İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

İSKOÇYA, BİRLEŞİK KRALLIK ÇATISI ALTINDA KALMAYI SEÇTİ

18 Eylül 2014 tarihinde yapılan İskoçya’nın bağımsızlığına ilişkin referandumdan, Birleşik Krallık çatısı altında kalma kararı çıktı.
İSKOÇYA, BİRLEŞİK KRALLIK ÇATISI ALTINDA KALMAYI SEÇTİ

18 Eylül 2014 tarihinde İskoçya’nın bağımsızlığına ilişkin referandum için sandık başına giden İskoçya halkı, Birleşik Krallık çatısı altında kalmayı seçti. 16 yaşını doldurmuş, 4,2 milyon seçmen referanduma katılmak üzere kayıt yaptırdı. Katılımın yüzde 86 oranında olduğu referandumda, katılımcılara “İskoçya’nın bağımsız olmalı mıdır?” diye soruldu. Resmi olmayan ilk sonuçlara göre, bu soruya “evet” cevabı vererek bağımsızlığı tercih edenlerin oranı yüzde 45; “hayır” diyerek Birleşik Krallık çatısı altında kalmayı tercih edenlerin oranı ise yüzde 55 oldu.

İskoçya’nın en büyük şehri Glasgow’da ve Dundee’de bağımsızlık yanlıları çoğunluğu elde ederken, başkent Edinburgh ve petrol merkezi olarak nitelendirilen Aberdeen tercihini Birleşik Krallık çatısı altında kalmaktan yana kullandı. Bu durum, İskoçya’nın Birleşik Krallık çatısı altındaki 300 yılı aşkın birlikteliğini süreceği anlamına geliyor. Ancak, Birleşik Krallık’tan daha fazla yetki devri gibi konular gündemdeki yerini koruyacak gibi görünüyor.

İngiltere Başbakanı David Cameron, referandum sonucuna ilişkin yaptığı açıklamada, milyonlarca kişi gibi, sonuçtan memnuniyet duyduğunu dile getirdi. Bağımsızlık yanlısı kampanyaları yürütenlere de teşekkür eden ve endişelerini anladılarını kaydeden Cameron, İskoçya referandumuna sayılı günler kala verdikleri sözleri tutacağını belirtti.

İskoçya’nın bağımsızlığını destekleyen kampanyayı yürüten İskoçya Bölgesel Hükümeti Başbakanı Alex Salmond, oylarını bağımsız İskoçya’dan yana kullanan 1,6 milyon İskoçyalı’ya teşekkür etti. İskoçya’nın bu aşamada bağımsızlığı seçmediğini ifade eden Salmond, tüm İskoçya’ya halkın demokratik iradesini kabul etmesi çağrısında bulundu. Kampanya sürecinde daha önce politikaya ilgisiz kalan kesimlere de dokunma fırsatı bulduklarını kaydeden Salmond, İngiltere’deki üç büyük partiye de, 22 Ocak 2015 tarihine kadar İskoçya’ya daha fazla yetki devri yönündeki taahhütlerini yerine getirmeleri uyarısında bulundu.

Bağımsızlık karşıtı kampanya yürüten Alistair Darling, yaptığı açıklamada, İskoçya halkının ayrılık yerine birliği; gereksiz ayrılık yerine olumlu değişimi seçtiğini belirtti. Referandum sonucunu İskoçya ve Birleşik Krallık’ın bütünü için tarihi bir sonuç olduğunu vurgulayan Darling, referandum sonucunun ortak bağlar bulunduğunu teyit ettiğini belirterek, bunların kopmaması temennisinde bulundu.

Referandumdan hangi sonucun çıkacağı İngiltere için olduğu kadar, AB için de önem taşımaktaydı. Birleşik Krallık’ın çatısı altında 40 yıldır AB içerisinde yer alan ve AB müktesebatını uygulayan İskoçya’nın, AB ile ilişkilerinin referandumdan “evet” sonucu çıkması halinde ne yönde gelişeceği de, özellikle son aylarda AB’deki tartışmaların gündeminde bulunmaktaydı. Bağımsızlık yanlısı kampanyayı yürüten Salmond’ın açıklamalarına göre, referandumdan “evet” oyu çıkması halinde, İskoçya, 18 aylık bir sürenin ardından Mart 2016’da Avrupa sahnesine bağımsız bir devlet olarak çıkacaktı. Bu 18 aylık süreç ise, ülkenin İngiltere ve AB ile ilişkilerinin yeniden düzenlenmesine ayrılacaktı.

İskoçya’nın bağımsız olması halinde, AB çatısı altında kalmayı sürdürmesini desteklediği bilinen Salmond’ın AB Antlaşmalarında değişikliğe gidilmesiyle mümkün olduğunu savunmaktaydı. Buna karşın, AB kurumlarının üst düzey yetkilileri Komisyon Başkanı Barroso ve AB Konseyi Başkanı Van Rompuy tarafından yapılan açıklamalar, İskoçya referandumundan bağımsızlık kararı çıkması halinde, İskoçya’nın bağımsız olması halinde AB Antlaşması’nın genişleme politikasını düzenleyen 49’uncu Maddesi temelinde uyarınca üyelik için yeniden başvurması gerektiği sinyallerini vermekteydi. Bu durumda, İskoçya’nın, Türkiye, Batı Balkan ülkeleri ile İzlanda ile aynı kategoride ele alınması söz konusu olacaktı. AB’ye üyelik sürecinde ise, İskoçya’nın ortak para birimi Avro’dan ve Schengen Alanı’ndan muafiyet hakkı elde etmek istemesi ve İngiltere’nin AB bütçesinden elde ettiği katkı iadesinden aldığı pay gibi konuların sorun teşkil etmesi beklenmekteydi. 

Diğer Yazılar