Avrupa Komisyonu 2014 Yılı Türkiye İlerleme Raporu İKV Değerlendirmesi
Avrupa Komisyonu 2014 yılı Türkiye İlerleme Raporu’nu 8 Ekim 2014 tarihinde yayımladı. Bu Rapor, Komisyonun Türkiye’ye ilişkin yayımladığı “17’nci ilerleme raporu” oldu. “80 sayfalık” bu rapor ile birlikte, 1998 yılında yayımlanan ilk rapordan bugüne Avrupa Komisyonu’nun Türkiye hakkında yayımladığı ilerleme raporları, 1.786 sayfayı buldu. Basit bir hesapla Avrupa Komisyonu bugüne kadar Türkiye hakkında “Lizbon Antlaşması’nın 6,5 katından fazla” ilerleme raporu yayımladı.
Barroso ve Komisyon heyetinin “son Türkiye İlerleme Raporu”
Komisyon’un 17’nci Türkiye İlerleme Raporu, aslında oldukça dikkat çekici başka bir özelliğe sahip. 2014 Türkiye İlerleme Raporu, iki dönem üst üste, neredeyse 10 yıldır Komisyon Başkanlığı yapan José Manuel Barroso ve Komisyon heyetinin “son Türkiye İlerleme Raporu”. Haliyle bu rapor, 2009 yılından bu yana Genişleme ve Komşuluk Politikasından Sorumlu Komiser olan Štefan Füle’nin de son Türkiye İlerleme Raporu. Daha kritik olan ise bu rapor, yeni Komisyon Başkanı Jean-Claude Juncker ve Kasım ayında göreve başlayacak yeni Komşuluk Politikası ve Genişleme Müzakereleri Komiseri Johannes Hahn’a, “önümüzdeki beş yıl için, hem referans, hem de yol gösterici bir özelliğe sahip olacak”. Juncker’in “önümüzdeki 5 yıl genişleme olmayacak” sözleri düşünüldüğünde ise, bu rapor, önümüzdeki 5 yılda AB genişleme politikası çerçevesinde “Türkiye’nin adaylık süreci ile ilgili önemli ipuçları” taşıyor.
Bilindiği üzere, AB Genişleme Politikası’nın en temel araçlarından biri olan İlerleme Raporları, Komisyon tarafından aday ülkelerdeki ilerlemenin değerlendirilebilmesi için referans noktalarını (points of reference) içeren bir belge. Avrupa Komisyonu’nun 2014 yılı Türkiye İlerleme Raporu bu açıdan değerlendirildiğinde, Ekim 2013-Eylül 2014 tarihleri arasında Türkiye’nin AB üyelik müzakerelerinde aldığı mesafeyi değerlendirmesi açısından oldukça önemli.
“Türkiye-AB ilişkilerinde olumlu bir tablo”
Ekim 2013 – Eylül 2014 dönemini kapsayan 80 sayfalık Avrupa Komisyonu’nun 2014 yılı Türkiye İlerleme Raporu genel olarak değerlendirildiğinde, “Türkiye-AB ilişkilerinde olumlu bir tablonun” yaşandığına dikkat çekilmektedir.
Bu çerçevede;
-“Pozitif Gündem” kapsamında çalışmalara devam edilmesi;
- 2014 yılının “Türkiye’de AB Yılı” olarak ilan edilmesi ve 62’nci Hükümet’in Türkiye’nin yeni AB Stratejisini kabul etmesi;
- Türkiye ile AB arasında “Geri Kabul Anlaşması’nın” imzalanması ve “vize serbestliği diyaloğunun” başlatılması;
- “Enerji” alanında işbirliğinin geliştirilmesi;
- Türkiye ile AB arasında “güçlendirilmiş siyasi diyaloğa” devam edilmesi;
- “Gümrük Birliği” kapsamında Dünya Bankası raporunun tavsiyeleri ışında çalışmalara devam edilmesi;
- Türkiye ve AB’nin “yeni Katılım Öncesi Mali Yardıma” ilişkin strateji ve temel öncelikleri belirlemiş olması;
- Türkiye’nin “AB programlarına” aktif katılımı, Avrupa Komisyonu tarafından söz konusu olumlu sürecin temel bileşenleri olarak görülmektedir.
Siyasi Kriterler: “Yargı bağımsızlığı, hukuk devleti ve güçler ayrılığına vurgu”
Raporun “Siyasi Kriterler ve Güçlendirilmiş Siyasi Diyalog” başlığını taşıyan ve Türkiye’nin Kopenhag Siyasi Kriterler çerçevesinde çizilmiş siyasi kriterlere uyum düzeyinin ele alan bölümünde; Türkiye’de “yargının bağımsızlığı, tarafsızlığı ve etkinliğine ilişkin endişeleri artırdığına”; Türkiye’de “hukuk devleti ve güçler ayrılığı ilkelerine ilişkin soru işaretlerine” neden olduğuna; Başta “HSYK düzenlenmesi”, “Anayasa Mahkemesi kararları, yeni İnternet yasası” ve “MİT Kanunu” olmak üzere, “yeterli danışma ve hazırlık süreçleri tamamlanmadan” çıkartılan kritik öneme sahip yasal düzenlemelerin, “yargının tarafsızlığını” tehlikeye soktuğuna; Bu bağlamda “milletvekili dokunulmazlıklarına” ilişkin yaşanan gelişmelerin de endişe verici olduğuna dikkat çekilerek, özellikle “süreçte yaşanan gecikmeler” eleştirilmekte; Yolsuzluk ve rüşvet iddialarına ilişkin operasyonlar sonrasında, birçok kamu personelinin görev yerlerinin değiştirilmesinin, “kamu yönetiminin etkinliğinin tehlikeye soktuğu” ve kamu yönetiminde “siyasi kutuplaşmayı” artırdığına dikkat çekilmektedir.
Raporda yeni Anayasa oluşturma sürecinin askıya alındığı vurgulanırken, yeni Anayasa’nın Türkiye’de daha ileri demokratikleşme için kritik öneme sahip olduğu ifade edilmektedir.
2014 yılında gerçekleştirilen yerel seçimler ile Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin genel olarak barışçıl bir ortamda gerçekleştirildiği ifade edilirken, yerel seçimler sonrasında seçim sonuçlarına ilişkin yapılan yüksek sayıdaki itiraz ve Cumhurbaşkanlığı seçimi kampanya sürecinde yaşanan bazı gelişmelerin, eşit seçim yarışı ilkesini zedelediğine dikkat çekilmektedir.
“Kürt meselesi” konusunda olumlu gelişmeler yaşandığı ifade edilirken, Haziran ayında TBMM tarafından kabul edilen Çözüm Paketi’nin Kürt sorununun demokratik çözümünde etkin bir araç olduğu vurgulanmaktadır. Ancak yasanın uygulama yönetmeliğinin henüz kabul edilmediği hatırlatılmaktadır.
Raporda, Türkiye’nin AB üyeliğinin “62’nci Hükümet’in temel öncelikleri” arasında yer alması memnuniyetle karşılanırken, yeni AB Stratejisinden övgüyle söz edilmektedir.
“Düşünce ve ifade özgürlüğüne” ilişkin olarak, özellikle yeni internet düzenlemesi ile birlikte, uygulamada düşünce ve ifade özgürlüğünün kısıtlanmaya devam ettiği vurgulanırken; basın özgürlüğü alanında benzer durumun endişeye neden olduğu ifade edilmektedir. Bu çerçevede Youtube ve Twitter yasaklarının, Anayasa Mahkemesi tarafından yasaklama kararlarının iptal edilmesine rağmen, mevcut endişeleri artırdığına yer verilmiştir.
Türkiye’nin “kadın hakları, çocuk hakları, engelli hakları, azınlık hakları” alanlarında mevzuat uyumunu ilerlettiği ve AB standartlarına yakınlaştırdığı; sendikal haklar, din, vicdan ve düşünce özgürlüğü alanlarında ise daha fazla çaba sarfederek mevzuatını AB standartları ve uluslararası standartlara yakınlaştırması gerektiği vurgulanmaktadır.
“Kıbrıs” konusunda, Türkiye’nin, BM Genel Sekreterinin iyi niyet misyonu çerçevesinde, iki toplumun liderleri arasında adil, kapsamlı ve kalıcı bir çözüm bulmayı amaçlayan müzakerelere açık desteğini ifade etmeye devam ettiği vurgulanırken; Avrupa Topluluğu ve Topluluğa üye ülkeler tarafından 2005 yılında yapılan deklarasyonda ve Aralık 2006 ile Aralık 2010 tarihli Zirve sonuçlarında belirtilen yükümlülüklerini hale yerine getirmediğini hatırlatmaktadır.
Ekonomik Kriterler: “Cari açık dışında, büyüme performansı takdir edilmekte”
Raporun “Ekonomik Kriterler” başlığını taşıyan bölümünde ise genel olarak, Türkiye’deki büyüme performansı ve şoklara dayanıklılık takdir edilmekte, bunun yanında yüksek cari açık ve görece yüksek enflasyona dikkat çekilmektedir.
AB Müktesebatına Uyum Düzeyi
33 fasılda Türkiye’nin AB müktesebatına uyum düzeyinin ele alındığı bölümde ise Komisyon, Türkiye’nin bir önceki raporlama dönemine göre; 6 fasılda AB müktesebatında ilerlemenin arttığı (Fasıllar: 3, 6, 11, 21, 27, 28); 11 fasılda AB müktesebatında ilerlemenin azaldığı (Fasıllar: 1, 2, 5,9, 10, 13, 15, 22, 23, 31) ve 16 fasılda AB müktesebatında ilerlemenin sabit kaldığı görülmektedir (Fasıllar: 4, 7, 8, 12, 14, 16, 17, 18, 19, 20, 24, 25, 29, 30, 32, 33).
İKV Genel Sekreter Yardımcısı ve Araştırma Müdürü Melih Özsöz tarafından hazırlanan Avrupa Komisyonu 2014 yılı Türkiye İlerleme Raporu’na ilişkin değerlendirmenin tamamına buradan ulaşılabilir.
İKV tarafından yayımlanan Avrupa Komisyonu 2014 yılı Türkiye İlerleme Raporu’na ilişkin basın açıklamasına buradan ulaşılabilir.