28 Mayıs 2014 tarihinde, İKV ve MÜSİAD işbirliğinde “Türk Vatandaşları için Vizesiz Dolaşım: Geri Kabul ve Sonrası” başlıklı panel gerçekleştirildi.
Panelde Türk vatandaşlarına yönelik olarak, Schengen üyesi AB üye devletlerinin vize uygulamaları, 16 Aralık 2013 tarihinde Türkiye ile AB arasında imzalanan Geri Kabul Anlaşması ve söz konusu anlaşma ile eş zamanlı olarak taraflar arasında başlatılan vize serbestliğine yönelik diyalog süreci ekseninde ele alındı. Panelin açış konuşmalarını, MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Murat Kalsın ve İKV Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan gerçekleştirdi.
MÜSİAD GENEL BAŞKAN YARDIMCISI GÖKHAN MURAT KALSIN:
“ELİMİZDEKİ RAKAMLAR, TÜRKİYE’NİN BÜYÜMESİNİ AŞAĞI YÖNLÜ REVİZE ETMEYİ GEREKLİ KILMIYOR”
MÜSİAD ev sahipliğinde gerçekleştirilen panelde konuşan MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Murat Kalsın, 2014 yılına girerken, ulusal ve uluslararası pek çok kurumun ardı ardına Türkiye'nin 2014 büyüme tahminlerini revize ettiklerini dile getirirken, rakamların Türkiye’nin büyümesini aşağı yönlü revize etmeyi gerekli kılmadığına dikkat çekti. MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı, Türkiye’de sanayi üretiminin 2013 yılı ilk çeyreğinde, 2012 yılı ilk çeyreğine kıyasla yüzde 2,9 artış gösterirken, 2014 yılı ilk çeyreğinde geçen yıla kıyasla ortalama yüzde 5,3 artış gösterdiğini dile getirdi. MÜSİAD’ın yayımladığı SAMEKS endeksinin de, Kasım ayından itibaren en yüksek değerini Nisan ayında gösterdiğine dikkat çeken Gökhan Murat Kalsın, artış eğiliminin korunduğunu sözlerine ekledi.
Gökhan Murat Kalsın konuşmasına, “İlk üç aylık ihracatımız 40 milyar doları aştı. TİM’in Nisan ayı ihracat verisi ise iki haneli artışlara işaret ediyor. Özetle yılsonu ihracat hedefimize ulaşacağız” diyen MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Murat Kalsın sözlerine “İşsizlik oranının bir yılda 10,6’dan 10,1’e düşmesiyle 2014 yılına son 10 yılın en düşük oranıyla girdik. İşgücüne katılım artamaya devam ediyor. Yılın ilk çeyreğinde 500 bine yakın ilave istihdam artışı oldu” diyerek devam etti.
Yaşanan tüm bu gelişmelerin ışığında, Türkiye’nin AB’ye ihtiyacı olduğu kadar, AB’nin de Türkiye’ye ihtiyacı olduğuna dikkat çeken MÜSİAD Genel Başkan Yardımcısı Gökhan Murat Kalsın, özellikle mali kriz sonrası Avrupa’da yaşanan ekonomik gelişmelerin ve Ukrayna’da yaşanan sıkıntıların, dünya pazarlarında her geçen gün güçlenen yeni aktör Türkiye’nin önemini ortaya koyduğunu söyledi ve MÜSİAD olarak, “sürecin hızla sonuca ulaşması en büyük temennimizdir” dedi.
İKV BAŞKANI ÖMER CİHAD VARDAN:
“TÜRK VATANDAŞLARINA YÖNELİK UYGULANAN VİZE, TÜRKİYE-AB BÜTÜNLEŞMESİNİN ÖTESİNDE AVRUPA BÜTÜNLEŞMESİNİN RUHUNA AYKIRIDIR”
İKV Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Cihad Vardan ise konuşmasında, 1980 tarihinde Almanya’nın “geçici bir tedbir” olarak Türk vatandaşlarına yönelik başlattığı vize uygulamasının, aradan 34 yıl geçmiş olmasına rağmen halen devam ediyor olmasının, 2005 yılından bu yana AB ile üyelik müzakereleri yürüten Türkiye için “kabul edilmez bir gerçek” olduğunu söyledi.
Türk vatandaşlarına yönelik uygulanan vizenin, Türkiye - AB bütünleşmesinin ötesinde Avrupa bütünleşmesinin de ruhuna aykırı olduğunu belirten İKV Başkanı, Avrupa Komisyonu verilerine göre 2009-2012 yılları arasında Türk vatandaşlarının, sadece kısa süreli C tipi Schengen Vizesi başvurularına, 140 milyon Avro ödediğini söyledi. Vardan ayrıca, Avrupa Komisyonu’nun 2012 yılı verilerine göre Türk vatandaşlarının, Schengen vizesine en çok başvuran ülkeler sıralamasında 5. sırada yer aldığını da vurguladı.
“VİZEYE İLİŞKİN ÜSTLENİLEN MADDİ VE MANEVİ YÜK, TÜRK TOPLUMUNDA ‘AYRIMCILIĞA UĞRUYORUZ’ ALGISINI KÖRÜKLÜYOR”
Konuşmasında Amerikalı bir avukatlık şirketi tarafından yayımlan araştırmanın sonuçlarını paylaşan İKV Başkanı Ömer Cihad Vardan, söz konusu şirketin 2013 yılı “Vize Kısıtlamaları Endeksine” göre (Henley & The Partners tarafından yayımlanan Visa Restriction Index isimli çalışma), Türk vatandaşlarının dünyanın 94 ülkesine vizesiz bir şekilde seyahat edebildiğine işaret etti. “Bu rakamla Türk vatandaşları, dünya sıralamasında ancak 42’nci sırada ve Karayipler’deki 160 bin nüfuslu St. Lucia adası vatandaşları ile aynı kaderi paylaşmakta. Hâlbuki 2005 yılından bu yana üyelik müzakerelerini sürdürdüğümüz AB üyesi ülkelerin vatandaşları, listede en üst sıralarda yer almakta” dedi. AB vatandaşlarının dünyanın birçok ülkesine vizesiz bir şekilde seyahat edebilirken, üyelik müzakerelerini sürdürdüğü Türk vatandaşlarının vize engeliyle karşılaşmasının Türk toplumunda “ayrımcılığa uğruyoruz” algısını körüklediğine değinen İKV Başkanı Vardan, ülkemizde AB’ye olan desteğin düşmesinde vizenin ve yarattığı sıkıntıların önemli bir yeri olduğunu da sözlerine ekledi.
“VİZE UYGULAMASI HAKSIZ REKABETE YOL AÇIYOR”
Başkan Vardan konuşmasında, Türkiye ile ilişkilerde sivil toplum diyaloğunun öneminin, sıkça dile getirilmesine karşın, AB’yi oluşturan dört temel serbestiden biri olan kişilerin serbest dolaşımı konusunda yakın tarihe kadar somut bir gelişme sağlanamadığını vurguladı.
Vize uygulamasının, iş adamlarımıza yeni iş bağlantıları kurmak bir yana, mevcut işlerini dahi yürütmekte güçlükler çıkarttığına ve ticaretin önünde tarife dışı teknik bir engel teşkil ederek haksız rekabete yol açtığına vurgu yapan İKV Başkanı, AB üyesi ülkelere giriş için Türk vatandaşlarına uygulanan vize alma mecburiyeti ve bunun doğurduğu sorunların, hukuki, siyasi, diplomatik, bürokratik, ticari, idari, sosyal, ahlaki ve en önemlisi de insani normları ve sınırları zorlayan, çok geniş kapsamlı bir konu haline geldiğini söyledi.
“VİZE SERBESTLİĞİ DİYALOĞU İLE TÜRKİYE VE AB, YEPYENİ BİR YOLCULUĞA YELKEN AÇTI”
İKV Başkanı Vardan, gelinen noktada, iş dünyasının bir temsilcisi olarak beklentilerini, "sürecin adil şekilde işletilmesi, daha önce Batı Balkan ülkeleri için sergilenen bütüncül ve istekli yaklaşımın Türkiye için de benimsenmesi, sürecin en hızlı şekilde tarafların etkin işbirliği ile sonuçlandırılması ve vize muafiyetinin gerçekleşmesi" olarak sıraladı. Ayrıca Vardan, geri kabul anlaşmasının etkin bir şekilde uygulanabilmesinin sağlanması için Türkiye ve AB arasında ortak yük paylaşımı ve işbirliğinin de büyük önem taşıdığını da vurguladı.
Açış konuşmalarının ardından, İKV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halûk Kabaalioğlu moderatörlüğünde, “Türk Vatandaşları için Vizesiz Dolaşım: Geri Kabul ve Sonrası” başlıklı panele geçildi. Panelde European Stability Initiative Yönetim Kurulu Başkanı Gerald Knaus, European Stability Initiative Kıdemli Araştırmacısı Alexandra Stiglmayer, Uluslararası Nakliyeciler Derneği İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener ve İKV Genel Sekreter Yardımcısı ve Araştırma Müdürü Melih Özsöz, vize ve geri kabul konularını farklı boyutlardan ele alan sunumlar gerçekleştirdi.
İKV YÖNETİM KURULU BAŞKAN YARDIMCISI PROF. DR. HALUK KABAALİOĞLU:
“AB’DE ÖNGÖRÜLEN 4 TEMEL SERBESTİ, TÜRKİYE İLE İMZALANAN ORTAKLIK ANLAŞMASI’NDA AYNEN HÜKME BAĞLANMIŞTIR”
1980 yılında Federal Almanya’nın başlattığı vize uygulaması sırasında İKV’nin Baş Hukuk Müşaviri olarak görevli olduğunu ifade eden İKV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Halûk Kabaalioğlu, bu görevdeyken, vize ile ilgili hukuki bir mütalaa hazırladığını söyledi. Bu mütalaayı hazırlarken, Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu arasındaki Ortaklık Anlaşması’nı, daha sonra ise 1970 yılında akdedilen Katma Protokol’ü incelediklerine değinen Prof. Kabaalioğlu, dört temel serbesti açısından bakıldığında Türkiye ile imzalanan Ortaklık Anlaşması’nın diğer Ortaklık Anlaşmalarından farklı olduğunu vurguladı. Anlaşmanın, nihai hedefinin tam üyelik olduğunu hatırlatan İKV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, bu yüzden AB’de öngörülen 4 temel serbestinin, Türkiye ile imzalanan Ortaklık Anlaşması’nda aynen hükme bağlandığını sözlerine ekledi.
İKV olarak, vize konusunda yaşanan gelişmeleri sürecin en başından beri büyük bir titizlikle takip ettiklerini; sorunun gündeme taşınması, tartışılması, ortak akıl oluşturulması ve gündemde tutulması yönünde ciddi çaba sarf ettiklerini ifade eden İKV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, özellikle Türk iş adamlarının ürünlerini Avrupa ülkelerinde düzenlenen fuarlara gönderebilirken, kendilerinin, vize engeliyle karşılaşmasını veya iş randevuları, toplantı tarihleri geçtikten sonra kendilerine vize verilmesini anlamakta güçlük çektiğini ifade etti. Vize alabilmek için talep edilen belge ve bilgilerin, akıl almaz boyutlara ulaşmış durumda olduğunu hatırlatan İKV Başkan Yardımcısı Prof. Kabaalioğlu, İKV olarak Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin desteğiyle European Citizens Action Services işbirliğinde gerçekleştirilen “Vize Şikâyet Hattı” Projesi ile bu durumu belgeleri ile ortaya koyduklarını açıkladı.
ESI YÖNETİM KURULU BAŞKANI GERALD KNAUS:
“HEDEF TARİH 2016 OLMALI. BU BİR GÜVEN MESELESİ”
Vize ve geri kabul konularında çok uzun süredir önemli araştırmalara imza atan European Stability Initiative Yönetim Kurulu Başkanı Gerald Knaus ise konuşmasında, 2014 yılı ile birlikte AB genelinde vize konusunda yeni bir hareketlenme yaşandığına dikkat çekti.
Aralık 2013 tarihinde Türkiye ile AB arasında Geri Kabul Anlaşması’nın imzalanmasının yanı sıra, Mart 2014 tarihli Korca Kararı, Nisan 2014 tarihinde Moldova vatandaşlarının AB üye ülkelerinde serbest dolaşıma başlaması ve AB’nin Ukrayna ile Gürcistan vatandaşlarının vizesiz seyahatine ilişkin yeşil ışık yakmasının, AB tarafında olumlu sinyaller olduğuna dikkat çeken Knaus, Türkiye’de 24 yaş altı nüfusun 31 milyonu aştığını, Türkiye’nin AB yanlısı bir nesil fırsatını kaçırmamak için, vize uygulamasına son vermesi gerektiğini ifade etti. ABAD’ın karara bağladığı 2009 tarihli Soysal Davası ile 2013 tarihli Demirkan Davası arasında, aynı mahkemenin verdiği kararlar arasında önemli farklılıklar olduğuna dikkat çeken ESI Yönetim Kurulu Başkanı, Mart 2014 tarihinde Almanya’nın Berlin İdare Mahkemesi tarafından verilen Korca Davasındaki tespit kararının, “duvarda yeni bir çatlak” oluşturduğunu; Demirkan Davasında Türkiye’nin aleyhinde karar çıkmasına rağmen, Berlin’deki yerel mahkemede tam tersi bir karar verildiğini söyledi.
Türkiye’nin vize serbestliği konusunda gerekli çalışmaları, özellikle de geri kabul anlaşmasının yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiğini ifade eden Knaus, “Avrupalı karar vericileri ve Avrupa kamuoylarını ikna etmeniz gerekli. Güven ortamı oluşturulmalı” dedi. Bu çerçevede yasadışı göç ve iltica konularında Türkiye’nin, Avrupalıların zihinlerinde var olan şüpheleri gidermesinin önemli olduğuna değinen Gerald Knaus, Türkiye’nin bu güven ortamını oluşturması halinde 2016 yılına kadar vatandaşları için vizesiz dolaşım hakkı elde edebileceğini vurguladı.
ESI KIDEMLİ UZMANI ALEXANDRA STIGLMAYER:
“GERİ KABUL, VİZE SERBESTLİĞİ DİYALOĞUNUN EN ÖNEMLİ PARÇASI”
Özellikle Batı Balkanlardaki vize serbestliği süreçleri konusunda önemli araştırmalara imza atan ESI Kıdemli Araştırmacısı Alexandra Stiglmayer ise konuşmasında, Aralık 2013 tarihinde imzalanan Türkiye-AB Geri Kabul Anlaşması çerçevesindeki konuları dinleyiciler ile paylaştı. Vize serbestliği diyaloğunun en önemli parçasını geri kabul mekanizması ve bu mekanizmanın doğru işletilmesi olduğuna dikkat çeken Stiglmayer, Türkiye üzerinden yasadışı yollar ile AB üye ülkelerine giden mültecilerin sayısında, son yıllarda ciddi bir düşüş yaşandığının altını çizdi. FRONTEX raporlarına atıfta bulunan ESI Kıdemli Araştırmacısı, rakamların korkutucu olmakla birlikte, son yıllarda ciddi bir düşüşe de işaret ettiğini söyledi. Bu çerçevede Türkiye ile Yunanistan arasında sıkı bir işbirliğinin tesis edildiğini vurgulayan ESI Kıdemli Araştırmacısı, geri kabulün beklenen mülteci iadelerine yol açmayacağını, Batı Balkanlar ve Ukrayna örneklerinin bunu gösterdiğini söyledi.
Türk vatandaşları için vize serbestliğinin Avrupa Parlamentosu’nda oylanacağını hatırlatan ESI Kıdemli Araştırmacısı Alexandra Stiglmayer, bugüne kadar Parlamento’nun benzer kararlarda her zaman yapıcı ve destekleyici bir tavır sergilediğini, Türkiye’nin tüm üye ülkeleri ikna etmek zorunda kalmadan, küçük ülkelerin desteğini almasının yeterli olacağını sözlerine ekledi. “Ancak bu karada Almanya’nın desteğini almak çok önemli” diyen Stiglmayer, yoğun Türk kökenli nüfus barındırması ve Türkiye’nin en önemli ticaret ortağı olması sebebiyle Almanya’nın ikna edilmesi ve desteğinin sağlanmasının önemli olduğunu vurguladı.
UND İCRA KURULU BAŞKANI FATİH ŞENER:
“GEMİ ADAMLARINA TANINAN HAKLAR, TIR ŞOFÖRLERİNE DE TANINMALI”
UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener ise panelde profesyonel sürücü vizeleri sorununu gündeme taşıdı. Konuşmasında AB ülkeleri ile dış ticaretin sürdürülebilmesi için “hizmet sağlamak” amacıyla karayoluyla yapılan taşımaların ancak TIR araçları ile yapılmak zorunda olduğunu; TIR sürücüleri için talep edilen vizenin ise “TIR Aracı” ve “Taşınan Yükler” için getirilen tarife dışı bir engel olduğunu söyledi. “Sürücüler, teoride ‘hizmet sağlayıcı’ olarak değerlendirilmekte ancak pratikte vize temin şartı devam etmekte” diyen UND İcra Kurulu Başkanı Fatih Şener, Türk dış ticaretini taşıyan sürücülerin, Avrupa ülkelerine gezmeye giden bir turist gibi, 6 ayda 90 gün kalış hakkı veren vizeyi temin edebilmek için yurtdışından davetiye almak ve beraberinde 22 farklı evrak düzenlemek zorunda olduklarını hatırlattı.
Türk sürücüleri için vize engelinin giderek büyüdüğüne dikkat çeken UND İcra Kurulu Başkanı Şener, 150’nin üzerinde Türk sürücüsünün bu uygulama nedeniyle AB kapılarından geri gönderildiğini açıkladı.
Türkiye’nin onayladığı ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) Sözleşmeleri arasında yer alan 185 sayılı ILO Konvansiyonu ve Gemi adamlarının Ulusal Kimlik Kartlarına İlişkin 108 Sayılı Sözleşme kapsamında gemi adamlarına, bir çeşit kimlik verilmekte olduğunu ve söz konusu kimlik kapsamında kendilerine verilen görevleri herhangi bir vize engeline takılmadan yürütebildiklerini söyleyen Fatih Şener, çözüm olarak “Gemi adamlarına tanınan haklar, TIR şoförlerine de tanınması gerekir” dedi.
İKV GENEL SEKRETER YARDIMCISI VE ARAŞTIRMA MÜDÜRÜ MELİH ÖZSÖZ
“GERİ KABUL ANLAŞMASININ YÜRÜRLÜĞE GİRMESİYLE BİRLİKTE TÜRKİYE, YASADIŞI GÖÇLE MÜCADELEDE AB’NİN BÜYÜK YÜKÜNÜ OMUZLAYACAK”
Türk vatandaşlarına yönelik vize uygulamaları ve doğurduğu olumsuz sonuçlardan örnekler veren İKV Genel Sekreter Yardımcısı ve Araştırma Müdürü Melih Özsöz, başta iş adamları olmak üzere vizenin, Türk halkında AB’ye olan bakışını olumsuz yönde etkilediğini söyledi. Vizenin hukuki, ticari ve siyasi boyutları kadar, insani normları ve sınırları zorlayan bir hal aldığına dikkat çeken Melih Özsöz, vize uygulamasının Türkiye-AB bütünleşmesinin ruhuna aykırı olduğunu söyledi.
Sunumunda vizenin hukuki, ekonomik, siyasi ve insani boyutlarına değinen İKV Genel Sekreter Yardımcısı, Avrupa’nın en yüksek mahkemesi konumunda olan ABAD’ın son 27 yılda Türk vatandaşlarının AB topraklarındaki haklarına ilişkin 50’nin üzerinde karar verdiğine, bu kararların üst üste koyulduğu zaman ciddi bir hukuki içtihat oluşturduğuna dikkat çekti.
Ekonomik boyutta, Avrupa Komisyonu verilerine göre 2009-2012 yılları arasında Türk vatandaşlarının sadece kısa süreli Schengen vize başvurularına 140 milyon avro’dan fazla para harcadığını hatırlatan İKV Genel Sekreter Yardımcısı, standart Schengen ücreti olarak talep edilen 60 Avro’nun ötesinde vize başvurusu yapan Türk vatandaşlarının, aracı kurum hizmet bedeli, banka komisyonu, kargo bedeli, sağlık ve seyahat sigortası, randevu için PIN kodu ücreti gibi “gizli birçok masrafı” da ödemek zorunda bırakıldığını ifade etti. İKV Genel Sekreter Yardımcısı Özsöz, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin desteğiyle European Citizens Action Services işbirliğinde gerçekleştirilen “Vize Şikâyet Hattı” Projesinden çarpıcı örnekleri katılımcılar ile paylaştı.
16 Aralık 2013 tarihinde imzalanan Geri Kabul Anlaşması ile birlikte, Türk vatandaşları için vizesiz Avrupa yolculuğunda yeni bir sayfanın açıldığının altını çizen Melih Özsöz, Geri Kabul Anlaşması’nın yürürlüğe girmesiyle Türkiye’nin, yasadışı göçle mücadele konusunda AB’nin büyük yükünü omuzlayacağını vurguladı. “Geri Kabul Anlaşması ile birlikte AB’nin son yıllardaki en sorunlu alanı yasadışı göçle mücadele konusunda Türkiye, AB’nin yükünü omuzlanacak. Ya Avrupa?” diyen Özsöz, geri kabule ilişkin cevap bekleyen birçok sorunun olduğunu ifade etti.
Türkiye’nin mevcut mülteci kapasitesinin oldukça sınırlı olduğuna değinen Özsöz, özellikle geri kabul kapsamında, Avrupa’dan Türkiye’ye iade edilecek mültecilerin sayısı; söz konusu mültecilerin Türkiye’de kalış süreleri; bu mültecilerin Türkiye üzerinde mi, yoksa başka yollar ile mi Avrupa’ya geçtiğinin kanıtlanması gibi konularda birçok soru işaretinin bulunduğunu ifade etti. Türkiye’nin hali hazırda 1 milyona yakın Suriye vatandaşını topraklarında misafir ettiğini hatırlatan Melih Özsöz, Türkiye’nin mülteci kabul kapasitesini bir an önce artırması gerektiğini vurguladı.
Bu çerçevede ortaya çıkacak maliyetin Türkiye ve AB tarafından karşılıklı olarak paylaşılması gerektiğini belirten İKV Genel Sekreter Yardımcısı, “Türkiye’nin AB’den beklentisi tüm bu süreci, aynen Batı Balkan ülkelerinde olduğu gibi kolaylaştırıcı, destekleyici ve hakkaniyet sınırları çerçevesinde işletmesi ve Türkiye’ye de adil davranmasıdır” dedi.