Avrupa Komisyonu, 5 Mart 2009 tarihinde yayımladığı raporunda, toprağın, büyük bir karbon rezervi olarak, iklim değişikliğiyle mücadelede çok önemli bir rol oynayabileceğini; toprakları korumak ve onları “karbon yutakları” olarak muhafaza etmek yoluyla bunun başarılabileceğini vurguladı.
Raporda, toprağın korunmasına dair AB mevzuatının desteklenmesi ve sera gazı emisyonlarını azaltmada tamamlayıcı bir teknoloji olarak yeraltındaki karbonun ayrıştırılması ve depolanması önerileri sunuldu.
Avrupa Komisyonu’nun Çevreden Sorumlu Üyesi Stavros Dimas, söz konusu raporun Haziran 2008’de Komisyon tarafından organize edilen toprak ve iklim değişikliği konulu konferansta dile getirilen görüşleri destekler nitelikte olduğunu ve kendisinin bu durumdan memnuniyet duyduğunu ifade etti. Ayrıca Dimas, iyi yönetilen toprağın, ciddi oranda karbonu absorbe edebileceğini ancak Avrupa topraklarının acilen daha iyi koruma ve eşgüdümlü çözümlere ihtiyaç duyduğunu belirtti.
Rapora göre; Avrupa toprakları yaklaşık 73 ila 79 milyar ton arasında karbon ihtiva etmektedir. Söz konusu rakam; atmosferdekinin iki katı ve bitki örtüsündekinin üç katıdır. Bu karbonun yaklaşık %50’si, İsveç, Finlandiya, İngiltere ve İrlanda’daki bataklık çamurlarında bulunuyor. Hâlihazırda 310.000 km2’lik bozulmamış bataklık alanı tarım, ormancılık, şehirleşme ve erozyonla kaybedilmiş durumdadır. Kalan alanın yarısından fazlası da kurutuluyor. Söz konusu bataklıkları koruma yoluyla Avrupa topraklarından atmosfere salınan karbon emisyonunda sağlanacak %0,1’lik bir düşüş dahi, Avrupa yollarındaki 100 milyon arabanın karbon emisyonuna, yani mevcut arabaların emisyonunun yaklaşık yarısı kadar bir miktara, eşdeğer düzeyde. Sonuç olarak, topraktaki karbon artışı, yaklaşık 200 milyon Avro’luk bir değere karşılık geliyor.
Raporda topraktaki karbonun ayrıştırılması ihtiyacının altı çiziliyor. Ayrıca önerilen bu tekniğin rekabetçi ve kolay ulaşılabilir olmasının yanı sıra ekonominin diğer sektörleri için de potansiyel olarak uyumlu olduğu, AB’nin “Toprağı korumak için Tematik Strateji”siyle aynı çizgide yer aldığı vurgulanıyor.
Topraktaki karbon stoğunun toprağın kullanımıyla yakın ilişkisi olduğunun belirtildiği raporda otlaklar ve ormanlarla kaplı toprağın karbonu tutarak 100 milyon ton karbonu ayrıştırdığı, ekilebilir alanlara ait toprağın ise tam aksine karbon emisyonunu yılda 40 ila 50 milyon ton arttırdığı belirtiliyor. Bu doğrultuda ekili alanların zaman içinde orijinal kullanımı olan otlaklara, doğal ekosistemlere ve yönetilen orman arazilerine dönüştürülmesi gerekiyor.
Dünya nüfusu arttıkça, AB’nin söz konusu stratejisine tezat olarak daha büyük oranlarda otlaklar ve ormanlar ekili araziler haline gelecek ve günümüzde karbon yutağı olan topraklarda emisyon artışı görüleceği tahmin ediliyor. Karbonun toprağa verdiği zararın bertaraf edilmesi ancak yukarıda bahsedilen dönüşümle mümkün olacak, ancak bu strateji, global gıda talebindeki artışla çelişecektir.
Son olarak raporda, AB topraklarındaki karbonun ayrıştırılmasının, sera gazı emisyonunun azaltılması için çok önemli bir adım olduğu yinelenirken, Komisyon tarafından önerilen ve toprağın korunması stratejisinin köşe taşı olan 2006 tarihli çerçeve direktifinin yürürlüğe koyulması için beş üye ülkenin (İngiltere, Almanya, Fransa, Avusturya ve Hollanda) 2007 Aralık ayından beri süren vetosunun kalkması bekleniyor. Gelecekteki iklim değişikliği antlaşmasında toprağın etkili bir rol oynaması için direktifin yürürlüğe girmesi önem taşıyor. Söz konusu rapora
http://www.ec.europa.eu/environment/soil/publications_en.htm adresinden ulaşılabilir.