AB Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ve ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton 30 -31 Ekim 2012 tarihlerinde Batı Balkan ülkelerini ziyaret ettiler. İlk olarak Bosna-Hersek’i ziyaret eden Ashton ve Clinton Saraybosna’da üçlü devlet başkanlığının yetkilileriyle bir araya geldiler. ABD Dışişleri Bakanı Clinton görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında AB ve NATO üyeliğinin Bosna-Hersek’te istikrar ve refahı garantilemenin en iyi yolu olduğunu belirtti. Clinton Bosna-Hersek’ten ayrılma isteklerini her fırsatta telaffuz eden Bosnalı Sırplara cevaben ülkenin toprak bütünlüğünün tartışılamaz olduğunu vurgulayarak, savaşın sona ermesinden 17 yıl sonra bazı kesimlerin hala ülkenin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü sorgulamasının kabul edilemez olduğunu ifade etti.
Yüksek Temsilci Ashton ise, Bosnalı siyasi liderleri AB ile bütünleşme konusunda Bosna-Hersek’in bölgedeki diğer ülkelerin gerisinde kalma riskine karşı uyardı ve ülkedeki siyasileri mevcut iç ayrımları, siyasi çekişmeleri ve çıkarlarını bir kenara bırakmaya çağırdı. Ülkenin üstesinden gelmesi gereken başlıca sorunlarının ekonomi, istihdam ve hukukun üstünlüğü alanlarında olduğunu vurgulayan Ashton, ülkenin egemenliğine ilişkin yapıcı olmayan tartışmalarla kaybedecek vakti olmadığına dikkat çekti.
Clinton ve Ashton Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da Cumhurbaşkanı Tomislav Nikoliç ve İvitsa Daçiç ile, Kosova’nın başkenti Priştine’de ise Cumhurbaşkanı Atifete Yahyaga ve Başbakan Haşim Thaçi ile bir araya geldiler. Sırbistan ve Kosova’daki temaslarında Belgrad-Priştine diyaloğunun önemine dikkat çeken Clinton ve Ashton, diyaloğun Belgrad’ın Kosova’yı tanımasını zorunlu kılmadığını belirtirken, Kosova’nın bağımsızlığının tartışılacak bir husus olmadığını vurguladılar.
Ashton, Sırbistan ve Kosova arasında AB arabuluculuğundaki diyaloğun Kosova’nın tanınmasını zorunlu kılmadığını ve ilişkilerin normalleşmesi için en gerçekçi yol olduğunu belirtti. Clinton ise, Kosova’nın bağımsızlığının tartışılacak bir yönü olmadığını belirtti ve ABD’nin Kosova’nın statüsüne ilişkin tartışmaların yeniden başlatılmasına ve bölgede bir sınır değişikliğini karşı olduğunu ifade ederek, ABD’nin Kosova’nın toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve ülkede hukukun üstünlüğünün sağlanmasına verdiği desteği bir kez daha teyit etti.
Clinton ve Ashton, AB arabuluculuğundaki Belgrad-Priştine diyaloğunu yürütmenin taraflar için kolay olmadığını kabul ederken, varılan anlaşmaların uygulanması ve ilişkilerin normalleştirilmesini sağlayacak somut adımlar atılması çağrısında bulundular. ABD Dışişleri Bakanı Clinton, diyaloğun başbakanlar ve yüksek temsilci düzeyine çıkarılmasından duyduğu memnuniyeti ifade etti. Ashton ve Clinton’ın ziyareti Belgrad’da protestoya yol açarken, Sırbistan Başbakanı Daçiç görüşmeden sonra yaptığı açıklamada Ashton ve Clinton’ın Sırbistan’ın Kosova’yı tanıması gibi bir koşul olmadığını yinelemelerini olumlu karşıladığını ifade etti.
Batı Balkanlar'daki temaslarına 1 Temmuz 2013 tarihinde AB'ye resmen üye olacak Hırvatistan'da devam eden ABD Başkanı Clinton, Zagreb'de Başbakan Zoran Milanoviç, Dışişleri Bakanı Vesna Pusiç ve Cumhurbaşkanı İvo Yosipoviç ile Hırvatistan'ın AB üyeliği, NATO'daki rolü ve Zagreb ile Vaşington arasındaki ekonomik işbirliğinin güçlendirilmesi konularını görüştü. Hırvatistan'ı bir demokrasi örneği olarak gördüğünü ifade eden Clinton, NATO çerçevesinde Hırvatistan'la birlikte çalışmaktan memnuniyet duyduklarını ifade etti. Clinton, Hırvatistan'ı AB üyesi olarak görmek için sabırsızlandıklarını belirtirken, Zagreb'in yolsuzlukla ve örgütlü suçlarla mücadele alanında bazı somut adımlar atması gerektiğini de vurguladı.
ABD Dışişleri Bakanı Clinton, 2 Kasım 2012 tarihinde Batı Balkanlardaki son durağı olan Arnavutluk'ta Başbakan Sali Berişa, Cumhurbaşkanı Bujar Nişani ve muhalefetteki Sosyalist Parti'nin lideri Edi Rama ile bir araya geldi. Arnavutluk Parlamentosu'na hitaben bir konuşma yapan Clinton, 2013 yılı genel seçimlerinin adil ve bağımsız bir ortamda gerçekleştirilmesi gerektiğine dikkat çekerek, bunun AB'ye Arnavutluk'ta demokrasinin işlediği yönünde güçlü bir mesaj göndereceğini belirtti.