İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

MÜLTECİ KRİZİ VE VİZE: ETIAS- AB’ye Seyahatte Vize Serbestliği mi, Yükselen Duvarlar mı?

AB, üçüncü ülke vatandaşlarının Birliğe girişlerini denetleyen ETIAS sistemi üzerinde çalışıyor. Bu gelişme, duvarların yükselmeye başladığı ve küreselleşmenin tartışmaya açıldığı bir dönemde, dijital dönüşümün vizesiz Avrupa hayaline mi yoksa zorlaşan bürokratik süreçlere mi hizmet edeceğini gösterecek.
MÜLTECİ KRİZİ VE VİZE: ETIAS- AB’ye Seyahatte Vize Serbestliği mi, Yükselen Duvarlar mı?

ETIAS: AB’ye Seyahatte Vize Serbestliği mi, Yükselen Duvarlar mı?

Kişilerin serbest dolaşımı, tarihinin ayakları en yere basan entegrasyon ve yönetişim projesi olan AB’nin şüphesiz ki çok kritik kazanımlarından biri. Her AB vatandaşı, mutlak şekilde diğer AB üyesi ülkelere vizesiz seyahat edebiliyor. Bununla birlikte AB, neoliberal esintilerin küresel sistemin temel dinamosu haline geldiği dönemlerde serbest dolaşım yaklaşımını bir ileri aşamaya taşıdı ve işbirliği/ticaret ve kültürel etkileşim potansiyelinin yüksek olduğu üçüncü ülke vatandaşlarına da AB’ye kısa süreli seyahatlerinde vize serbestliğinin yollarını açtı. Öyle ki, AB’ye vizesiz seyahat vaadi, bir aşamadan sonra genişleme politikasıyla birlikte Birliğin en kuvvetli dış politika, üçüncü ülkeleri etkileme araçlarından ve cazibelerinden biri haline geldi.

Vize serbestliği diyalogları, Türkiye’nin yakın dönemdeki yasal ve idari reformlarının öncelikli itici gücü; Ukrayna’nın ise Avrupa idealinin parçası kalabilmesinin önemli dayanağı oldu. Hatta zaman zaman bu yaklaşımlar gereğinden fazla önem taşıdı. Türkiye’ye yönelik AP tarafından, bağlayıcılığı bulunmayan ilişkileri dondurma kararıyla aynı gün Avrupa Komisyonu tarafından ortaya koyulan yıl sonuna kadar Ukrayna’yla vizelerin kaldırılacağı kararı, AB çevrelerinde neredeyse Ukrayna AB dönem başkanı olmuşçasına yankı buldu. Bağlantılılığa ve iletişime dayalı küresel sistemde vizesiz seyahat, şüphesiz hem AB’ye hem de üçüncü ülkelere önemli kazanımlar sağlarken bir diğer güncel fenomen daha AB’nin bütün karar ve reform süreçlerini doğrudan etkiliyor: Artan ulusal güvenlik endişesi.

Duvarların Yükselmeye Başladığı Avrupa Gerçeği

Brexit kararı, ABD başkanlık seçimlerinin Donald Trump tarafından kazanılması, Marine Le Pen seslerinin Fransa’da çok daha duyulur hale gelmesi gibi gelişmeler, siyasetin ve karar alma süreçlerinin yakın geçmiştekinden çok daha farklı dinamiklerle şekillenmeye başladığını gösteriyor. Bu dinamikler, yakın tarihin en büyük kitlesel göç akınları arasında yer alan mülteci krizinden, evrim geçirmiş halde dünyanın her yerinde etkinliğini sürdüren, her zamankinden acımasız küresel terörden ve batıda toplumsal açıdan çok yoğun şekilde artmakta olan popülist, muhafazakâr ve nefret söylemi içeren retorikten fazlasıyla besleniyor.

Yukarıda bahsi geçen gelişmeler karşısında AB’de ulusal karar mekanizmalarının ve ulusal halk kitlelerinin yüksek sesle dillendirmeye başladığı ilk politika önerisi, sınırları kapatmak ve AB’ye girişleri daha kontrollü hale getirmek olmaya başladı. Dolayısıyla kapılarını yavaş yavaş kapatmaya başlayan AB; ulusal güvenliği, göç yönetimini ve savunma stratejisini, politikalarının hiç olmadığı kadar merkezine aldı. Komisyon, bu eğilimini, hareketlilik ile etkili güvenlik arasındaki doğru dengeyi bulma çabası olarak nitelendiriyor. Hatta bu doğrultuda Komisyon, vize serbestliği diyaloglarında son duruma ilişkin, üçüncü ülkelere yönelik hazırladığı düzenli değerlendirme raporlarına benzer nitelikte, AB’nin Güvenlik Birliği’ne ilişkin düzenli ilerleme raporları çıkarmaya başladı. Güvenlik Birliği projesinin odak noktasını 16 Kasım 2016 tarihinde Komisyon tarafından Konsey ve AP’ye sunulan, Avrupa Seyahat ve Yetkilendirme Sistemi’nin (EU Travel Information and Authorisation System - ETIAS) kurulmasına yönelik teklif oluşturuyor. ETIAS ile otomasyona ve teknolojiye dayalı olarak meydana getirilmesi öngörülen yapının hangi yaklaşımla işleyeceği ve hangi amaca hizmet edeceği, AB’nin sınır politikasının ve üçüncü ülkelere yönelik uyguladığı vize politikasının geleceğini tayin edecek. Başka bir ifadeyle Türk vatandaşlarının vizesiz Avrupa hayaline ilişkin ipuçlarını biz bu teklifin satır aralarında arayabiliriz. 

Nedir Bu ETIAS?

ETIAS, en basit tabir ile Schengen Alanı ülkelerine seyahat için vize başvurusunda bulunan her kişinin AB için risk taşıyıp taşımadığını ölçen bir otomatik bilişim sistemi. AB ülkelerine seyahat etmeyi öngören her üçüncü ülke vatandaşının öncelikli olarak çevrimiçi bir portal üzerinden ilgili başvuru formunu doldurup, seyahat yetkisini edinmesi gerekecek. Vize süreci, bu yetki alındıktan sonra tamamlanabilecek. AB ile karşılıklı vize serbestliği tesis etmiş olan ülkelerin vatandaşlarının dahi bu uygulama üzerinden başvuruda bulunması gerekeceğini belirtmek gerekir.

Komisyon tarafından da ifade edildiği üzere, ETIAS mekanizması bir vize rejimi değil. İlgili üçüncü ülke vatandaşının herhangi bir diplomatik temsilcilik veya özel vize başvuru merkezine gitmesi; özel olarak herhangi bir biyometrik belge edinmesi gerekmeyecek. Buna ek olarak, ETIAS üzerinden dakikalar içerisinde başvuru formunun doldurulabileceği ve yanıtın çevrimiçi yollarla saniyeler içerisinde alınacağı değerlendiriliyor. Komisyon verileri, gerçekleştirilecek toplam başvuruların yüzde 95’inin olumlu sonuçlanacağını gösteriyor.

AB neden ilk bakışta karmaşık, anlamsız ve teknolojik olarak belirsiz duran bu yapıyı ısrarla gündeme getiriyor sorusu akıllarda mutlaka belirecektir. Sistemin temel mantığının, başvurucunun çevrimiçi yollarla gireceği kişisel veriler ile hem ETIAS veri tabanındaki hem de AB’nin hâlihazırda sahip olduğu Schengen Bilgi Sistemi, Vize Bilgi Sistemi, Europol/Eurojust/Interpol veritabanları, kolluk ve göç ile bağlantılı diğer veri tabanlarında ilgili kişiye dair yer alan verilerin karşılaştırılması şeklinde işlemesi öngörülüyor. Bu çapraz kontroller aracılığıyla, başvuru sahibinin güvenlik ve düzensiz göç riski taşıyıp taşımadığı, terör veya kamu sağlığı tehdidine sebep olup olmayacağının otomatik ve dijital yollarla belirlenmesi, sistemin temel amacını oluşturuyor.

Güncel durumda, özellikle de Snowden sonrası, AB liderlerinin ve vatandaşlarının dinlendiği yönünde sızıntıların ayyuka çıktığı bir dönemde, kişisel verilerin korunması yönündeki hassasiyet, AB’nin ağır şekilde regüle ettiği temel bir önceliği haline geldi. AB ülkeleri hâlihazırda kapsamlı, AB çapında geçerli bir veri güvenliği mevzuatını üstlenmeye yönelik hazırlıklarını sürdürüyor, ABAD ise son dönemde veri güvenliğini ticari kazanımların üzerinde tutan sansasyonel kararlar alıyor.  Dolayısıyla milyonlarca üçüncü ülke vatandaşının kişisel verilerinin işlenmesine dayalı bu sistemin uygulama aşamasında özel hayatın gizliliği ve veri güvenliğinin ihlal edilmeyeceğini tahmin etmek mümkün olsa da Türkiye gibi vizeye tabi üçüncü ülkelerin ve AB sivil toplum, insan hakları çevrelerinin uygulamayı yakından takip etmesi gerekecek.

ETIAS’ın Türkiye-AB Vize Serbestliği Diyaloğuna Etkilerine ilişkin İki Senaryo

Bizleri en fazla ilgilendiren konu, kurulması öngörülen bu mekanizmanın teknik ve prosedörel özelliklerinden öte, Türk vatandaşlarının AB ülkelerine kısa süreli seyahatlerini nasıl etkileyeceği. Bu çerçevede iki olasılık öne çıkıyor.

Bu uygulama, olumlu bir senaryoda, orta vadede, AB’ye vizesiz geçişlerin mümkün olduğu hallerin sayısının artırılmasını sağlayabilir. AB’nin Schengen politikası dâhilindeki önceliklerinden, önümüzdeki dönemde çözüme kavuşturmayı amaçladığı meselelerden biri, vize başvuru süreçlerini olabildiğince kısaltmak. Vize başvuru sürelerinin hâlihazırda zaman alan ve prosedürel yük getiren boyutlarından birini güvenlik kontrolleri oluşturuyor. Güvenliğin ETIAS ile garanti altına alındığı senaryoda vize başvuru süreleri kısalabilir. Öte yandan, AB’nin vize politikaları kapsamında gündeme aldığı konulardan bir diğeri, çeşitli meslek grupları gibi toplumsal zümrelere, bazı şartlarda vize serbestliği sağlayabilmek. ETIAS’ın etkin işlemesi bu süreci de olumlu etkileyebilir.

Türkiye-AB Vize Serbestliği Diyaloğu açısından öncelikli bir boyut ise şu; AB bir yandan vize serbestliği diyaloğuna ilişkin hızlandırıcı faaliyetlerini gerçekleştirirken diğer yandan da son dönemde süreci denetim altına alabilecek, hatta askıya alabilecek mekanizmalar ortaya koyulmadan bu serbestliğin sağlanmayacağı yönünde imaj çiziyor. Bu yaklaşımın temelinde ise hem AB toplumsal yapısındaki hem de siyaset çevrelerindeki önceki bölümlerde değinilen kaygılar ve çekinceler yer alıyor. Dolayısıyla ETIAS’ın serbest dolaşıma ilişkin göç ve güvenlikle bağlantılı çekinceleri gideren bir denetim mekanizmasına dönüşmesi, Türk vatandaşlarının AB’ye vizesiz seyahatinin AB’de oluşturabileceği olumsuz algıyı da giderici rol oynayabilir. En olumlu senaryo, şüphesiz ki Türk vatandaşlarına yönelik vize uygulamasının kaldırıldığı ve söz konusu mekanizmanın sembolik bir prosedür olarak işlerliğini sürdürdüğü serbest dolaşım atmosferidir.

Hâlihazırda ETIAS projesinin daha tasarı halinde bulunduğu, yürürlüğe girmesinin yıllar alacağı dikkate alındığında, olumsuz senaryoları gündeme getirmek için belki de daha erken. Nitekim AB’nin Türkiye’ye yönelik ikircikli uygulamalarının zaman zaman bir çuval inciri berbat ettiğini de geçmiş örneklerden biliyoruz. Bütün paydaşların, ETIAS’ın yabancıları ülke dışında tutma aracına dönüşmeyeceğini garanti altına almaları gerekiyor. Keyfi ve önyargılı bir uygulama tarzının benimsenmesi halinde, sırf üçüncü ülke vatandaşlarının AB ülkelerine risk teşkil ettiği gerekçesini ortaya atarak ve uygulamanın arkasına sığınarak, üçüncü ülke vatandaşlarının AB’ye seyahatleri zorlaştırılabilir. Gereksiz vakit kayıpları ve artırılan bürokratik külfetler, Türk vatandaşlarını caydırıcı bir hal alabilir. ETIAS mekanizmasının böyle bir nitelik edinmesi, şüphesiz ki hem AB hem Türk vatandaşları için olumsuz olacaktır.

Nihayetinde hem AB hem de küresel sistemin geri kalanı açısından; kapalı toplumsal yapıların ve kapalı ekonominin; aşırılıkları, popülizmi ve yabancı karşıtlığını besleyebileceğini öngörmek mümkün. Macaristan’da örülmekte olan insanlık dışı sınır tel örgüleri veya Ege Denizi’nde hayatını kaybeden binlerce göçmenin ardından da idrak edilebileceği üzere, seyahat hakkı, insan onurunun ve refahının vazgeçilmez bir boyutu. Özellikle teknolojik gelişmelerin ve çevrimiçi uygulamaların önümüzdeki dönemde küresel sistemin her alanına derin etkiler yaratacağını tasavvur edebileceğimiz bir düzlemdeyiz. Bu etkinin olumlu olması ve ETIAS gibi otomasyona dayalı mekanizmaların bütün taraflar için faydalı sonuçlar doğurması, mutlaka olası benzer nitelikteki uygulamalar için de örnek oluşturur.

Ahmet Ceran, İKV Uzmanı

Diğer Yazılar