İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
3-9 EKİM 2016

HAFTANIN HABERİ

Paris Anlaşması Yürürlüğe Giriyor

İki önemli kriterin 5 Ekim 2016 tarihinde karşılanmasıyla, 2020 yılında Kyoto Protokolü’nün yerine geçecek olan iklim değişikliğine yönelik yeni rejim; Paris Anlaşması’nın, 4 Kasım 2016’da yürürlüğe gireceği kesinlik kazandı. Anlaşmanın yürürlüğe girmesi için küresel sera gazı emisyonlarının en az yüzde 55’ini oluşturan; en az 55 ülkenin ulusal meclisinin anlaşmayı onaylaması gerekiyordu. Anlaşmanın söz konusu iki kriterin karşılanmasından 30 gün sonra yani; 4 Kasım 2016 tarihinde yürürlüğe girmesi öngörülüyor.

30 Eylül 2016 tarihinde, AB Çevre Bakanlarının onayıyla beraber yeni iklim rejimi Paris Anlaşması, 4 Ekim 2016 tarihinde, Avrupa Parlamentosu (AP) Genel Kurulu’nda BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un katılımıyla düzenlenen oturumda onaylandı. AP’nin onayının ardından, kararın, Konseyden geçmesiyle beraber Anlaşmanın yürürlüğe girmesi için önemli bir adım atıldı. Bugün itibarıyla 74 ülke, Anlaşmayı onaylamış durumda. Bu ülkeler, küresel emisyonların yaklaşık yüzde 59’unu (yüzde 58,82) temsil ediyor. 22 Nisan 2016 tarihinde başlayan resmi imza süreci, 21 Nisan 2017’de sona erecek.

AB’nin Mesajı Neydi?

AB’nin Anlaşma için sunduğu emisyon azaltım miktarı, 2030 yılında 1990 yılına göre yüzde 40 oranındaydı. Avrupa Komisyonu, iklim değişikliğini Enerji Birliği Stratejisi ile birlikte yürütüyor. Ayrıca 2050 yılında emisyonlarda 1990 yılına göre yüzde 80 ila 95 arasında azaltım taahhüdü bulunuyor. AB Emisyon Ticaret Sistemi (ETS), AB’de emisyonların azaltımı konusunda büyük bir paya sahip. Düşük karbonlu ekonomiye geçişte, Avrupa Komisyonu yaz döneminde sektörler üzerinden kapsamlı paketleri açıkladı. Buna göre, AB ETS sektörleri dışında kalan ulaştırma, ormanlar, atık ve binalar üzerinden düşük karbonlu ekonomiye geçiş çalışmaları hızlandırılacak.  

AB’nin küresel emisyonlardaki payı yüzde 12, ABD ve Çin’in ise toplam yüzde 40 oranında. AB’de 2014 yılında sektörel emisyonları, yakıtlardan kaynaklanan kaçak emisyonlar (ulaştırma hariç) yüzde 55,1, ulaştırma yüzde 23,2 (havacılık dahil), tarımsal faaliyetler yüzde 9,9, sanayi ve ürün kullanımı yüzde 8,5 olarak açıklanıyor.   

Türkiye Nisan’da İmzaladı Ancak Henüz Onay Sürecine Yönelik Açıklama Yok

Türkiye, 22 Nisan 2016 tarihinde, BM Genel Kurulu’nda Anlaşmayı imzalayan ülkelerden biri. Buna karşılık şu ana kadar Türkiye’nin onayı için resmi bir açıklama yapılmadı. Geçen yıl Paris’te yapılan müzakerelerde, Türkiye’nin onayının, anlaşmadaki özel tanımı ve finans başlığına bağlı olacağı açıklanmıştı. Türkiye, “ülkelerin farklı ulusal koşulları çerçevesinde ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar” esasına dayalı esnek bir anlaşmayı desteklediğini açıklamıştı.

Türkiye’nin özel konumu, henüz anlaşma kapsamında net değil. Nitekim Türkiye, gelişmiş ülkeler sınıfının yer aldığı İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin Ek-I listesinde bulunan ancak finansal mekanizmalardan yararlanamayan bir ülke konumunda bulunuyor. Türkiye’nin talebi, Paris müzakerelerinde özel konumunun kabul edilmesi yönündeydi ancak bu talep gerçekleşmedi. Bu konunun 7-18 Kasım 2016 tarihlerinde Marakeş’te yapılacak COP 22’de gündeme alınması bekleniyor.  

Türkiye’nin küresel emisyonlardaki payı yüzde 1,24. Ancak TÜİK verilerine göre, 2014 yılında Türkiye toplam 467,6 milyon ton (Mt) emisyon havaya bıraktı. Bu oran 2013 yılında 459,1 milyon ton (Mt) idi. Türkiye'de emisyonlardaki en büyük payı yüzde 72,5 ile enerji, yüzde 13,4 ile sanayi ve ürün kullanımı ile yüzde 10,6 ile tarımsal faaliyetler oluşturuyor.

Türkiye'de ayrıca ulusal karbon piyasasının oluşturulması çalışmaları devam ediyor. Emisyon ticareti aslında pek çok ülke ve bölgesel alanda emisyonların azaltılması için önemli bir politika önceliği olarak gündemde bulunuyor. AB ETS dahilinde olmayan Türkiye'de başlayan ulusal karbon piyasasına yönelik çalışmalar, AB müktesebatına uyum konusunu da yansıtıyor.

 Paris Anlaşması Neler Getirecek?

- Paris Anlaşması, 2020 yılında Kyoto Protokolü’nün yerine geçecek.

- Küresel ısınmanın 2100 yılı itibarıyla sadece 2 derece değil; 1,5 derecede sınırlandırılması amaçlanıyor.  

- 2023 yılından itibaren ülkelerin ulusal beyanları (INDC) beş yılda bir gözden geçirilecek.

- Protokol’den tamamen farklı, daha esnek ve Türkiye’yi de yakından ilgilendiren, İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin Ek-I ve Ek-II listesi artık olmayacak.

- Gelişmiş ülkeler, emisyon azaltımında sorumluluk sahibi olacak ve gerekli olanakları karşılama yükümlülüğü taşıyacak. Gelişmekte olan ülkelerin ise iklim mücadelesindeki çabalarını artırıcı tedbirler alınacak.

- Kyoto gibi sadece emisyon azaltım hedefi dışına çıkan Anlaşma, sürdürülebilir kalkınma temeline dayalı, yerel yönetimler, şehirler, ormanlar, özel sektör ve karbonsuzlaşma gibi konuları ön plana alacak.

- Paris Anlaşması gereğince ayrıca IPCC’nin 2018 yılında bir değerlendirme raporunu tüm dünya ile paylaşması bekleniyor.

Paris'teki müzakerelerde Türkiye'nin özel konumunun netleşmemesinin yanı sıra az gelişmiş ya da kırılgan ülkelerin maruz kaldığı kayıp ve zararlara ilişkin bir tazmin mekanizmasının olup olmayacağı konusu da netlik kazanamayan konular arasında bulunuyor. Ayrıca finans başlığında, 2020 yılı itibarıyla gelişmiş ülkelerden 100 milyar dolar toplanarak gelişmekte olan ülkelere aktarılması hedefleniyor, ancak mevcut süreçte bu konunun ciddiyet kazanması şart.