İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
29 ŞUBAT-6 MART 2012

AVRUPA BİRLİĞİ DEVLET VE HÜKÜMET BAŞKANLARI ZİRVESİ 1-2 MART TARİHLERİNDE GERÇEKLEŞTİRİLDİ

1-2 Mart tarihlerinde toplanan AB Devlet ve Hükümet Başkanları, AB’nin ekonomi stratejisinin uygulanmasını tartıştılar. AB Liderleri, mali disiplin ve aynı zamanda büyüme ve istihdamın artırılmasını öngören stratejinin gerçekleştirilmesi için de yüksek kamu açıkları ve aşırı kamu borçlarıyla mücadele edilmesi konusunda görüş birliğine vardılar.

AB Devlet ve Hükümet Başkanları ayrıca Avrupa Komisyonu’nun Yıllık Büyüme Araştırması’nda belirlenen beş temel önceliğini onaylayarak bu kapsamda AB düzeyinde ve üye ülkelerde gerçekleştirilmesi gereken eylemleri tespit ettiler. Liderler, üye ülkelerin Avrupa 2020 stratejisi hedeflerinde daha hızlı ilerleme sağlamaları ve Komisyon’un ülke bazında tavsiyelerinde yer alan reformları yerine getirmeleri gerektiği konusunda da uzlaştılar.

Beş önemli öncelik şu şekilde sıralanıyor:

  • Büyüme dostu, farklılaştırılmış bir mali konsolidasyon;
  • Ekonominin normal bir şekilde borçlanabilmesinin sağlanması;
  • İşsizlik ve krizin soysal sonuçlarının ele alınması;
  • Kamu yönetiminin modernleştirilmesi

Zirvede aynı zamanda Tek Pazarın tamamlanması, araştırma ve yenilikçiliğin geliştirilmesi amacıyla AB düzeyinde gerçekleştirilmesi öngörülen faaliyetler tartışıldı.

Zirve’nin en önemli maddesi ise, 25 AB üyesi ülke tarafından “Bütçe Paktı” veya “mali sözleşme” olarak da bilinen, Ekonomik ve Parasal Birlik İstikrar, İşbirliği ve Yönetişim Antlaşması’nın imzalanması oldu. İngiltere ve Çek Cumhuriyeti antlaşmayı imzalamadı. Bütçe Paktının 2013’den itibaren uygulamaya girmesi öngörülüyor. Bu arada üye ülkeler tarafından da onaylanması gerekiyor. 

Bütçe Paktı, bütçe disiplinini güçlendirerek üye ülkelerin kanunlarında ya da anayasalarında altın kural yer almasını amaçlıyor. Bütçe Paktına üye ülkelerin kamu maliyelerini dengede tutmaları veya bütçe fazlası vermeleri gerekiyor. Bir üye ülkenin yıllık kamu açığı ancak ciddi durgunluk yaşadığında GSYİH’sının yüzde 0,5’ini geçebilir. Avrupa Adalet Divanı da devreye girerek bir üye ülkenin bu altın kurala düzgün bir şekilde uyup uymadığını kontrol etme ve uymadığı takdirde GSYİH’sının yüzde 0,1’ine kadar cezaya tabi tutma hakkına sahip bulunuyor.

Almanya’nın daha esnek olmasına itirazı nedeniyle borç krizinin yayılmasının önlenmesine yönelik Avrupa Finansal İstikrar Mekanizması’nın boyutunun ne kadar olacağı ise Zirvede henüz kararlaştırılmadı.

Zirvede ayrıca büyümenin ve bütçe disiplinin sağlanabilmesi için üye ülkelerin vergi sistemlerini daha etkin hale getirmeleri ve bu kapsamda gereksiz ve anlamsız vergi istisnalarının kaldırılması, vergi kaçaklarının önlenmesi ve işgücü üzerindeki vergi yükünün azaltılması için üye ülkelerin çalışmalarda bulunması kararlaştırıldı.

Zirvede gerçekleşen AB Konseyi Başkanlığı seçiminde, halen bu görevi yürütmekte olan Herman Van Rompuy, ikinci kez Avrupa Birliği Konsey Başkanı olarak seçildi. Yeni başkanlık, 1 Haziran 2012 - 30 Kasım 2014 tarihleri arasındaki dönemi kapsıyor. Van Rompuy, ayrıca Avro Zirvelerine de başkanlık edecek.

Mali Paktın oluşturulmasının öncülerinden Almanya Başbakanı Angela Merkel de antlaşmanın imzalanmasının ekonomik ve finansal krizden ders alındığına ilişkin güçlü bir sinyal niteliğinde olduğunu belirtti ve antlaşmayı imzalayan ülkelerin aynı zamanda siyasi olarak bütünleşmiş bir Avrupa istediklerinin de bir göstergesi olduğunu ifade etti. Avrupa Birliği Konsey Başkanı Herman Van Rompuy da bu antlaşmadan çıkan derinleşmiş ekonomik koordinasyonun nihayet “kendi ayakları üzerinde yürüyebilen” bir Ekonomik ve Parasal Birlik ortaya koyduğunu söyleyerek bu antlaşmanın daha fazla sorumluluk alınması yolunda da bir adımı olduğunu belirtti.  

Sırbistan aday ülke ilan edildi

AB Devlet ve Hükümet Başkanları, 1 Mart’ta Genel İşler Konseyi’nin 28 Şubat 2012 tarihinde Sırbistan’ın aday ülke ilan edilmesi yönündeki önerisini kabul ederek, Sırbistan’a adaylık statüsünün verilmesine karar verdiler.

AB Devlet ve Hükümet Başkanları, diğer yandan Komisyon’un Kosova ile AB arasında bir İstikrar ve Ortaklık Anlaşması (SAA) imzalanması için fizibilite çalışmalarına başlaması yönündeki kararını da kaydetti.

28 Şubat’ta yapılan Genel İşler Konseyi’nde AB üyesi ülkelerin Dışişleri Bakanları, Sırbistan’ın Belgrat-Priştine diyaloğuna gösterdiği bağlılığı teyit ederek, bu kapsamda varılan anlaşmaların uygulanmasında ilerleme kaydettiğini tespit ettiğini belirtti. Ayrıca, Sırbistan’ın bölgesel alanda işbirliği ve AB Hukukun Üstünlüğü Misyonu (EULEX) ile NATO komutasındaki Uluslararası Barış gücü KFOR Misyonunun görevlerini yerine getirmesine katkıda bulunduğu kaydedilerek, tüm bunların ışığında Sırbistan’a aday ülke statüsü verilmesi tavsiye edildi.

Genel İşler Konseyi toplantısında, Romanya, Sırbistan’a adaylık statüsü verilmesine çekince koyarak ülkede yaşayan 30.000 civarındaki Romence konuşan Vlah’ın durumu ile ilgili endişesini dile getirdi ve Belgrat’ın Vlahların haklarının korunmasını garantilemesi talebinde bulundu. Bükreş’in bu çekincesi, diğer AB üyesi ülkeler tarafından tepkiyle karşılanırken, Aralık 2011’de Sırbistan’ın adaylığına muhalefetiyle bilinen Almanya Romanya’nın bu tutumunu “Avrupa ruhuna aykırı olduğunu” gerekçesiyle eleştirdi. Bükreş’in çekinceleri, Belgrat’ın ülkedeki azınlık hakları durumunun Avrupa Komisyonu 2012 İlerleme Raporu ile izlenmesini ve Bükreş ile Belgrat arasında Vlahların hakları ile ilgili bir protokol imzalanmasını kabul etmesi ile ortadan kalkmış oldu.

Yugoslavya’nın dağılma sürecindeki çatışmaların çoğundan sorumlu kabul edilen ve 1999’da NATO tarafından bombalanan Sırbistan için, 1990’ların mirası ülkenin Avro-Atlantik kurumlarla bütünleşmesi sürecinde büyük bir yük teşkil etmekteydi. Bu bakımdan, ülkenin Avrupa Birliği aday ülkesi ilan edilmesi Belgrat için bir zafer niteliği taşıyor.

Hatırlanacağı gibi, Sırbistan 22 Aralık 2009’da Avrupa Birliği’ne üyelik başvurusunda bulunmuştu. Ancak, Lahey’deki Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY) ile yeterli işbirliği yapmadığı gerekçesiyle AB tarafından sıklıkla eleştirilmekteydi. Ayrıca, Sırbistan’ın Mart 2008’de bağımsızlığını ilan eden, ancak bağımsızlığını tanımadığı Kosova’nın bölgesel temsili konusunda sorun yaratması ve Priştine kurumlarını tanımayan Kosova’nın kuzeyindeki Sırpları desteklemesi de eleştirilmekteydi. Sırbistan, Mayıs 2011’de Srebrenitsa katliamından sorumlu tutulan Ratko Mladiç ve Temmuz 2011’de Hırvatistan’da işlenen katliamlardan sorumlu tutulan Goran Haciç’i yakalayarak Lahey’e göndermişti.

Avrupa Komisyonu, Ekim 2011’de, Belgrat’ın siyasi reformlar, bölgesel barışın sağlanması ve Lahey’deki Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi ile işbirliği konusunda attığı adımları memnuniyetle karşılamış ve Sırbistan’a aday ülke statüsünün verilmesini önermişti. Komisyon, müzakerelere başlanması için AB arabuluculuğunda devam etmekte olan Belgrat-Priştine diyalogunda ilerleme sağlanmasını ve Priştine ile ilişkilerin normalleştirilmesini şart koşmuştu. 24 Şubat’ta Kosova’nın bölgesel forumlarda temsili ve bütünleştirilmiş sınır yönetimi (IBM) konusunda mutabakata varılması ile bu şart da sağlanmış oldu. Sırbistan’ın AB ile katılım müzakerelerine başlaması için en az bir yıl süre gerektiği belirtiliyor. Ayrıca, Sırbistan’a Kosova’nın bağımsızlığının tanınması yönünde bir önkoşul koyulmamasına rağmen, AB’nin Kosova ile ilişkilerin geliştirilmesi için ısrar etmesi bekleniyor