3’ÜNCÜ NÜKLEER GÜVENLİK ZİRVESİ LAHEY’DE GERÇEKLEŞTİRİLDİ
53 ülkenin liderleri ve Birleşmiş Milletler (BM), AB, Interpol ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (IAEA) temsilcileri, 24-25 Mart 2014 tarihlerinde Lahey’de düzenlenen 3’üncü Nükleer Güvenlik Zirvesi’nde bir araya geldi. Türkiye’nin, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül; AB’nin ise AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy ve Avrupa Komisyonu Başkanı José Manuel Barroso tarafından temsil edildiği Zirve’de, 2010 yılında Washington’da ve 2012 yılında ise Seul’de gerçekleştirilen Nükleer Güvenlik Zirvelerinde alınan kararlar ışığında kaydedilen ilerlemeler değerlendirildi ve küresel nükleer güvenlik alanındaki gelişmeler ele alındı.
Kırım krizinin gölgesinde gerçekleştirilen 3’üncü Nükleer Güvenlik Zirvesi’nin temasını, dünyadaki nükleer materyalin miktarının azaltılması, nükleer tesislerin ve materyalin güvenliğinin sağlanması ve bu doğrultuda uluslararası işbirliğinin güçlendirilmesi oluşturdu.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Zirve’nin ikinci gününde düzenlenen Genel Oturum’da bir konuşma gerçekleştirdi. Nükleer silahlardan arındırılmış bir dünyanın ortak hedefleri olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Gül, nükleer silahların yayılmasının önlenmesinin ve mevcut olanların geri dönülemez ve ispat edilebilir şekilde imha edilmesinin hiçbir ülkenin tek başına altından kalkamayacağı büyük bir sorumluluk olduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanı Gül, nükleer enerjinin barışçıl kullanım hakkını, uluslararası yükümlülüklere tamamen uyumlu olmak kaydıyla, güçlü şekilde desteklediklerini belirtti.
Nükleer Güvenlik Zirvesi’nin son gününde nükleer silahların ve nükleer materyalin yanlış ellere düşmesini önlemek üzere, güçlendirilmiş işbirliğini amaçlayan Lahey Bildirisi tüm katılımcılar tarafından kabul edildi.
Zirve’de aralarında Türkiye, İtalya, Gürcistan ve Ukrayna’nın bulunduğu on iki devlet, sınırları içerisinde bulunan yüksek zenginleştirilmiş uranyum (HighlyEnrichedUranium-HEU) stoklarından arınma; aralarında Japonya ve Belçika’nın bulunduğu bazı devletler de ellerindeki HEU ve plütonyumun bir kısmını ABD’ye devretme taahhüdünde bulundu.
Lahey Bildirisi’nin tüm imzacıları, sınırları içerisindeki nükleer materyalin yanlış ellere düşmesini önlemek üzere asgari seviyede tutulmasının yanı sıra, uranyum ve plütonyumun enerji ve araştırma alanlarında da mümkün olan en asgari düzeyde kullanılması yönünde fikir birliğine vardı.
Lahey Bildirisi’nde, nükleer tesislerin güvenliğinin güçlendirilmesi amacıyla nükleer ve radyoaktif madde kaçakçılığıyla mücadele alanındaki çabaların ve tetkikatların artırılması gerektiği belirtildi.
Zirve’ye katılan tüm devletler IAEA direktiflerini uygulama taahhüdünde bulunurken, otuz devlet bunları ulusal yasalarına aktarmayı taahhüt etti.
AB Konseyi Başkanı Van Rompuy, Zirve’de gerçekleştirdiği konuşmada, nükleer güvenlik alanında AB’nin birçok ülkeden daha ileri olduğunu, ancak tüm ülkelerde nükleer materyalin güvenliğinin sağlanması konusunda yapılması gerekenler bulunduğunu kaydetti. Van Rompuy, uluslararası barış ve güvenliğin tehlikede olduğu bir dönemde bu konuları ele aldıklarını kaydederken, dünya liderleri olarak yasalara uygun hareket etmek ve uluslararası barışı korumakla yükümlü olduklarını kaydetti.
Avrupa Komisyonu Başkanı Barroso, 3’üncü Nükleer Güvenlik Zirvesi’nin Washington ve Seul’deki Nükleer Güvenlik Zirvelerinin başarısını sürdürdüğünü ifade etti.
4’üncü Nükleer Güvenlik Zirvesi’nin 2016 yılında ABD’nin ev sahipliğinde Chicago’da gerçekleştirilmesi öngörülüyor.
AB, Kanada ile Stratejik Ortaklık Anlaşması’na yönelik siyasi müzakereleri tamamladı
3’üncü Nükleer Güvenlik Zirvesi’nin marjında, AB ile Kanada arasında Stratejik Ortaklık Anlaşması’na (Strategic PartnershipAgreement-SPA) yönelik siyasi müzakerelerin tamamlandığı bildirildi.
AB Konseyi Başkanı Van Rompuy ve Avrupa Komisyonu Başkanı Barroso yaptıkları ortak açıklamada, Kanada Başbakanı Stephen Joseph Harper ile SPA’ya yönelik siyasi müzakerelerin tamamlandığını belirttiler. SPA’nın AB ve Kanada arasındaki stratejik ilişkilerin geliştirilmesi yolunda büyük bir adım olduğuna dikkat çekilen açıklamada, anlaşmanın bir an önce imzalanabilmesi için gerekli teknik ve yasal süreçlerin ivedilikle tamamlanması yönünde tarafların taahhütte bulundukları kaydedildi.