Birleşmiş Milletler (BM) Genel Konseyi’nde 16 Ekim’de kapalı oy yöntemiyle gerçekleştirilen oylamada, Güvenlik Konseyi’nin Avrupa bölgesi geçici üyeliğine 2009–2010 dönemi için sırasıyla 151 ve 133 oy alan Türkiye ve Avusturya seçildi. Avrupa bölgesi için diğer aday İzlanda ise 87 oy aldı.
Bilindiği gibi, BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin yanı sıra, her iki yılda değişen geçici üyeleri bulunuyor. Geçici üyeler, bölgesel dağılım göz önünde bulundurularak belirleniyor. 2009 – 2010 dönemi için, Güvenlik Konseyi’ne seçilen diğer ülkeler ise, Japonya, Uganda ve Meksika oldu. Burkina Faso, Kosta Rika, Hırvatistan, Libya ve Vietnam ise, 2009 yılı sonuna kadar BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi olarak görevlerine devam edecekler. Çin, Fransa, Rusya, İngiltere ve ABD ise, bilindiği gibi, Konsey’in veto hakkı olan daimi üyeleri olarak bulunuyorlar.
Türkiye, BM Güvenlik Konseyi Geçici üyeliğine seçilebilmek için 2003 yılında başvuruda bulunurken; bunun için yaklaşık 50 milyon Dolarlık bir kaynak ayırdı. Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi’ne seçilmesi ile ilgili bir açıklama yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bu sayede Türkiye’nin uluslararası arenadaki ağırlığının ve uluslararası toplumun Türkiye’ye güveninin vurgulandığını ifade ederken; Dışişleri Bakanı Ali Babacan ise, Türkiye’nin diyalog, diplomasi ve çatışmalara barışçıl çözüm bulunması için çaba göstereceğini belirtti.
Türkiye’nin BM Güvenlik Konseyi üyeliğine seçilmesi, uluslararası camiada da yankı buldu. Uluslararası basın ve diplomatik çevrelerde, Türkiye’nin bölgesel güç konumundan küresel aktörlüğe yükselmeye doğru yol aldığı şeklinde yorumlar yapılırken; diğer yandan, bu yeni konumun, Türkiye’ye yeni sorumluluklar yükleyeceği de belirtiliyor. Bu bağlamda, diplomatik çevrelerde, Türkiye’nin Kıbrıs ve terör gibi kendi sorunları ile Irak, Filistin-İsrail, Suriye, Lübnan, İran, Afganistan ve Kafkaslar gibi kendisini de bire bir ilgilendiren bölgesel sorunlarda, görüşlerini daha iyi anlatma ve daha çok dinletme imkânını elde edeceği ifade ediliyor. Konsey gündeminin yüzde otuzunu Türkiye'nin çevresindeki sorunların oluşturduğu dikkate alındığında da, Türkiye’nin, bugüne kadar taraflara eşit mesafede yer aldığı bazı meselelerde kesin bir tavır almaya zorlanabileceği de hatırlatılıyor.