklarından dolayı kırılgan olan özellikle yeni üye ülke ekonomilerinde sorunlara yol açıyor. Krizden çıkış için bu ülkelerde makroekonomik politikaların uygulanması ve finansal istikrarın sağlanması gerekiyor. Ayrıca iç pazarın tamamlanması ve reformların bütünüyle uygulanmasının yanısıra verimlilik artışının sağlanması da önem taşıyor. Aynı zamanda yeni üye ülkelerde reformlardan dolayı bir yorgunluk da bulunuyor. Gelecek yıllarda iyi bütçe politikaları, sağlık, emeklilik ve eğitim sistemi alanlarında reformların, atılması gereken en önemli adımlar olduğu belirtiliyor. Yeni üye ülkeler uyum politikası fonlarından önemli ölçüde yararlandı. Bu ülkelere söz konusu fondan 2007 Birlik bütçesinin %2’si aktarılırken söz konusu payın 2013’te %3’e ulaşması bekleniyor.