TÜRK VATANDAŞLARININ AVRUPA’YA SEYAHAT ÖZGÜRLÜĞÜNÜN KISITLANMASI KONULU PANEL DÜZENLENDİ
14 Mart’ta, İktisadi Kalkınma Vakfı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Barolar Birliği ve Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi işbirliğiyle Türk Vatandaşlarının Avrupa’ya Seyahat Özgürlüğünün Kısıtlanması konulu bir panel düzenledi. Almanya’da Darmstadt İdare Mahkemesi Başkanı Dr. Klaus Dienelt’in konuşmacı olarak katıldığı toplantıda, İstanbul ve Düsseldorf Baroları Avukatlarından ve Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Görevlisi Av. Murat Uğur Aksoy da konuya ilişkin açıklamalarda bulundu.
Alman Yargıç, AB ülkelerinde Türk vatandaşlarına uygulanan vizenin anlaşmalara aykırı olduğunu belirterek, AB tarafından çıkarılan Schengen düzenlemelerinin Türkiye-AT Ortaklık anlaşması ve Katma Protokol hükümleri ile Ortaklık Konseyi Kararlarına aykırı hükümlerinin Türk vatandaşlarına uygulanamayacağını vurguladı.
Avrupa Topluluğu Hukukunun kaynakları içerisinde, Topluluğu kuran sözleşmeler ile bunların eklerinin birincil hukuk kaynaklarını oluşturduğunu; bunların hemen ardından ise, üye devletlerin kendi aralarında veya üçüncü ülkelerle yaptığı uluslararası anlaşmaların geldiğini ve bunların da tüzük, yönetmelik gibi ikincil hukuk kaynakları olarak bilinen Topluluk düzenlemelerinden hiyerarşik olarak daha üstte yer aldığını belirten Alman yargıç; dolayısıyla Schengen Tüzüğünün Türkiye ile imzalanan Katma Protokol’e aykırı hükümlerinin uygulanamayacağını vurguladı. Bu hukuk kaynaklarında eski hakların korunması, yani stand-still hükmünün bulunduğunu ifade eden konuşmacı, bu hüküm uyarınca Katma Protokol’ün her bir üye devletin hukuk düzeninde yürürlüğe girdiği tarih itibariyle Türk vatandaşlarına hizmet sunma-alma ve yerleşme (iş kurma) hakkı bakımından yeni kısıtlamaların getirilemeyeceğini hatırlattı. Bu bağlamda, Dr. Dienelt, hizmet sunmak (işadamları, bilim adamları sporcular, sanatçılar gibi) ve bir bedel karşılığı hizmet almak (turist, hasta ve öğrenciler) amacıyla seyahat eden Türk vatandaşlarının AB ülkelerine vizesiz girip çıkabilme hakkına sahip olduklarını belirtti. Bu anlamda, Katma Protokol’ün Almanya’da yürürlüğe girdiği tarih olan 1973 yılından itibaren Türkler’e yeni kısıtlayıcı koşullar konamayacağına göre, Türk vatandaşlarına Almanya’da uygulanması gereken yasal düzenlemenin de 1975 tarihli Yabancılar Yasası olduğunu belirten Alman yargıç, bu yasanın ise, ulusal pasaporta sahip olan kişilere, Almanya’ya vizesiz olarak gelip, 3 ay kalabilme hakkı verdiğini ve yine bu yasa kapsamında, Almanya’ya geldikten sonra, burada iş yeri kurmak veya yerleşmek isteyenlerin ise, oturma izni almak durumunda olduklarını ifade etti. Dienelt, Türk vatandaşlarına uygulanacak hükümlerin de bunlar olması gerektiğini; ne var ki şu anda AB’ye girişte uygulanan Avrupa vize yönetmeliği ve Schengen müktesebatı uyarınca, AB sınırlarından girecek olan herkesin fiilen vize almak zorunda olduğunu vurguladı.
Bu bağlamda, yukarıda da belirtildiği gibi, gerek vize yönetmeliği gerekse Schengen Anlaşması’nın AB’nin 3. ülkelerle imzaladığı uluslararası anlaşmalar karşısında ikincil nitelikte olduğunu hatırlatarak konuşmasına devam eden Dr. Dienelt, sonuç olarak, bunların Katma Protokol’le çatışan hükümlerinin uygulanamayacağını; bu durumun ATAD kararlarıyla da doğrulandığını belirtti.
Bu noktada yapılması gerekenin, Üye Devletlerin dış temsilciliklerinden birisine başvurarak vizesiz girme isteminde bulunmak olduğunu, ancak buna büyük bir ihtimalle cevap verilmeyeceğini belirten Alman yargıç, ikinci iş olarak ise, uçağa binip o ülkeye gitmenin istenebileceğini, ancak bu kişinin de büyük bir ihtimalle uçağa alınmayacağını hatırlattı ve işte bundan sonra o devletin Dışişleri Bakanlığına karşı dava açıp durumun tespitini isteyerek söz konusu uygulamanın haksızlığının mahkeme kararıyla saptanması şeklinde bir yol izlenebileceğini belirtti. Örneğin, Almanya’ya karşı Berlin’de açılacak böyle bir davada, üst derece mahkemesine başvurarak sonuç almanın mümkün olabileceğini belirten Dienelt, ancak bu noktada Alman Federal Mahkemesi’nden olumlu karar çıksa bile, hukuki durumu bir anda değiştirmenin de kolay olmayacağını ve konunun siyasi boyutunu göz ardı etmemek gerektiğini, çünkü politikacıların vizeyi hemen kaldırmak istemeyeceklerini vurguladı. Son olarak, Alman Yargıç, muhatapları fazla ürkütmeden, belki bu vizesiz seyahat hakkını ilk aşamada sadece, sporcular, iş adamları, uzak yol vasıta sürücüleri ve bilim adamları için istemek şeklinde bir yol izlenebileceğini; turistler içinse, güvenliği sağlamak adına bir filtrasyon sisteminin kurulabileceğini belirtti.