İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
20-31 TEMMUZ 2014

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEYE AVRUPA BOYUTU GETİRİYOR

2011 yılında imzalanarak, aralarında Türkiye’nin de olduğu 14 üye devletin onayından sonra 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi, kadınların şiddete karşı korunmasını sağlamaya yönelik Avrupa genelinde bir yasal çerçeve oluşturmayı hedefliyor. Resmi adı “Kadınlara karşı şiddet ve ev içi şiddeti önleme ve buna karşı mücadele için Avrupa Konseyi Sözleşmesi” olan bu uluslararası metnin hükümlerinin etkin bir şekilde uygulanması için GREVIO adında bir gözetim ve denetim mekanizması da oluşturuluyor. Buna göre, bağımsız uzmanlar taraf olan ülkeleri ziyaret ederek ve yıllık raporları gözden geçirerek uygulamayı denetleyecek. Sözleşmenin getirdiği bazı uygulamalar kadına yönelik şiddetin önlenmesinde çığır açıcı yeni düzenlemeler getirmekte.

Sözleşme, taraflar için bağlayıcı olan asgari standartlar getirirken, devletleri kadına şiddetin önlenmesine yönelik acil yardım hatları, sığınma evleri, tıbbi hizmetler, rehberlik ve yasal yardım gibi hizmetleri sağlamak ile yükümlü kılıyor. Sözleşme ayrıca, cinsel, fiziksel ve psikolojik şiddet, zorla evlendirme, kadın sünneti, takip ve taciz (stalking) gibi şiddet türlerini sıralayarak, bunların suç olarak sayılmasını getiriyor. Sözleşmeyi onaylayan ülkeler arasında Türkiye’nin yanı sıra, Andorra, Arnavutluk, Avusturya, Bosna, Danimarka, Fransa, İspanya, İsveç, İtalya, Karadağ, Malta, Portekiz ve Sırbistan da bulunuyor. Sözleşmeyi 14 Mart 2012’de onaylayan Türkiye, sözleşme hükümlerini yasal çerçevesine aktararak şiddeti önlemek yönünde önemli adımlar attı. Ancak hala yargı ve polis güçlerinin uygulamalarında, sığınma evleri gibi hizmetlerin yeterliliği gibi konularda sorunlar bulunuyor.

Kadınlara yönelik şiddet yalnız ülkemizde değil, Avrupa genelinde sorun olmaya devam ediyor. AB Temel Haklar Ajansı’nın yaptığı bir araştırmaya göre AB’de 3 kadından birinin, 15 yaşından itibaren fiziksel ve/veya cinsel saldırı ile karşılaştığı görülüyor. Özellikle göçmen ya da mülteci statüsündeki kadınların şiddete maruz kalma oranının da daha yüksek olduğu biliniyor. Sözleşme, kadına yönelik şiddetin bir iltica sebebi sayılmasının da önünü açıyor. Sözleşmeye göre, ülkelerine döndüklerinde cinsiyet temelli şiddet ile karşılaşma riski taşıyan kadınlar, uluslararası korumaya, yani iltica etme hakkına sahip olabilecek. Bu anlamda mülteci statüsü tanınması için 1951 Cenevre Sözleşmesi hükümlerinin ötesine geçerek, bu konuya cinsiyet temelli bir yaklaşım getiren Sözleşme, kadınların her türlü şiddete karşı korunmasında ulusüstü ve sınır aşırı bir koruma çerçevesi oluşturmakta.

Söz konusu Sözleşme, Türkiye’nin bir parçası olduğu Avrupa Konseyi insan hakları rejiminin olumlu etkilerine bir örnek teşkil ediyor. Türkiye bu konuda son yıllarda önemli adımlar attı. Bu alanda, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın, Türkiye İnsan Hakları Kurumu gibi kuruluşların ve sivil toplum örgütlerinin çabalarını takdirle karşılarken, İKV olarak, ülkemizin söz konusu Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni, Konseyin 47 üye devleti arasında ilk olarak onaylayan ülke olmasını da son derece önemli buluyoruz.

Ayrıca İKV olarak, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlüğe girmesinin Türkiye’de kadına yönelik şiddet ile mücadele açısından da bugüne kadar yapılan düzenlemelerin daha da etkili uygulanması ve kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve cezalandırılmasında bir itici güç etkisi yapacağını umuyoruz.