İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
6-12 EKİM 2008

KÜRESEL FİNANSAL KRİZ DEVAM EDERKEN ÜLKELER, YENİ POLİTİKALARA HIZ VERDİ

Dünyayı sarsan küresel kriz devam ederken, ülkeler de, krizin aşılması için yeni politikalar oluşturmaya çalışıyor. Bu kapsamda, İngiltere Başbakanı Gordon Brown, 8 Ekim’de 400 milyar sterlinlik (692 milyar dolar) temel olarak üç bölümden oluşan kurtarma planını açıkladı. Brown, bu fonun 50 milyar sterlinlik bölümünün bankaların kısmen kamulaştırılması için ayrıldığını, bunun karşılığında devletin bankalardan hisse senedi alacağını, ikinci bölümünün ise –ki bu bölüm 250 milyar sterlinlik en büyük bölüm – bankaların yeni dönemli kredilerini garanti etmek için kullanılacağını belirtti. 100 milyar sterlinlik son kısım da İngiltere Merkez Bankası’nın (Bank of England) kısa vadeli borç verme stokunu iki katına çıkaracak. Piyasalarda hakim görüş, bu kurtarma paketini yerinde bulsa da, vergi mükelleflerinin paralarının bu şekilde kullanılıp kullanılamayacağı tartışmaları da gündemde. Normal şartlarda karlarından hiçbir gelir elde etmedikleri bankaların zararlarını ödemek durumunda bırakılan mükellefler, bu durumdan memnun olmasa da, hükümetin elinden de pek bir şey gelmediği vurgulanıyor.

İngiltere’de bunlar olurken, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) da 9 Ekim’de açıkladığı bir kararla, 2002 yılında fiyat istikrarı temel hedefini daha iyi sağlamak amacıyla çekildiği döviz depo piyasalarındaki aracılık faaliyetlerine yeniden başladı. Bu karar bankalar arası döviz piyasasında döviz likiditesinin akışkanlığının arttırılmasına katkıda bulunmak için alındı. Hükümet de kriz konusunda gereken önlemlerin alındığını, ekonominin yeterince sağlam olduğunu belirterek piyasalarda güven aşılama çabalarına hız verdi. Türkiye’nin finansal krizden nasıl etkileneceği konusunda bir görüş yazısı hazırlayan Financial Times, hükümetin söylemlerinin aksine Türkiye’nin özellikle cari açığı finansman baskısı nedeniyle önümüzdeki günlerde ciddi ölçüde zorlanacağına değindi.

Tüm dünya genelinde koordineli politikalar izlendiğinin bir göstergesi de, toplu faiz indirimi oldu. ABD Merkez Bankası (FED)’nın piyasaları rahatlatmak amacıyla faizleri yüzde 0,5 puan indirmesinin ardından Avrupa Merkez Bankası (ECB)’nın yanı sıra İngiltere, İsveç, İsviçre, Kanada ve Çin Merkez Bankaları da faiz indirimine gittiler. Merkez Bankaları’nın bu politikası her ne kadar borsalara olumlu yansısa da uzun vadede daha kalıcı önlemler alınması gerekiyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) uzmanları da, bu tür faiz politikalarının etkisinin çok kısa vadeli olduğunu ve dünyanın 1930lardaki Büyük Buhrandan sonraki en sarsıcı mali krizle karşı karşıya olduğunu dile getirdi.

Bu arada Lüksemburg’da toplanan Avrupa Birliği (AB) Maliye Bakanları, toplantı sonrasında tüm birlik içinde bankacılık sisteminin istikrarlı ve sağlıklı bir yapıya kavuşturulması için birlikte hareket etmeye karar verildiğini, gereken adımların atılacağını açıkladı. Önceleri farklı görüşler öne süren, özellikle mevduat garantisi alt sınırı konusunda, ülkeler, durumun ciddiyeti karşısında birlikte hareket etmeye karar verdiklerinin altını çiziyor.

Öte yandan, 12 Ekim’de, Avro bölgesi (15 ülke) liderleri ve Ocak 2009’dan itibaren Avro Bölgesine katılacak olan Slovenya, zordaki bankalara sermaye aktarımı ve banka borçlanmalarına hazine garantisi yoluyla, güven bunalımından doğan likidite darlığı sorununa çözüm getirme gündemiyle toplandı. Ancak zor durumdaki mali kurumları destekleme sözü veren liderler, henüz bir kurtarma fonu oluşturmadı.