İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
E-Bülten Kayıt

HAFTAYA BAKIŞ

Martın ikinci yarısında Dünya ve Türkiye önemli gelişmelere sahne olmaya devam ediyor. ABD ve AB mali krizin etkileri ve ekonomik durgunluk karşısında en uygun reçeteleri ortaya koymaya gayret ederken, Türkiye yerel seçim kampanyalarının en yoğun olduğu dönemi yaşıyor.
HAFTAYA BAKIŞ

Martın ikinci yarısında Dünya ve Türkiye önemli gelişmelere sahne olmaya devam ediyor. ABD ve AB mali krizin etkileri ve ekonomik durgunluk karşısında en uygun reçeteleri ortaya koymaya gayret ederken, Türkiye yerel seçim kampanyalarının en yoğun olduğu dönemi yaşıyor. Türkiye’ye has renkli kampanyalar, meydan mitingleri ve iktidar ve muhalefet partilerinin birbirlerine yönelttikleri amansız eleştiriler ülkemizde demokrasinin tuzu biberi. Özellikle Ankara ve İstanbul’da yerel seçim öncesi rekabet oldukça sert geçiyor. İktidar partisi tüm gücüyle ağırlığını koyarken, muhalefet de iktidarı zayıf noktalarından sarsmaya çalışıyor. Bu ortamda “kriz ülkemizi teğet geçti mi, geçmedi” tartışmaları içinde AB yine unutuldu; AB yılı olması planlanan 2009’un ilk 3 ayı geçiverdi bile… Ancak bültenimizin bu sayısında da aktarılan Kıbrıs’taki olumlu gelişmeler, AB’de son dönemde yaşanan krizlerin de etkisiyle 2010 sonrasında değişeceğine inandığımız Türkiye’ye bakış açısı ve Obama döneminde ABD-Türkiye ilişkilerindeki yeni açılım AB sürecinin geleceği konusunda iyimserlik aşılıyor.

16–22 Mart tarihlerinde İstanbul’da toplanan Dünya Su Forumu yaşamsal bir kaynak olarak suyun önemine dikkat çekti. Küresel iklim değişikliği dünyada yüzey ısısının artışına sebep olarak çok değerli su kaynaklarının yok olmasına yol açıyor. Avrupa Parlamentosu konuyla ilgili kararında AB’nin kalkınma yardımlarında temiz suya ulaşım konusuna öncelik vermesi uyarısında bulundu. Suyun metalaşması ve büyük su şirketlerinin dünya su pazarında belirleyici konumda olmaları dünyadaki geniş nüfusların suya ulaşım haklarını göz ardı ederek, tamamen ticari kaygıların hakim olmasına neden olmamalı. Çevre üzerindeki etkisini göz önüne almadan büyük baraj projelerine girişmek kısa vadede karlı bir politika olarak görülse de ekolojik dengeye zarar vermeleri halinde gelecek nesillerin temiz suya ulaşım olanaklarını ciddi şekilde zedeleyebilir. Çevre ve kalkınma önceliklerini uzlaştırmak günümüz toplumlarının en önemli sorunlarından biri. Üyesi olmak yönünde ilerlediğimiz AB çevre mevzuatına uyum sağlanması gerekli maddi ve teknik destek konusunda
AB ile işbirliğinin gerçekleşmesi koşuluna bağlı olarak Türkiye için de olumlu sonuçlar doğuracaktır.

Son olarak, mali krizin yol açtığı global ekonomik yavaşlama dünyanın belli başlı ekonomilerinde farklı şekillerde değerlendiriliyor. ABD, AB ülkelerinin ekonomiyi canlandırma programlarını yetersiz bulurken, başta Almanya olmak üzere AB ülkeleri ekonomiyi canlandırmaya yönelik kurtarma paketlerinden çok krizin uzun vadeli etkilerini ortadan kaldırmaya yönelik piyasayı düzenleyici kuralların sıkılaştırılmasını öngören tedbirleri yeğliyor. Merkel ile aynı görüşte olduğunu açıklayan Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’ye göre “Sorun daha fazla para harcamak değil, düzenleyici mali sistemler oluşturmak”. Nisan ayı başında yapılacak olan G-20 Zirvesi öncesinde en gelişmiş
20 ülkenin onay vereceği ortak önlemler üzerinde uzlaşma sağlanması için çabalar artıyor. Tartışmalar birçoklarına 1929 Buhranı’nı ve nasıl ABD ve Avrupa ülkeleri arasında uzlaşma sağlanamamasının dünya çapında bir ticaret savaşına yol açtığını hatırlatıyor.

Bu açıdan IMF fonlarının artırılmasının yanında Doha Turu’nun sonuçlandırılması da küresel ekonominin rayına oturtulması açısından hayati önem taşıyor. IMF açıklamasına göre dünya ekonomisi İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana ilk defa olarak küçülecek. Yine çeşitli kuruluşlar tarafından yapılan açıklamalara göre 2010’dan önce iyileşme beklemek de hayal. ABD AB’ye ve özellikle Almanya’ya önemli ölçüde baskı yapıyor ve G-20 ülkelerinden küresel talebi artırma konusunda ellerinden geleni yapmalarını bekliyor. AB ülkeleri ise Avro alanı kuralları ile bağlılar ve ABD tarzı büyük canlandırma paketleri bütçe açıklarını artırarak EPB’de krize yol açabilir. Ayrıca birçoğu sallantıda olan Doğu Avrupa ekonomilerinin de yeterli destek sağlanmaması halinde borçlandıkları Batı Avrupa bankacılık sisteminde büyük sarsıntıya yol açmaları diğer bir önemli tehdit. Krizin şiddetini daha fazla hisseden Avro alanı ülkelerine düşük faizle kredi sağlanmasını öngören bir plan kurtarma önlemleri arasında öneriliyor.

İçinde bulunduğumuz ortamda G-20 Zirvesinden çıkacak ortak bir strateji dünya ekonomisi için büyük önem taşıyor. Kanımızca en uygun yol ekonomik durgunluğu ve işsizliği önleyecek canlandırma paketlerine gereken önemin verilmesinin yanında, piyasa ekonomisinin genel işleyişini daha sıkı kurallara bağlayacak düzenleyici bir çerçevenin de ihmal edilmemesi. Global ekonominin esası olan karşılıklı bağımlılık krize de ortak çözümler bulunmasını gerekli kılıyor. 

Diğer Yazılar