AB Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, 18 Eylül 2014 tarihinde AB kurumları nezdindeki temasları için bulunduğu Brüksel’de, Türkiye’nin yeni AB Stratejisi’ni kamuoyuna açıkladı. AB Stratejisi ile, Türkiye-AB ilişkilerine ve katılım müzakerelerine ivme kazandırılarak, üyeliğe giden yoldaki engellerin üstesinden gelinmesi amaçlanıyor. Bunun yanında, Türkiye’deki reform sürecine ivme kazandırılmasının yanı sıra Türkiye ve AB arasındaki iletişim köprülerinin güçlendirilmesi amaçlanıyor. “Siyasi Reform Sürecinde Kararlılık, Sosyo-Ekonomik Dönüşümde Süreklilik ve İletişimde Etkinlik” ekseninde şekillenen Türkiye’nin AB Stratejisi, 15 Eylül 2014 tarihinde AB Bakanı ve Başmüzakereci Büyükelçi Volkan Bozkır tarafından Bakanlar Kurulu’na sunulmuştu.
Türkiye’nin AB Stratejisi, Siyasi Reform Süreci, Katılım Sürecinde Sosyo-Ekonomik Dönüşüm ve AB İletişim Stratejisi olmak üzere üç ana bölümden oluşuyor. Stratejinin temel hedefini ise reform sürecine hız kazandırılması yoluyla AB standartlarına ulaşılması, müzakere başlıklarında atılacak öncelikli adımların belirlenmesi, Türkiye ve AB’nin karşı karşıya oldukları müşterek zorluklar karşısında Türkiye-AB birlikteliğinin anlamının ve potansiyelinin ortaya çıkarılmasıyla güçlü bir iletişimin kurulması oluşturuyor. Konuya ilişkin AB Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, AB Stratejisi’nin, Kasım ayında “AB’ye Katılım İçin Ulusal Eylem Planı” ve “AB İletişim Stratejisi” başlıklı iki belgenin yayımlanmasıyla operasyonel hale geleceği belirtildi.
Son olarak AB tarafından 2008 yılında yayımlanan Katılım Ortaklığı Belgesi referans alınarak oluşturulmuş olan Ulusal Program’ın güncelliğini yitirdiği belirtilerek, tüm müzakere fasıllarındaki çalışmalara ivme kazandırmak amacıyla AB Bakanlığı’nın koordinasyonunda, bakanlık ve kamu kuruluşlarının katkısıyla “AB’ye Katılım İçin Ulusal Eylem Planı” hazırlandığı belirtildi.
2014-2019 dönemini kapsayacak Eylem Planı’nın iki aşamada hayata geçirilmesi amaçlanıyor. İlk aşama, 2015’e kadar olan dönemi kapsarken, ikinci aşama 2015-2019 dönemini kapsayacak. Eylem Planı, fasılların açılış ve kapanış kriterleri de dahil öncelikli çalışmaları ortaya koymakla kalmayıp, uygulamaya yönelik idari kapasitenin güçlendirilmesini de amaçlıyor. AB’ye uyum için bir yol haritası niteliğinde olacak Eylem Planı, her müzakere faslında katılım için atılması gereken somut adımları ortaya koyarken, “Birincil Mevzuat Uyum Çalışmaları”, “İkincil Mevzuat Uyum Çalışmaları” ve “Kurumsal Yapılanma ve Diğer Çalışmalar” bölümlerinden oluşacak.
2010 yılından bu yana yürütülen AB İletişim Stratejisi’nin (ABİS) devamı niteliğinde olacak yeni “AB İletişim Stratejisi” ise, gerek Türkiye’deki gerekse AB kamuoyuna yönelik iletişim faaliyetlerine yoğunlaşacak.
Siyasi Reform Süreci
Stratejinin ilk ayağını oluşturan Siyasi Reform Süreci kapsamındaki çalışmalarla son 12 yıldır Türkiye’de demokratikleşme, hukukun üstünlüğü, insan hakları, sivilleşme, özgürlük ve güvenlik alanında gerçekleştirilen reformların daha ileriye taşınarak, bunlardan elde edilen kazanımların daha kalıcı ve sağlam hale getirilmesini amaçlanıyor. Strateji’nin bu bölümünde, siyasi reform sürecinin öncelikli hedefinin vatandaşların temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması ve bunların ayrım gözetilmeksizin kullanılmasını kısıtlayan engellerin kaldırılması olarak belirtiliyor. Bu hedef doğrultusunda, 12 Eylül darbesi döneminin izlerini taşıyan tüm mevzuatın yeni Anayasa çalışmaları kapsamında gözden geçirileceği Strateji’de ifade ediliyor. Yeni Anayasa ile, Yeni Türkiye’nin inşası önünde engel teşkil eden yapısal sorunların da giderileceği kaydediliyor.
Yargı ve Temel Haklar başlıklı 23’üncü ve Adalet, Özgürlük ve Güvenlik başlıklı 24’üncü fasılların bazı siyasi engellemeler nedeniyle açılmamış olması ve tarama sonu raporlarının Türkiye’ye iletilmemiş olmasına bakılmaksızın, siyasi kriterler ve bu iki fasıl kapsamına giren konulardaki reformların kararlılıkla sürdürüleceği ifade ediliyor. Bu doğrultuda yapılması planlanan çalışmalar arasında ise, Türkiye tarafından imzalanan, ancak onaylanmayan uluslararası sözleşmelerin onay sürecine hız kazandırılması, yargı reformu stratejisinin güncellenmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) İhlallerinin Önlenmesine İlişkin Eylem Planı’nın hayata geçirilmesi adımları yer alıyor. Ayrıca siyasi reformlar sürerken, AİHS, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ve AB müktesebatının dikkate alınacağı kaydediliyor.
Stratejide, 2003 yılından bu yana faaliyet gösteren Reform İzleme Grubu (RİG) ve RİG kapsamındaki Siyasi İşler Alt Komitesi’nin (SİYAK) reformlar konusundaki çalışmalarının önümüzdeki dönemde hızlandırılacağı belirtiliyor. Bunun yanında, Aralık 2013’te Geri Kabul Anlaşması’nın imzalanmasıyla başlayan Vize Serbestisi Diyaloğu’nun başarıyla nihayetlendirilmesi için gerekli adımların atılacağı ifade ediliyor.
Demokratikleşme Paketi kapsamında atılan adımların geniş boyutlara yayılması da siyasi reformlar başlığı altında yer buluyor. Bu doğrultuda yapılacak çalışmalar arasında insan hakları alanındaki kurumların geliştirilmesi ve daha etkin çalışması; kadın, çocuk ve engelli haklarının genişletilmesi; örgütlenme özgürlüğü ve barışçıl toplanma hakkına ilişkin düzenlemelerin AİHM kararları dikkate alınarak yapılması yer alıyor.
Katılım Sürecinde Sosyo-Ekonomik Dönüşüm
Strateji’nin ikinci ayağını oluşturan bu bölümde, Türkiye ekonomisinin son dönemde sergilediği güçlü performansa ve AB sürecinin Türkiye’nin geçirdiği sosyo-ekonomik dönüşüme katkılarına değiniliyor. AB mevzuatının ilk olarak Gümrük Birliği’nin tesisi ile üstlenilmeye başlamasına karşın, Türkiye’nin AB uyum sürecine gerçek anlamda katılım müzakerelerinin başlamasıyla başladığı belirtiliyor. Katılım müzakerelerinde 14 faslın açık, 1 faslın geçici olarak kapalı; 17 faslın ise siyasi engellemeler nedeniyle blokaj altında olduğu resmi tabloya bakılmaksızın, Türkiye’nin tüm fasıllardaki uyum çalışmalarını kararlılıkla sürdürdüğü ve son 12 yılda 326 birincil, 1730 ikincil mevzuatın çıkarıldığı vurgulanıyor.
Türkiye’de son dönemde yaşanan bazı iş kazalarının müktesebata uyum çalışmalarında uygulama, denetim ve zihniyetin önemini ortaya koyduğu ifade edilen Strateji’de, Türkiye’de AB müktesebatını uygulama ve idari kapasiteye ilişkin bir takım eksikliklerin bulunduğu kaydediliyor. Yalnızca mevzuat çıkarmanın yeterli olmadığının; buna gerekli zihinsel dönüşümün de eşlik etmesi gerektiğinin altı çizilen Strateji’de, ileriki dönemde reform çalışmalarında uygulama kapasitesinin geliştirilmesine ayrı bir önem verileceği de belirtiliyor.
Bu bölümde ayrıca, AB bölgesel politikasına uyum kapsamında bölgeler arası ve bölge içi gelişmişlik farklarını azaltmak için kurulan ve bulundukları bölgenin kalkınması için AB fonlarından yararlanmasını sağlayacak çalışmalarda bulunan Kalkınma Ajanslarına önemli bir rol düştüğü kaydediliyor.
Son olarak, AB’ye Katılım İçin Ulusal Eylem Planı’nın sosyo-ekonomik dönüşümün sürmesi ve güçlendirilmesi doğrultusunda öncelikleri ortaya koyacağı; mevzuat düzenlemelerinin yanı sıra uygulamaya yönelik kurumsal veya idari yapılanmalara ilişkin acil hususları içereceğinin sinyalleri veriliyor.
AB İletişim Stratejisi
Stratejinin üçüncü ayağını oluşturan bu bölümde, siyasi ve sosyo-ekonomik reformları iletişim faaliyetleri ile destekleyerek, bir yandan reformların toplum tarafından içselleştirilmesi ve diğer yandan ise AB üye devletlerinin kamuoylarında Türkiye’ye ilişkin algının olgu ile örtüşmesinin sağlanması gerektiğine dikkat çekiliyor. Buna bağlı olarak, AB İletişim Stratejisi yurtiçi ve yurtdışı olmak üzere iki boyutta ele alınıyor. AB İletişim Stratejisi’nin her iki boyutunun da TBMM, kamu kurumları, STK’lar, üniversiteler, iş dünyası ve yerel yönetimler başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin görüşleri ile zenginleştirilerek, katılımcı bir zihniyetle uygulanacağı belirtiliyor. 2010 yılında uygulanmaya başlanan ABİS’in devamı niteliğinde olan yeni iletişim stratejisinin, yeni aktörler ve öncelikler ışığında yeni nesil araçlarla hayata geçirileceği vurgulanıyor.
Yeni AB iletişim stratejisinin yurtiçi boyutunun ana hedefi Türkiye’de AB’ye yönelik kamuoyu desteğini artırmak ve AB’nin bir çağdaşlaşma ve demokratikleşme projesi olduğu ve hayatın her alanına olumlu getirileri olacağına yönelik inancı artırmak olarak özetlenirken; bu kapsamda STK’lar, düşünce kuruluşlar, akademisyenler, yerel yönetimler ve her düzeyde medyanın katılımıyla çalışmalar yürütüleceği belirtiliyor.
Yeni iletişim stratejisinin yurtdışı boyutu kapsamının ileriki dönemde en fazla mesai harcanacak çalışmalar arasında yer alacağı sinyalleri verilen Strateji’de, bu kapsamda Türkiye’nin AB üyeliğine mesafeli yaklaşan ve AB kamuoyunun şekillenmesinde etkili olan ülkelere öncelik verileceği belirtiliyor. Yurtdışı boyutunda, tek seferlik faaliyetlerden ziyade, sürdürülebilir, etkisi ölçülebilir, güncellenebilir ve toplumlar arası köprüler kurmayı hedefleyen esnek ve katılımcı bir yaklaşımın benimsendiği vurgulanıyor. Yerli ve yabancı STK’lar, üniversiteler ve iş örgütlerini öne çıkaran faaliyetlerin bu kapsamda öncelikli olarak tercih edileceği; sosyal medya ve dijital teknolojinin ABİS’in yurtdışı boyutunda etkin bir şekilde kullanılacağı ifade ediliyor.
AB Bakanlığı tarafından hazırlanan Türkiye’nin AB Stratejisi’ne http://www.ab.gov.tr/files/foto/ab_stratejisi1.pdf internet adresinden ulaşılabilir.