İktisadi Kalkınma Vakfı, Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi ve Euractiv işbirliği ile Türk vatandaşlarının AB ülkelerinde sahip olduğu haklara ilişkin toplantılar dizisinin beşincisi olan "Avrupa Birliği ve Ortaklık Hukuku Açışından Türklere Uygulanan Vize" konulu konferans, 30 Mayıs’ta gerçekleştirdi. Konferansa konuşmacı olarak katılan İngiliz Barosu Avrupa Hukukçuları Birliği Başkanı ve Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) eski Raportörü Dr. K. Paul Lasok (Queen’s Counsel), Türk vatandaşlarına uygulanmaya devam eden vizenin son ABAD kararları çerçevesindeki durumunu değerlendirdi.
Avrupa Topluluğu’nu Kuran Roma Antlaşması’nın temelinde yer alan iki haktan (hizmet sunma serbestîsi ve iş kurma hakkı) bahseden Dr. Lasok, 1963 tarihli Ankara Anlaşması’nın ardından 1973 yılında imzalanan Katma Protokol’ün yürürlüğe girmesiyle, Türk vatandaşlarına bazı haklar verildiğini belirtti. Bu Protokol’ün 41/1. maddesinin, Türk vatandaşlarına bu protokolün yürürlüğe girdiği tarihten başlamak üzere yerleşim özgürlüğü ve oturma hakkı ve onunla bağlantılı diğer haklar konusunda yeni kısıtlamalar getirilmesini yasakladığını belirten konuşmacı, buna rağmen Türklere vize uygulanmaya devam edildiğini, aslında bunun haksız bir uygulama olduğunun ve 1973 yılında var olmayan vize uygulamasının günümüzde de olmaması gerektiğini ifade etti.
Bu bağlamda, söz konusu Protokol’ün yürürlüğe girmesinden sonra getirilmiş lehe düzenlemeler varsa, bunların da artık geri alınamayacağını vurgulayan İngiliz Hukukçu, AB’ye üye devletlerin Katma Protokol’den kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmedikleri takdirde Türk vatandaşları tarafından başlatılacak olan yasal sürecin kaçınılmaz olduğunu belirtti.
Daha sonradan Veli Tüm ve Mehmet Darı adlı iki Türk vatandaşının, 41/1. maddeye aykırı davrandığı gerekçesiyle İngiltere aleyhine açtıkları dava neticesinde, davanın İngiliz Mahkemelerince ABAD’a gönderildiğini ve Divan’ın da, davacılar lehine karar verdiğine dikkat çeken Dr. Lasok; Ankara Anlaşması’nın Avrupa Topluluğunu kuran Antlaşmalarla paralel olarak hizmet sunma serbestîsi ve iş kurma hakkının aşamalı olarak gerçekleştirilmesine olanak sağlayan bir yapıda olduğunu, fakat bu iki hakkın uygulanmaya başlayacağı tarihin açık ve kesin olarak belirlenmediğine dikkat çekti. Konuşmacı son olarak, ABAD kararlarının üye ülkelerde uygulamaya geçirilmesinin de önemli olduğuna vurgu yaparak, bunun için de, hem devlet ve sivil toplum düzeyinde baskı yapmanın, hem de aşama kaydedilmesini sağlayacak kritik davaların açılmasının gerektiğini belirtti.