İktisadi Kalkınma Vakfı olarak faaliyet alanımıza giren önceliklerden biri de Türkiye ve AB kamuoylarında AB konusunda farkındalık oluşmasına yardımcı olmak ve daha net bir ifadeyle AB üye devlet vatandaşlarını Türkiye’nin AB üyeliği fikrine hazırlamak. Bu önceliği ortaya çıkaran birçok neden sayılabilir. Bunlardan başta geleni hepimizin sık sık duyduğu Türkiye’nin imajı meselesinden kaynaklanıyor. Gerek tarihi gerekse kültürel sebeplerle Türkiye ya da Türkler genelde Avrupa insanının olumlu baktığı bir ülke ya da halk değil. Tarihte Osmanlı’nın Avrupa’nın ortasına kadar varan akınları ve Osmanlı hükümranlığı dönemi, gerileme döneminde özellikle 19. yüzyıl sonundaki hasta adam imgesi, demokrasiye geçişten sonra yaşanan askeri darbeler, demokrasi ve insan hakları sorunları bu önyargı ve peşin hükümleri doğuran nedenler arasında. Bunun yanında Türkiye’nin sosyo-ekonomik az gelişmişliği ve siyasi çalkantıları da sorunlu bir ülke olarak algılanmasına katkıda bulunuyor. Türkiye Avrupa’nın yanı başında farklı bir kültür ve dine mensup ve Avrupalı ülkeler ile savaşlar yaşamış bir ülke olarak Avrupa’nın ötekisi olarak inşa ediliyor. Osmanlı’nın gerilemesini takip eden dönemde Avrupa’nın bir uygarlık modeli olarak alınmasına ve Cumhuriyet ile birlikte Avrupa tipi bir ulus devlet kurulmasına rağmen, bu Avrupalılaşma hamleleri Avrupa tarafından takdir edilmemiş gibi gözüküyor. Avrupa Türkiye’yi tam olarak içine almıyor. Avrupa’nın sınırlarında, arada kalmış, Avrupa’nın eşiğinde olan bir ülke olarak görülüyor. Avrupa’nın birçok örgütlenmesinde yer alsa da gerek bazı örtülü gerekse somut verilere dayanan bazı nedenlerle tam olarak Avrupa’ya entegre olamıyor. Çok yakın olmasına rağmen bazen çok uzak olabiliyor. Bu durum özellikle Soğuk Savaş dengelerinin ortadan kalkması ile belirginleşti ve AB’nin yeni sınırlarını belirleme tartışmalarında Türkiye’nin yeri giderek daha da fazla ideolojik bir paradigmanın parçası haline geldi.
Bu çerçevede, Türkiye’nin AB üyeliği söz konusu olduğunda Fransa ve Avusturya gibi “Türkiye-şüpheci” AB ülkeleri bunu referanduma sunma tercihlerini kullanacaklarını ifade ettiler. Fransa bunu Meclis ve Senato’nun kararını gerektiren bir prosedüre bağladı. Türkiye’nin üyeliği Avrupa Parlamentosu seçimlerinde de en tartışmalı konulardan biri haline geldi. Bu durum da şunu gösteriyor ki Türkiye eğer AB üyesi olacaksa bu mutlaka kamuoylarını ikna ederek olacak. Siyasetçiler Türkiye’nin AB üyeliği konusunda örneğin Doğu genişlemesinde olduğu gibi kamuoyunu şekillendirici bir işlev yerine getirmek yerine kamuoyunun arkasına saklanmayı tercih ediyorlar. Bu durumda başlangıçta ifade ettiğimiz öncelik büyük bir aciliyet kazanıyor. Müzakere süreci teknik düzeyde ilerlerken halkların birbirine yakınlaşması için de güçlü adımlar atılmalı. Jean Monnet’nin dediği gibi “Biz bir devletler koalisyonu kurmuyoruz, halkları birleştiriyoruz”.
İKV bu çabaları doğrultusunda İspanya’nın 2010’da başlayacak AB dönem başkanlığı öncesinde bir projeye imza atıyor. Madrid’de düzenlenecek bir etkinliği de içeren bu projenin ikinci ayağı geçtiğimiz hafta içinde gerçekleştirildi. “İstanbul’dan Madrid’e: İspanya AB Dönem Başkanlığına Doğru” olarak adlandırılan proje kapsamında İspanya ve Türkiye’den üniversite öğrencilerinin katıldığı bir yaz okulu düzenlendi. Bu okulda katılımcılar, Türkiye, AB süreci, İspanya ile ilişkiler gibi konularda temel eğitim aldılar. Bunun yanında fotoğraf konusunda uzmanlarla birlikte İstanbul’u gezdiler ve daha sonra Madrid’de sergilenecek fotoğraflar çektiler, Türk ve İspanyol mutfağını tanıdılar ve yemek pişirdiler; kısacası birbirlerini tanımaya ve anlamaya yönelik önemli bir deneyim yaşamış oldular. İspanya, AB içinde Türkiye’nin üyeliğine destek veren bir ülke. Ama burada dahi Türkiye konusundaki bilgi oldukça az. İnsanlar Türkiye’yi az ya da yanlış tanıyorlar. Bu açıdan da özellikle gençleri Türkiye konusunda bilgilendirmek ve onlara bazı görüşleri kabul ettirmek yerine kendi deneyimlerini yaşamaları ve kendi izlenimlerini oluşturmalarına olanak sağlamak gerekiyor. 27 AB üyesi olduğu düşünülürse daha yapılacak çok iş var.