AVRUPALILAR HAVA KİRLİLİĞİNE MARUZ KALMAYA DEVAM EDİYOR
Avrupa Çevre Ajansı’nın (EEA) 24 Eylül 2012 tarihli yeni raporuna göre (EEA Report No 4/2012) son yıllarda çevre alanında kaydedilen birçok ilerlemeye rağmen Avrupa’nın neredeyse üçte biri hava kirliliğine maruz kalmaya devam ediyor. Havada bulunması gerektiği oranı aşan bazı gazlar, kalp krizi, nefes darlığı, akciğer kanseri gibi hastalıklara yol açarak insan sağlığına zarar verirken, tarımda da gıda güvenliğini tehdit ediyor. Elde edilen bulguların, AB’nin hava kirliliği ile ilgili acil bir yasa düzenlemesi yapmasını gerekli kıldığı belirtiliyor.
Raporun yayımlanmasının ardından açıklamada bulunan Avrupa Komisyonu’nun çevreden sorumlu üyesi Janez Potocnik, raporun hava kalitesinin insan sağlığı açısından ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösterdiğini belirtirken, 2013 yılının “Hava Yılı” olarak ilan edilerek hava kalitesinin arttırılmasına yönelik yeni yasaların oluşturulmasını talep etti.
Hava kirliliğinin ortalama insan ömrünü iki sene azalttığını belirten Avrupa Çevre Ajansı İcra Direktörü Prof. Jacqueline McGlade verdiği demeçte hala birçok ülkede hava kirlilik oranlarının, AB ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından belirlenen sınırları aşmakta olduğunu ifade etti. 2010 yılı ölçümlerine dayanılarak oluşturulan yeni raporda, bu sınırları aşan ve ozon tabakasına zarar veren bazı zehirli gazlar - özellikle traposferik ozon kirliliği (kötü ozon) ve nitrojen dioksit - olduğu görülmekte. Buna rağmen raporda AB’nin çevre politikalarının başarılı olduğu alanlardan da söz edilmekte. Örneğin AB’nin uyguladığı politikalar ile geçtiğimiz 10 yıl içerisinde sera gazları emisyonunda azaltım sağlandığı belirtiliyor. Örneğin, havadaki sülfür dioksit oranı belirlenen hedefin altına düşürülmüş ve karbon monoksit, ağır metal ve benzen karışımları gibi insan sağlını tehdit eden gazların havada bulunma miktarı oldukça azaltılmıştır. Rapora göre 2010 yılında AB vatandaşlarının hava kirliliğine maruz kaldığı durum şöyle özetlenebilir:
Partikül Sorunu (PM10): Avrupa’daki şehir nüfusunun yüzde 21’i AB standartlarının üzerinde PM10 yoğunluğuna maruz kalmıştır. Şehir nüfusunun yüzde 30’a yakını yıllık belirtilen PM2.5 miktarının üzerinde yoğunluğa maruz kalmıştır (İnsan ve doğa etkisi ile oluşabilen, endüstriyel süreçlerden, taşıt ve güç santrallerinden ortaya çıkan gaz ya da sıvı haldeki kirletici).
Troposfer Ozonu (O3): Şehir nüfusunun yüzde 97’si WHO tarafından belirlenmiş miktardan daha fazla ozon molekülüne maruz kalmıştır. AB’nin ozon sınırları baz alındığında bu oran yüzde 17 oluyor. 2009 yılında ise AB içerisindeki ekilebilir alanların yüzde 22’si söz konusu molekülden olumsuz etkilenmiştir (Kötü Ozon: Troposferde oluşan ozon kirliliği)
Nitrojen Dioksit (NO2): Şehirlerde yaşayan AB vatandaşlarının yüzde 7’si belirlenen miktarların üzerinde nitrojen dioksite maruz kalmıştır (Genelde şehirlerin üzerinde kahverengi bulut şeklinde duran hava kirletici bileşik).
Benzo(a)piren (BaP): Şehirlerde yaşayan nüfusun yüzde 20-29’u 2008-2010 yılları arasında kanserojen olan bu kimyasala maruz kalmış durumdadır (Özellikle dizel motorlu araçlardan çıkan egzozda, her türlü ızgarada pişirilmiş organik malzemenin (tavuk, et vb.) dumanında bulunan kirletici).
Sülfür Dioksit (SO2): AB yasaları çerçevesinde gerekli olan salınım filtrelemesi ve benzin içerisindeki sülfür oranının düşürülmesi neticesinde önemli ölçüde düşen havadaki sülfür dioksit oranı 2010 yılı itibarı ile ilk kez AB sınırının altında inmiştir (Genellikle endüstriyel süreçler, kömür ve petrolün yakılmasıyla ortaya çıkan kirletici).
Karbon monoksit, benzen ve ağır metallerin (arsenik, nikel, kurşun vb.) yoğunluğu ise belirli birkaç bölge hariç AB genelinde uyulması gereken sınırın altında çıkmıştır.