İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

AVRUPA’NIN DEMOGRAFİK GELECEĞİNE İLİŞKİN RAPOR, AVRUPA PARLAMENTOSU’NDA KABUL EDİLDİ

Fransız Sosyalist Parlamenter Françoise Castex tarafından hazırlanan ‘Avrupa’nın demografik geleceği’ konulu rapor, 21 Şubat 2008 tarihinde Avrupa Parlamentosu (AP) tarafından kabul edildi.
AVRUPA’NIN DEMOGRAFİK GELECEĞİNE İLİŞKİN RAPOR, AVRUPA PARLAMENTOSU’NDA KABUL EDİLDİ

Fransız  Sosyalist Parlamenter Françoise Castex tarafından hazırlanan ‘Avrupa’nın demografik geleceği’ konulu rapor, 21 Şubat 2008 tarihinde Avrupa Parlamentosu (AP) tarafından kabul edildi. Raporda, insan kaynaklarının daha iyi yönetilmesi, sosyal koruma ve nesiller arası dayanışmaya önem verilmesinin yanı sıra göç politikalarında daha akılcı bir yaklaşım izlenmesi gerektiği vurgulanıyor.

AB’nin nüfus yapısına ilişkin istatistiklerin de yer aldığı raporda, 2004 yılında 39 olan yaş ortalamasının, 2050 yılında 49’a çıkacağı; çalışan nüfus sayısının ise 2010 yılında 331 milyona ulaşmasının ardından, 2050 yılında 268 milyona düşeceği öngörüsünde bulunuluyor. Ayrıca, 80 yaş üzerindeki nüfusun toplam AB nüfusuna oranı 2005 yılında % 4.1 iken,  bu oranın 2050’de %11.4 olacağı belirtiliyor.

Raporda, AB genelinde belirgin şekilde düşük olan doğum oranına da (1.5) değinilerek,  bunun kadınların tercihi veya AB vatandaşlarının aile kurma isteği ile açıklanamayacağı; ancak, başka sorunların varlığına işaret ettiği vurgulanıyor. Bunlar arasında; iş ve özel yaşam dengesinin kurulmasında karşılaşılan zorluklar (çocuk bakım hizmetlerinin yetersizliği, ailelere yönelik sosyal ve ekonomik desteğin bulunmayışı); stres yaratan sosyal ortamlar (istikrarsız iş durumu vb.) ve geleceğe ilişkin endişeler (gençlerin iş hayatına geç katılması ve iş güvencesinin olmayışı gibi) yer alıyor. Bununla birlikte, raporda, aşağıdaki konular ele alınıyor:

Yürütülecek etkili kamu politikaları ile aileler ve çocuklar için uygun maddi ve manevi ortam yaratılarak, düşük doğum oranlarının artırılabileceği belirtiliyor. Bu doğrultuda, üye ülkelere, aşağıdaki tedbirleri hayata geçirmeleri yönünde çağrıda bulunuluyor:   

  • Doğum izni süresi (üye ülkeler arasında bu süre 14 ila 28 hafta arasında değişiyor), ebeveyn izni süresi, doğum sonrası bakım ve danışmanlık hizmetleri, hamilelik süresince maaş ödenmesi ve doğumdan sonra aynı işyerinde çalışma hakkının tanınması konularında AB üye ülkeleri arasındaki en iyi uygulamanın benimsenmesi;
  • Aile kurmak isteyen kadın çalışanlara doğrudan ya da dolaylı yollardan ayrımcılık uygulayan işverenlere karşı önlemler alınması;
  • Doğumdan sonra kadınları ve özellikle çocuklu bekar anneleri korumak ve ebeveynleri desteklemek üzere tedbirlerin uygulanması.

İnsan kaynakları yönetimi sisteminin yenilenerek, daha etkili bir hale getirilmesi gereğine değinilen raporda, mevcut sistemin, 25-30 yaş altındakiler ile 55 yaş üzerindekileri daha az istihdam ederek, nüfusun büyük çoğunluğunun iş yaşamını 30 yıl ile sınırlandırmasına dikkat çekiliyor. Bunu gidermek üzere; rapor, eğitim ve yaşam boyu öğrenmeye odaklanan, iş yaşamı da dahil olmak üzere bilgi birikimi ve niteliklerin azami düzeye çıkarılmasını hedefleyen etkin bir ‘yaşam döngüsü’ modeli öngörüyor. Ayrıca, erken emekliliği teşvik eden şirket sayısının en kısa sürede azaltılmasını; emeklilik yaşını geçmiş ve  tam zamanlı çalışmak istemeyen kişiler için ise yarı-zamanlı iş ve esnek çalışma saatleri gibi seçenekler önerilmesini teşvik ediyor.

Raporda, gelecekte, Avrupa’nın genç ve yaşlı nüfus oranları arasında bir dengesizlik ortaya çıkacağının öngörülmesine karşın, nesiller arasında dayanışma ilkesinin korunmasının önemi vurgulanıyor. Bunun yanında, emeklilik planlarının daha gerçekçi ve tutarlı olmasının sağlanması için, vergilerin ve sosyal güvenlik sistemindeki katkı paylarının ödenmemesiyle mücadelede daha güçlü tedbirler alınması; nesiller arası dayanışmada yaşlıların rolünün güçlendirilmesi ve çeşitli emeklilik planlarında gelir/giderler arasındaki bütçesel dengenin gözetilmesi yönünde üye ülkelere çağrıda bulunuluyor. Ayrıca raporda, gerileyen bölgelerde, sosyal ağların yerel halkın ihtiyaçlarını karşılamada büyük rol oynadığı belirtilmekle birlikte, genel ekonomik çıkar hizmetlerini sunma açısından, sosyal ağların kamu görevlilerinin yerini almasının mümkün olmadığı vurgulanıyor.  

Raporda, gelecek yıllarda, göçün, Birliğin demografisini ekonomik, sosyal ve kültürel yönlerden büyük ölçüde etkileyeceği tespitinde bulunuluyor. Göçün, AB’yi bekleyen demografik değişimin olumsuz etkilerinin giderilmesinde bir fırsat olarak görülmesi gerektiğinin altı çiziliyor. Bu kapsamda, Avrupa Komisyonu’nun, üye ülkelerin ve sosyal tarafların,  göçe ilişkin ‘net ve akılcı bir yaklaşım’ belirlemesi zorunluluğuna değiniliyor. Öte yandan, yabancı düşmanlığı ve ırkçılıkla mücadele edilerek ve üye ülkelerin göç politikalarında eşgüdümün artırılarak, göçmenlerin yaşadıkları topluma ve kayıtlı ekonomiye daha iyi entegre olmalarının sağlanması amaçlanıyor.

Diğer Yazılar