İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
16-31 OCAK 2017

AB GÜNDEMİ: AP’de Çekişmeli Seçimin Galibi Tajani

AP’de Çekişmeli Seçimin Galibi Tajani

Britanya Başbakanı Theresa May’in Brexit stratejisini açıklamasının ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in ilk kez katıldığı Dünya Ekonomik Forumu’nda iş dünyası ve siyaset elitine seslenişinin gündemi belirlediği 17 Ocak’ta, AP yeni başkanını seçti. Sosyal demokrat (S&D) Martin Schulz’un AP başkanlığından ayrılarak Almanya’da sonbaharda gerçekleşecek seçimlere katılma kararı almasının ardından sosyal demokratların, AP başkanlığının, yasama döneminin ikinci yarısında en büyük grup olan merkez sağ Avrupa Halk Partisi’ne (EPP) geçmesini reddetmesi nedeniyle başkanlık seçimleri kıyasıya rekabete sahne oldu. Öyle ki 1982 yılından bu yana ilk kez AP başkanlık seçimi, dördüncü tur oylamaya kadar uzadı. Seçim, EPP adayı İtalyan Antonio Tajani’nin galibiyetiyle sonuçlandı. Altı adayın yarıştığı başkanlık seçiminde, Tajani, en yakın rakibi S&D Grubu Başkanı Gianni Pittella ile karşı karşıya geldiği dördüncü ve son turda, 282 oya karşı 351 oyla AP Başkanı seçildi. 2019 AP seçimlerine kadar iki buçuk yıl süreyle görevde kalacak Tajani başkanlığındaki AP’yi Brexit, mülteci krizi gibi zorlu konularda önemli kararlar bekliyor.

“Büyük Koalisyon” Yerine “AB Yanlısı Koalisyon”

Tajani’nin AP başkanı seçilmesi, AP’de en fazla sandalyeye sahip EPP’nin son anda en büyük dördüncü siyasi grup olan liberal grup (ALDE) ile “AB yanlısı koalisyon” oluşturma yönünde güç birliği yapmasıyla mümkün oldu. AP seçimlerinin sonucu bir anlamda yine perde arkası pazarlıkla belirlendi. Ancak bu kez EPP ve S&D arasında değil, EPP ve ALDE arasında... AP başkanlığına adaylığını açıklayan ALDE Başkanı Guy Verhofstadt’ın geçtiğimiz haftalarda İtalyan komedyen Beppe Grillio liderliğindeki popülist ve düzen karşıtı İtalyan partisi Beş Yıldız Hareketi’ni ALDE grubu bünyesine dahil etme yönünde tartışmalı adımlar atması, deneyimli siyasetçinin itibarını sarsmakla kalmayıp, AP seçimlerindeki şansını büyük ölçüde azaltmıştı. Bunun üzerine Verhofstadt seçimlerin hemen öncesinde adaylıktan çekildiğini ve EPP’nin adayı Tajani’ye destek vereceğini açıkladı. Tajani, son turda AP’deki üçüncü en büyük siyasi grup olan Avrupalı Muhafazakârlar ve Reformcular (ECR) grubunun da açık desteğini aldı.

Böylece şimdiye kadar AP’nin modus operandi’sini belirleyen EPP ile S&D arasındaki büyük koalisyon da yerini EPP, ALDE ve ECR’nin oluşturduğu sağ görüşlü AB yanlısı koalisyona bıraktı. Büyük koalisyonun geçersiz hale gelmesiyle S&D, muhalefete geçti ve AP içinde güç kaybetti. S&D Başkanı Pittella’nın mağlubiyeti ise merkez solun İtalya, Fransa gibi ülkeler başta olmak üzere AB genelinde yaşadığı güç kaybının AP’ye yansıması olarak yorumlandı. AP içinde gücünü artıran ALDE ise sonucu belirleyen oldu. EPP, ALDE ve ECR’nin işbirliğiyle AP’deki dengeler, merkezden sağa kaydı.

ALDE, başkanlık seçiminde EPP’ye destek verme karşılığında AP’deki kilit pozisyonlardan biri olan Komite Başkanları Konferansı’nın ve AB’de gerçekleşen terör olaylarını araştırmak üzere kurulan komitenin başkanlığını elde etti. AP eski Başkanı Polonyalı parlamenter Jerzy Buzek’in yürüttüğü Komite Başkanları Konferansı başkanlığına, ALDE mensubu İsveçli parlamenter Cecilia Wickström getirildi.

Tajani’nin seçilmesini sağlayan, EPP ile ALDE arasında varılan uzlaşı metninde AB’nin reformu, ekonomik yönetişim, güvenlik ve Brexit gibi kilit alanlarda hedeflere yer veriliyor. Uzlaşı metninde, AB’nin krizde olduğu; milliyetçiler ve popülistler tarafından içeriden ve dışarıdan tahrip edilmeye çalışıldığı görüşünden hareketle, AB’nin reforme edilmesi ve vatandaşların ihtiyaçlarına cevap verilmesi yolunda tüm AB yanlısı güçler arasında işbirliği çağrısı yapılıyor. AB’nin geleceğine yönelik kurumlararası gözden geçirme sürecinin başlatılması ve hatta bir konvansiyon toplanması; Avro Alanı için yeni bir yönetişim sisteminin oluşturulması; demokrasi, hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanında yeni bir AB mekanizmasının kurulması, Avrupa Savunma Birliği’nin oluşturulması, Avrupa Sınır ve Sahil Güvenlik biriminin güçlendirilmesi öngörülenler arasında. Son olarak ise AP’nin Brexit müzakerelerine tam katılımının güvence altına alınması gerektiğine dikkat çekiliyor, Konseyin yanında müzakerelerde yer alınmasının AP’nin onayı için önkoşul olacağı bildiriliyor.

Üç AB Kurumunda Merkez Sağ Liderliği

AP başkanlık seçimini Tajani’nin kazanmasıyla, Donald Tusk ile AB Konseyinin ve Jean Claude-Juncker ile ise Avrupa Komisyonunun başkanlığını elinde tutan merkez sağ, üç AB kurumunun da başkanlığını elde etmiş oldu. Bu durum, üç AB kurumunun başında merkez sağ görüşlü isimlerin bulunduğu 2009-2011 dönemini andırıyor (Konsey Başkanı Van Rompuy- Komisyon Başkanı Barroso-AP Başkanı Buzek). EPP’nin tüm AB kurumlarının başkanlığını elde etmesi, iki buçuk yıllık görev süresi Mayıs’ta dolacak olan Donald Tusk’un Konsey başkanlığındaki olası ikinci dönemini de etkiliyor.

Polonya eski Başbakanı Tusk, Aralık 2014’ten bu yana yürüttüğü AB Konseyi başkanlığı görevinde özellikle mülteci krizi konusunda sergilediği performansla olumlu bir sicile sahip. Bu nedenle AB liderleri, AB’nin Brexit müzakereleriyle meşgul olacağı bir dönemde Konsey başkanlığı gibi kilit bir pozisyonda değişiklik yapmayı riskli bulabilir. Bunlara karşılık, Polonya’da iktidarda bulunan Hukuk ve Adalet Partisi’nin AB Konseyi başkanlığında Tusk’un muhtemel ikinci döneminde destek vermeyeceğini açıklaması, Tusk’un pozisyonunu zayıflatıyor.

ALDE ile EPP arasında AP’de varılan ortak anlayış, açık şekilde ifade edilmese de liberallerin Tusk’un AB Konseyi başkanlığına ikinci dönem seçilmesine itiraz etmeyeceğini gösteriyor. Buna karşılık EPP’nin tüm AB kurumlarının başkanlığını elde etmesi, S&D açısından kabul edilebilir bir durum değil. S&D’nin AB kurumlarındaki en üst düzey görevlendirmelerin dışında bırakılması, AB politikalarına daha eleştirel yaklaşmasına zemin hazırlayabilir ve böylece karar alma süreçlerini sıkıntıya sokabilir.

Konsey Başkanlığı konusundaki kararı, Üye Devletleri temsil eden Konsey nitelikli çoğunlukla verecek. Bunun için de AB nüfusunun yüzde 65’ini oluşturacak şekilde, Üye Devletlerin yüzde 55’inin yani 16’sının onayı gerekiyor. EPP, ALDE ve ECR grupları Konseyde de çoğunluğa sahip. AB’nin en üst düzey görevlendirmelerinin dışında bırakılmış olmaktan hoşnut olmayan S&D’nin karşı bir hamle yapması halinde ise Konsey başkanlığının da çekişmeli bir yarışa sahne olması bekleniyor. Kulislerde, görev süresi bu yıl dolan ve Fransa’da ilkbaharda yapılacak seçimlerde yeniden aday olmayan Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın adı Konsey başkanlığı için telaffuz edilmeye başlanmış durumda.

Eski Avrokrat, Yeni AP Başkanı

AP’nin İtalyan kökenli altıncı Başkanı olan Tajani, 1977-1979 yıllarında AP başkanı olarak görev yapan Emilio Colombo’dan sonra AP’ye başkanlık edecek ilk İtalyan. Yeni AP Başkanı, AP’de ve Avrupa Komisyonunda 23 yıllık deneyime sahip. Siyasi kariyerine İtalya’nın popülist eski Başbakanı Silvio Berlusconi’nin partisi Forza Italia’da başlayan Antonio Tajani, bu dönemde EPP saflarında AP’ye girmiş ve AP’de üç dönem boyunca görev yapmıştı. Tajani, Birinci Dönem Barroso Komisyonu’nda ulaştırma (2008-2009), İkinci Dönem Barroso Komisyonu’nda sanayi ve girişimcilik (2010-2014) dosyalarından sorumlu komisyon üyeliği ve başkan yardımcılığı görevlerini yürütmüştü. 2014 seçimleriyle birlikte AP’ye geri dönen Tajani, AP’de başkan yardımcılığını yürütmekteydi. Tajani, sanayi ve girişimcilikten sorumlu komisyon üyeliği sırasında Volkswagen emisyon skandalında ihmali bulunduğu iddiaları ve Berlusconi’ye yakınlığı nedeniyle tartışmalı bir aday olarak gösterilmekteydi.

Eski kıdemli Avrokrat ve yeni AP Başkanı Tajani, çoğu uzmana göre Martin Schulz’un sahip olduğu karizmadan yoksun. AB bürokrasisinden gelmesi ve Berlusconi’ye olan yakınlığı nedeniyle Tajani, bazı kesimlere göre AB vatandaşlarının yabancılaştığı Brüksel elitini temsil ediyor. Şimdiden Tajani’nin selefi Schulz’tan daha düşük profilli bir AP Başkanı olacağını söyleyebiliriz. Başkanlık seçiminden önce yaptığı açıklamada, “AP’nin yeni bir başbakana değil, bir başkana; sözcüye ihtiyacı var” ifadelerini kullanan Tajani, fazlasıyla aktif bir başkanlık sürdüren ve zaman zaman şahsi siyasi görüşlerini savunduğu iddia edilen Schulz’a göndermede bulunmuştu. Kişisel bir siyasi bir ajandası olmadığının her fırsatta altını çizen ve tarafsız olma sözü veren Tajani, AP’nin görüşlerini savunma ve AP üyelerinin belirlediği istikamette ilerleme taahhüdünde bulunuyor.

Tajani Başkanlığındaki AP’nin Gündem Maddeleri

Tajani, Schulz’tan devraldığı AP başkanlığı görevinde ilk sınavını Şubat ortasında AB ile Kanada arasında imzalanan Kapsamlı Ekonomik ve Ticari Anlaşma’nın (CETA) oylamasında verecek. Tajani’nin merkez sağın ve liberallerin serbest ticaretten solun ise korumacılıktan yana taleplerini dengeleyen bir yaklaşım benimseyip benimseyemeyeceğini göreceğiz.

Avrupa Ortak Sığınma Sistemi’nin ve Dublin düzenlemelerinin reforme edilmesi, sığınma talepleri ve sığınmacıların üye ülkeler arasında zorunlu olarak paylaştırılmasına yönelik düzenlemeler getirilmesi de Tajani başkanlığındaki AP için önemli sınamaları oluşturuyor.

Tajani’nin başkanlığındaki AP’nin ele alması gereken en zorlu konu ise şüphesiz Brexit süreci olacak. AB Antlaşması’nın 50’nci Maddesi’nin harekete geçirilmesiyle başlaması öngörülen Brexit müzakereleri sonucunda, AB-27 ile Britanya arasında varılacak muhtemel anlaşmanın AP tarafından onaylanması gerekecek. Brexit sürecinde dengeli bir yaklaşım benimseme sözü vermesine karşın Tajani’nin Brexit müzakerelerini doğrudan etkileme şansı bulunmuyor; AP’nin Brexit başmüzakereciliğini ALDE Başkanı Guy Verhofstadt yürütüyor. Bunun ötesinde AP’nin Brexit konusunda katı bir tutum takınması muhtemel. EPP-ALDE uzlaşısında da ortaya koyulduğu gibi, AP’nin Brexit müzakerelerine katılımının Britanya ile AB arasında varılacak anlaşmanın onayı için önkoşul olacağının vurgulanması da AP’nin müzakerelere katılımına sıcak bakmayan AB Konseyi ile yaşanması muhtemel krizin habercisi.

Yeliz Şahin, İKV Kıdemli Uzmanı