İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
17-23 MART 2008

YENİ TÜRK TİCARET KANUNU TASARISINDA A.Ş. YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN HUKUKİ SORUMLULUĞU KONULU PANEL GERÇEKLEŞTİRİLDİ

İktisadi Kalkınma Vakfı, İstanbul Barosu ve Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi işbirliğiyle 19 Mart 2008 tarihinde “Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu” başlıklı bir panel düzenlendi. Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Necla Akdağ-Güney tarafından bir tebliğin sunulduğu panelin başkanlığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Onursal Başkanı ve Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlisi İhsan Demirkıran yaptı.

Mevcut Ticaret Kanunu’nun şirketlere ilişkin hükümlerinin güncelliğini yitirdiğini ve bu anlamda konuyla ilgili mevzuatın başta AB düzenlemeleri olmak üzere, çağdaş normlar ışığında yenilenmesi gerektiğini belirten İhsan Demirkıran, Prof. Dr. Ünal Tekinalp başkanlığında oluşturulan bir komisyonun bu konuda bir taslak hazırladığını ve söz konusu taslakta, Anonim Şirketlerinin Yönetim Kurulu (YK) üyelerinin hukuki sorumluluğu konusunda da önemli değişiklikler yapıldığını ifade etti.

Yard. Doç. Dr. Necla Akdağ-Güney ise, Türkiye’nin henüz AB’ye üye olmaması sebebiyle hukuken bu konudaki Topluluk düzenlemelerini iç hukuka aktarma yükümlülüğü olmadığını; ancak gerek verilen sözlere bağlı olarak siyasi anlamda, gerekse bu konudaki Topluluk düzenlemelerinin çağdaş ve iyi normlar olması dolayısıyla, taslağın ilgili AB mevzuatı doğrultusunda hazırlandığını ve bunun da doğru olduğunu belirtti. Akdağ-Güney öncelikle, böylesine önemli bir Kanunun üniversitelerde yeterince tartışılamadığını, görüş ve eleştirileri bildirmek için verilen üç aylık sürenin de, yaklaşık 1500 maddelik bir metni değerlendirmek için çok kısa olduğunu belirtti. Halihazırda TBMM gündeminde olan Tasarının kanunlaşma süreci hakkında kısaca bilgi veren Akdağ-Güney, Tasarıdaki yeni düzenlemelere ilişkin görüşlerini paylaştı.

Bu bağlamda, “tek kişilik A.Ş. kurulabilmesi” şeklindeki düzenlemenin isabetli olduğunu ifade eden Akdağ-Güney, zaten uygulamada, özellikle aile şirketlerin bu şekilde kurulduğunu, diğer bir deyişle gerçek anlamda bir kişinin kurup yönettiği ancak Kanun’daki asgari 5 kişi şartı dolayısıyla “saman adam” diye tabir edilen kişilerin de kağıt üzerinde ortak edilmesi şeklindeki fiili durumun, yasanın dolanılmasına gerek kalmayacak şekilde, yeni tasarıyla pozitif hukuk tarafından da tanındığını belirtti. Bunun gibi, YK üyelerinin pay sahibi olması zorunluluğunun tasarıda kaldırıldığını anlatan Akdağ-Güney, bunun, günümüzde gittikçe artan dışarıdan profesyonel yönetici atama uygulaması karşısında, yerinde bir değişiklik olduğunu belirtti.

Tasarının ilk halinde YK üyelerinde aranan yükseköğrenim yapmış olma koşulunun isabetli biçimde Adalet Komisyonu’nda kaldırıldığını; zira böyle bir düzenlemenin Türkiye şartlarına pek de uygun olmadığını belirten konuşmacı, yine isabetli bir yenilik olarak artık tüzel kişilerin tüzel kişilik olarak (temsilcilerinin değil) YK üyesi olabileceğini ve sorumluluğun da bu tüzel kişiliğe ait olacağını belirtti. YK üyelerinin hukuki sorumluluğuna ilişkin olarak mevcut Kanunda dağınık bir halde bulunan hükümlerin de tasarıda bir başlık altında toplandığını ve bunun da isabetli olduğunu belirten Akdağ-Güney, tasarıya göre bir YK üyesinin şirkete verilen zararlardan ötürü hukuki sorumluluğuna gidilebilmesi için, ortada bir zararın bulunması, kanuna/esas sözleşmeye aykırı bir eylemin varlığı, kusurluluk ve zararın bu hukuka aykırı eylemden kaynaklanması (illiyet bağı) gibi şartların gerçekleşmesi gerektiğini hatırlattı ve tasarıdaki önemli bir değişiklik olarak, bu şartların gerçekleşmesi halinde söz konusu olacak müteselsil sorumluluk yerine artık farklılaştırılmış teselsül diye yeni bir sorumluluk esasının getirildiğini belirtti. Bu sisteme göre, YK üyelerinin dışarıya (3. kişilere) karşı da kusurları oranında sorumlu tutulacağını belirten konuşmacı, bunun teoride iyi bir düzenleme olduğu düşünülse de, uygulamada büyük zorluklara yol açacağını ve üstelik ilgili AB mevzuatının da böyle bir düzenlemeyi zorunlu kılmadığını ifade etti. Getirilen yeni sistemin uygulama ve öğretide yeterince tartışılmadığını da vurgulayan Akdağ-Güney, mevcut sistem olan müteselsil sorumluluğun eksikleri giderilmek suretiyle düzenlenmesinin daha isabetli olacağını belirtti.

YK üyelerinin sorumluluğuna ilişkin olarak yıllardır kullanılan “basiretli tacir” kavramının da terk edilerek yerine “tedbirli yönetici” esasının getirildiğini ve bunun da dolayısıyla tedbirli yönetici olma konusunda yeni ölçütlerin belirlenmesi ihtiyacını doğuracağını belirten konuşmacı, son olarak Tasarının 553. maddesinde yer alan YK üyesinin sorumluluktan kurtulmasını sağlayan hükmün de, uygulamada bir çok sorunu beraberinde getireceğini ve burada geçen “kontrolü dışında olma” ölçütünün de kötüye kullanılmaya müsait olduğunu belirterek sözlerini noktaladı.