İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
E-Bülten Kayıt

HAFTAYA BAKIŞ

AB Avrupa Parlamentosu seçimlerini tartışmaya devam ediyor.
HAFTAYA BAKIŞ

AB Avrupa Parlamentosu seçimlerini tartışmaya devam ediyor. Seçimlerdeki düşük katılım AB projesinin çıkmazlarından birine de işaret ediyor. Sorun AB’de demokratik katılım ve temsil eksikliğinde yatıyor. Avrupa seçimleri gibi AB’nin temel kurumlarından birisinin üyelerinin belirlendiği bir süreçte dahi halkın ilgisizliğini ya da AB’ye yönelik herhangi bir tepki gösterdiklerinde bunun genellikle olumsuz ve AB karşıtı olduğunu gözlemlemek mümkün. Şüphesiz ki AB üyesi devletlerde AB’yi destekleyen kesimler de var. Merkez sağ ve sol, liberaller gibi siyasi gruplar genelde AB yanlısı olarak tanımlanabilir. Ancak kamuoyunda AB tartışmaları yaşandığında AB yanlısı grupları bir arada tutacak ya da halkın genelini AB ülküsünde birleştirecek ortak idealler, ortak düşler yok. Öte yandan AB karşıtları daha önce Fransa, Hollanda ve İrlanda’daki referandumlarda gördüğümüz gibi halkı hemen kavrayabilecek, halkın temel ihtiyaçlarına ve sorunlarına hitap eden temaları kullanarak popülist bir şekilde de olsa gündemi belirleyebiliyorlar. Lizbon Antlaşması’nın onaylanması AB’nin kurumsal yapısında önemli yenilikler getirecek ama bu temel sorunlara kısa vadede çözüm bulunması zor gözüküyor. AB’nin bir elit projesi olmaktan çıkarak halkı da içeren ulus devlet benzeri bir projeye dönüşmesi için zamana ihtiyaç var. AB’nin içinde büyüyen yeni nesiller için AB hayatın bir gerçeği ancak kimliklerini büyük ölçüde ulusal ya da yerel kimlikleri belirlemeye devam ediyor. Avrupalı kimliği ve AB’ye aidiyet duyguları ise zaman içinde ve AB kurumlarının da çabalarıyla gelişebilecek. Ancak siyasi ve ekonomik yapıların hızlı bir değişim gösterdiğini, AB’nin kimlik konusu da dahil olmak üzere bir makro devlet olmadığını, farklı yönetişim modları ve idari yapılanmalar içerdiğini de anımsamakta yarar var.

Geçtiğimiz hafta İKV önemli iki toplantı gerçekleştirdi. Bunlardan biri 8 Haziran tarihinde Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi işbirliğinde gerçekleştirilen “Hırvatistan’ın AB’ye Katılım Müzakereleri: Gelişmeler, Sorunlar, Çözümler ve Türkiye için İzdüşümleri” adlı toplantı idi. Bu toplantıda Hırvatistan’ın AB müzakere heyetinde yer alan ve her biri farklı konularda ihtisaslaşan uzmanlar, Hırvatistan’ın müzakere sürecini ayrıntılı bir şekilde ele aldılar ve kaydedilen gelişmeler, uyum sürecinin nasıl gerçekleştiği ve yaşanan sorunlar hakkında bilgi verdiler. Hırvat akademisyenlerin vurguladığı bir nokta da şu idi: Müzakere sürerken partiler üstü bir oydaşma sağlamak için parlamentonun AB uyum komisyonu başkanı muhalefet partisinden seçilmişti. Bu ayrıntı olarak görülen nokta aslında oldukça önemli. Bir ülkenin müzakere sürecini başarılı bir şekilde tamamlayabilmesi için toplumsal ve siyasal bir görüş birliğine ihtiyaç var. Müzakere süreci bir sınıfın ya da bir siyasi partinin iradesiyle sürdürülemez. Bu konuda partiler üstü bir kararlılığa gerek vardır.

Diğer toplantı ise “Window to EU” adıyla Brüksel’de gerçekleştirildi. TOBB ile işbirliği içinde gerçekleştirilen bu toplantının amacı Türkiye’den iş dünyası, sivil toplum, akademya ve kamu sektöründen temsilcilerden oluşan heyetlerin AB kurumlarından yetkililerle bir araya gelerek müzakere süreci hakkında bilgi almalarıydı. Son derece verimli geçen bu ziyarette İKV, İTO ve TOBB AB uyum Komisyonu üyelerinden oluşan heyet Komisyon’da ve Parlamento’da temaslar gerçekleştirdiler. Komisyonun Genişlemeden sorumlu genel müdürü Michael Leigh, Türkiye birimi başkanı Jean Christoph Filori gibi önemli isimler sunumlar gerçekleştirdi ve müzakere sürecini AB açısından anlattı.  Heyetimiz Türkiye’nin müzakere sürecindeki durumu ve Türkiye’yi mağdur eden bazı uygulamaları başarılı bir şekilde AB yetkililerine aktardı. AB tarafından bizlere verilen en önemli mesajlardan biri şuydu: Sarkozy’nin söylemi AB’ye katılma konusunda sizi ümitsizliğe sevk etmesin. Siyasi konjonktür geçicidir. Fransa’nın tek başına müzakereleri durdurma ya da başka bir kanala aktarma gücü yoktur. Eğer olsaydı bunu yapardı. Türkiye reform sürecine devam ederek kararlılıkla AB üyeliği hedefi için çalışmaya devam etmelidir.

Diğer Yazılar