İKV’DEN HAFTAYA BAKIŞ
Geçtiğimiz hafta içinde Zirve toplantısı öncesinde toplanan AB Genel İşler ve Dış İşleri Konseyi genişleme konusunda önemli mesajlar verdi. Batı Balkanlara genişleme teşvik edilirken Türkiye’ye de reform sürecini hızlandırma mesajı verildi. Siyasi partiler kanunu, ifade özgürlüğü, yargı reformu, yolsuzlukla mücadele, azınlıkların korunması, kültürel haklar, sendikal haklar ve ordunun sivil kontrolü gibi konularda Türkiye’nin adım atmasını isteyen Konsey, Kıbrıs konusunda da ilerleme beklentisini ortaya koydu. Konsey sonuçları 2009’un Türkiye-AB ilişkileri açısından zor ve sancılı bir yıl olacağı izlenimini de uyandırdı. Gerek başta Fransa olmak üzere bazı üye devletlerin Türkiye’nin üyeliğini istememeleri gerekse küresel mali krizin yarattığı olumsuz ortamın etkisiyle ilişkilerde önemli bir ivme beklemek aşırı iyimserlik olabilir. 2009’da temel öncelik ilişkilerin tamamen rayından çıkmasını önlemek ve üyelik yerine imtiyazlı ortaklık türü alternatif bir ilişki biçiminin gündeme getirilmesini engellemek olacak. Özellikle Ankara Anlaşması’nın yeni üye devletlere genişletilmesi konusunda Kıbrıs nedeniyle çıkan sorunun 2009 yılında tekrar gözden geçirilecek olması iki tarafın yeniden karşı karşıya gelmesine yol açacak. Bu süreçte Kıbrıs’taki görüşmelerde ilerleme kaydedilmesi sorunun aşılmasına da olumlu etki yapacaktır. Tüm bu gelişmelerin ne gibi sonuçlar vereceği 2009’da daha belirginleşecek. Fransa dönem başkanlığının sonuna yaklaştığımız bugünlerde 2 yeni başlığın müzakereye açılması bekleniyor. Çek Cumhuriyeti dönem başkanlığında da en az 2 başlığın açılacağı tahmininde bulunursak, 2009’un ortasına kadar 12 başlığın müzakereye açılmış olacağını düşünebiliriz. Müzakerelerde asıl önemli problem başlıkların açılmasındaki sorunların yanında bugüne kadar açılan başlıkların yalnız birinin geçici olarak kapatılması ve yine Kıbrıs konusunda AB ve Türkiye’nin tutumlarının çelişmesi nedeniyle AB’nin 8 başlığı açmama kararı. Bu durum müzakere sürecini yavaşlatmanın yanında müzakerelerin üyelikle sonuçlanacağı konusunda gerek ilgili çevrelerde gerekse genel kamuoyunda bir şüphe ve inançsızlık yaratıyor. Müzakerelerin iki tarafın da yararına olacak şekilde sonuçlanması ve gümrük birliğinin işleyişindeki sorunlar, vize uygulaması gibi meselelerin çözüme ulaştırılması için samimi ve yapıcı bir diyalog ve karşılıklı güven esasına dayalı bir ilişkinin oluşturulması gerek. 2008 çok umut vermese de 2009’da müzakere sürecinin varacağı kritik aşamanın yeni açılımlara yol açacağını bekleyebiliriz.