İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

AB Gündemi: Fransa Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin İlk Turu: Beşinci Cumhuriyet İçin Tarihi An

Fransa cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turu yerleşik siyasi partilerin adaylarının yenilgisiyle sonuçlanırken, eski Ekonomi Bakanı Macron ile aşırı sağ Ulusal Cephe’nin lideri Le Pen’i ikinci tura taşıdı.
AB Gündemi: Fransa Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin İlk Turu: Beşinci Cumhuriyet İçin Tarihi An

Fransa Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin İlk Turu: Beşinci Cumhuriyet İçin Tarihi An

23 Nisan 2017 tarihinde, yaklaşık 47 milyon Fransız seçmen, 11 aday arasından yeni Fransa cumhurbaşkanını seçmek üzere sandıklara gitti. Katılım oranının yaklaşık yüzde 78 olduğu cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk tur sonuçlarının, seçim dönemi anketlerini yansıtması dikkat çekiciydi. Aşırı sağdan aşırı sola oldukça geniş bir politik yelpazede yer alan cumhurbaşkanı adayları arasında zorlu bir karar sürecinden geçen Fransız halkı, ikinci tura eski Ekonomi Bakanı Emmanuel Macron ve aşırı sağcı Marine Le Pen’i taşıdı (adayların seçim oranları için bkz. Tablo 1).

Fransa seçimleri yalnızca Fransız halkının değil; AB bütünleşmesinin geleceği üzerinde yaratacağı etkiler nedeniyle de sonuçları heyecanla bekleniyordu. 15 Mart Hollanda genel seçiminde birinci gelen Rutte’den sonra Fransa cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda Macron’un galip gelmesi AB liderlerine rahat bir nefes aldırdı. Ancak sevinmek için henüz erken çünkü 7 Mayıs’taki ikinci turda Macron, AB karşıtı popülist Marine Le Pen’le mücadele edecek.

Tablo 1: 2017 Fransa Cumhurbaşkanlığı Seçimi Birinci Tur Oy Oranları
Katılım Oranı: %77,8
(2012 Katılım Oranı: %80,42)

Le Monde gazetesindeki bir yoruma göre, 23 Nisan 2017 seçimi, tıpkı 10 Mayıs 1981 ve 21 Nisan 2002 (Bkz. Tablo 2) seçimleri gibi gelecek nesiller için önemli bir dönüm noktası olarak görülüyor. İlk turun iki galibi; 6 Nisan 2016’da En Marche! Hareketi’ni kuran ve son birkaç ayda medyanın gözdesi haline gelen eski Ekonomi Bakanı Emmanuel Macron ve parlamentoda sadece 2 milletvekiline sahip aşırı sağcı Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen, Fransız siyasi tarihine damgasını vuracak gibi görünüyor. Beşinci Cumhuriyet’in köklü ve ülke yönetiminde her zaman söz sahibi olmuş siyasi partilerini cumhurbaşkanlığı adaylığından eleyen Macron ve Le Pen, Fransa siyasetinde yeni bir dönemin başladığının da habercisi.

Tablo 2: 1981 ve 2002 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri

Kaynak: Fransa İçişleri Bakanlığı

 

İlk Turun Kazananları ve Kaybedenleri

Şüphesiz ki Fransa cumhurbaşkanlığı seçimi ilk turunun en büyük kazananı yüzde 24,01’lik oy oranıyla birinci gelen AB yanlısı Emmanuel Macron oldu. Bu birincilik aynı zamanda Fransız politik sistemini yöneten cumhuriyetçiler ve sosyalistlere karşı kazanılan bireysel bir başarı olarak da ön plana çıkıyor. “Ne sağda ne de solda” konumlanarak politik hayatına başlayan Macron, “hem sağ hem de sol” politik ögeleri bir arada toplayarak süregelen siyasi görüşlere yeni bir alternatif sunarak ve yerleşik görüşleri eleyerek cumhurbaşkanlığı adaylığını perçinlemeyi başardı. Bunun yanında AB karşıtı birçok adayın yer aldığı seçimde, seçim dönemi boyunca AB yanlılığına vurgu yapan Macron’un zafer kazanması, AB değerleri için de olumlu bir sonuç.

Hem ikinci sırada yer alması hem de uzmanların görüşlerine göre ikinci turda Macron’a karşı büyük bir farkla yenileceğine kesin gözüyle bakılması sebebiyle bir yenilgi yaşadığı söylenen Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen, aslında kendisi ve partisi için oldukça önemli bir başarıya imza attı. Seçim sonuçlarını takiben yaptığı konuşmada elde ettiği yüzde 21,30’luk oy oranını “tarihi bir sonuç” olarak nitelendiren Le Pen, Fransa’yı tüm tehditlerden arındırıp güçlü bir ülke haline getireceği vaadini yineledi. Yine de yapılan çoğu ankette Le Pen’in birinci turun galibi olarak gösterilmesi, hem Le Pen hem de FN seçmeninde büyük bir beklenti yaratmıştı. Aralık 2015 bölgesel seçimlerin ilk turunda yüzde 27,7’lik bir oy oranıyla FN’nin “Fransa’nın birinci partisi” olduğunu duyuran Le Pen, aynı durumu cumhurbaşkanlık seçiminin ilk turunda da gerçekleştirmeye kararlıydı.

2002 yılında 16 adayın yarıştığı cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Le Pen’in babası, Jean-Marie Le Pen de benzer şekilde ikinci tura geçmeye hak kazansa da ikinci turda yüzde 18 gibi oldukça düşük bir oy oranı alarak karşı karşıya geldiği cumhuriyetçi Jacques Chirac’a yenilmişti. Birçok uzman tarihin tekerrür edeceğini ifade etse dahi Marine Le Pen’in oy oranını babasına kıyasla çok fazla artırdığı inkâr edilemez bir gerçek.

Her ne kadar yüzde 19,45’lik oy oranıyla dördüncü sırada yer alarak cumhurbaşkanlığı yarışından elenmiş olsa da aşırı sol temsilcisi Jean-Luc Mélenchon da seçimin kazananları arasında yer alıyor. Ocak ayındaki anketlere göre, yüzde 10 civarındaki oy oranını üç ay gibi kısa bir sürede yüzde 20’ye taşımayı başaran, hitabet gücü yüksek komünist politikacı, cumhuriyetçi aday François Fillon ile nerdeyse aynı oy oranını almayı başardı. Fransız politik sisteminde aşırı solu daha görünür kılmayı başaran ve yüksek bir oy oranına ulaşan Mélenchon’un oyları Mart ortası itibarıyla artmaya başladı. Aynı dönemde sosyalist Benoit Hamon’un oyları da orantılı bir şekilde azaldığı için Hamon’un oylarının Mélenchon’a kaydığını söylemek mümkün.

Seçimde üzülen taraflara bakacak olursak ilk sırada Beşinci Cumhuriyet tarihinde lider iki görüşü temsil eden iki aday cumhuriyetçi François Fillon ve sosyalist Benoit Hamon yer alıyor. Oyların yüzde 20’sini almayı başarsa da birinci turu üçüncü sırada kapatarak cumhurbaşkanlığı yarışından elenen Fillon’un hakkında çıkan iddialara rağmen yüksek bir oy aldığını belirtmek gerekiyor. Benoit Hamon ise yüzde 6,36’lık bir oy oranıyla seçimde beşinci sıraya yerleşti ve Fransa merkez solu için hayal kırıklığı yaratan bir sonuç aldı. Etkili bir söylem benimsemediği için gerilerde kaldığı ifade edilen Hamon’un, aşırı solun temsilcisi Mélenchon’un kitleleri harekete geçiren etkili söyleminin de etkisiyle oy kaybettiği düşünülüyor.

François Fillon’un cumhurbaşkanlığı yarışında gerilerde kalmasının en önemli sebebi Ocak ayı itibarıyla hakkında yolsuzluk, dolandırıcılık, evrakta sahtecilik iddialarından açılan davalar ve yöneltilen suçlamalardan kendini aklayamaması oldu. Eşinin parlamenter danışman sıfatıyla 1998’den itibaren hiç çalışmadan ayda 8 bin 500 avro aldığı iddialarıyla da mücadele veren Fillon, bu iddiaların zamanlamasına dikkat çekerek cumhurbaşkanı seçilmesinin engellenmeye çalıştığını vurguladı; ancak iddiaların asılsız olduğunu kanıtlayamadı. Ocak 2017 tarihli anketlerde yüzde 25’in üzerinde oy oranına sahip olacağı düşünülen Fillon’a verilen destek, skandalların ortaya çıkmasından sonra düşüşe geçti. Fillon hakkında çeşitli iddialar ortaya atılmasaydı veya Fillon, kendisini ve ailesini suçlamalardan aklayabilseydi büyük bir ihtimalle birinci sırada yer alarak ikinci tura çıkabilecekti. Fakat tıpkı Hamon’un oylarının Mélenchon’a kayması gibi Fillon’un kaybettiği oylar da bağımsız aday Emmanuel Macron için büyük bir kazanç oldu (Bkz. Şekil 1).

Şekil 1: Seçim Anketlerine Göre İlk Beş Adayın Oy Oranlarındaki Değişim

Kaynak: Ipsos/ Sopra Steria

Neden “Tarihi Bir Sonuç” ?

Birinci tur sonuçları sadece Marine Le Pen için değil, hem eski Ekonomi Bakanı Emmanuel Macron hem de Fransa Cumhuriyeti için yeni bir dönemin başladığını gösteren ögeler barındırıyor. Önceki seçimlerde ikinci tura taşınan adaylardan farklı profiller çizen Macron ve Le Pen, Fransız halkını daha önce alışık olmadığı bir seçim yapmak zorunda bırakıyor. Bir yanda 39 yaşında, 2016’da kurduğu En Marche! Hareketiyle seçimlere ilk defa giren Macron; diğer yanda ise Fransa’yı AB’den ve şimdiye kadar yürütülmüş politikalarından ayırmayı hedefleyen “sistem karşıtı” Le Pen.

Bunun dışında Beşinci Cumhuriyet’in kurumlarını yöneten merkez sağ ve merkez sol parti adaylarının hiçbirinin ikinci tura geçmeyi başaramaması da 23 Nisan 2017 seçimini oldukça özel kılıyor. Cumhuriyet kurumlarında ve politikalarda derinlemesine değişim yaratacağı kesin olan sonuçlar aynı zamanda Fransız halkının mevcut yönetime olan eleştirisi olarak da yorumlanıyor.

İsviçre gazetesi Le Temps, Macron ve Le Pen’in yarışacağı ikinci turu “iki bilinmeyenli denklem” olarak tanımladı. Halkın geleneksel partilere ve yolsuzluk yapan politik elitlere karşı kalıpların dışına çıkıp “yeni bir şey” denemek istediğini belirten Le Temps, adayların geçmişlerine de dikkat çekti. Sağ ve sol arasında bir köprü kuran Macron’un, Fransa siyasetine yeni bir soluk getirebileceğini ortaya koydu ve Marine Le Pen’in aşırılıktan bir nebze arındırılmış da olsa “eski masallara” inanmaya devam ettiği eleştirisinde bulundu.

Los Angeles Times, 39 yaşındaki Macron’un eğer Cumhurbaşkanı seçilirse, 1848 yılında 40 yaşında Cumhurbaşkanı seçilen Üçüncü Napolyon’u (İkinci Cumhuriyet dönemi) geride bırakarak Fransa tarihindeki en genç lider olacağına dikkat çekti. Politico ise “çocuk bankacı” olarak tanımladığı Macron’un olası zaferinin 2016 itibarıyla Avrupa’da hızla yayılan sağcı popülist dalganın önünü kesebileceği yorumunu yaptı.

Le Pen’e Karşı “Cumhuriyet Barajı”

Sonuçların açıklanmasıyla birlikte başta Fillon ve Hamon olmak üzere yenilgileri kesinleşen birçok aday, “aşırılığa karşı Cumhuriyet”i savunacaklarını belirterek Emmanuel Macron’a oy verme çağrısında bulundu. Cumhurbaşkanı François Hollande, Bordeaux Belediye Başkanı Alain Juppé, eski Başbakan Manuel Valls gibi birçok politikacı da Marine Le Pen’e karşı “Cumhuriyet barajı” oluşturma çağrısı yaptı. İstisnai olarak aşırı solun temsilcisi Jean-Luc Mélenchon ise seçim akşamında yaptığı konuşmada, seçmenlerine kime oy vereceklerini söylemeyeceğini belirterek Le Pen’ karşı baraj furyasına katılmadı.

“Sistem karşıtı” Le Pen, Avro Alanı’ndan ve AB’den çıkacağını belirten açıklamaları, mevcut Fransız politik görüşlerine olan karşıtlığı ve tabii ki aşırılığı nedeniyle Fransa Cumhuriyeti için bir tehdit olarak algılanıyor. AB ve sistem karşıtı olan “Ayağa Kalk Fransa”nın lideri Nicolas Dupont-Aignan’ın yüzde 5’lik seçmeninin Le Pen’e oy vereceği düşünülse de diğer partilerin tabanı Le Pen’e oy vermeyecek gibi gözüküyor. Le Pen’e karşı ikinci tura geçmek birçok açıdan Macron için bir şans olarak değerlendirilebilir. Çünkü Macron birinci turda ülkenin dörtte birinin oyunu aldı ve Macron’un ikinci turda alacağı her fazladan oy aslında Le Pen’in kazanmasını engellemek için verilmiş olacak. Bunun yanında kendi adayları yerine Macron ya da Le Pen arasında oy vermek zorunda kaldığı için birçok Fransız hayal kırıklığı yaşıyor.  Özellikle cumhuriyetçi Fillon ve sosyalist Hamon’un yenilgisi, Fransız halkında büyük bir öfkeye yol açtı. Bu nedenle ikinci turda katılımın düşmesi pek de şaşırtıcı olmayacak; çünkü Fransız halkının önemli bir bölümü ne Le Pen’in cumhurbaşkanı olmasını istiyor ne de Macron’un.

7 Mayıs’a kadar kısa süreli kampanyalar yürütecek olan iki adaydan birinci tur sonrası tartışmalara yenisini ekleyecek ilk adım Marine Le Pen’den geldi. 24 Nisan akşamı France 2 televizyon kanalındaki bir programa katılan Le Pen, partisinin liderliğinden istifa ettiğini açıkladı. Partisinin tarihinden ne kadar kopmak istese de bunu pek başaramayan Le Pen’in cumhurbaşkanlığını kazanma yolunda yeni bir strateji benimsediği düşünülüyor.

Şekil 2: Fransa Cumhurbaşkanlığı Seçimi İkinci Tur Tahmini Oy Oranları

Kaynak: Ipsos/ Sopra Steria

Son olarak belirtmek gerekiyor ki 7 Mayıs seçimlerinde kazanan taraf Macron olacak gibi gözükse de sağ popülizmin yükselişini durdurmak için Fransız liderlerin mevcut politikalarını gözden geçirmesi oldukça önemli. Her ne kadar 7 Mayıs’ta gerçekleşecek ikinci tur seçimleri Marine Le Pen’in kazanması düşük de olsa ihtimaller dâhilinde (Bkz. Şekil 2). Macron’a verilen destek rahatlatıcı olsa da Fransa seçimlerinin ilk turunda Hollanda genel seçimlerine benzer sonuçlar çıktı. Hollanda genel seçiminde ikinci gelen Wilders’ten sonra cumhurbaşkanlığı yarışında ikinci olan Le Pen, Avrupa’da tehlike çanlarının çalmaya başladığını gösteriyor. Sağ popülizmin yükselmesine neden olan işsizlik, güvenlik ve göçmenlerin uyum sorunu başta olmak üzere birçok konuda etkili çözümler bulunması gerekiyor. Krizlerden beslenen aşırı sağ popülizmi yenmede atılacak en önemli adımlardan biri vatandaşların mevcut hükümetlere olan tepkisini azaltmak olduğundan halkın sorunlarını önemseyen liderlerin varlığı gelecek yıllar için önem taşıyacak.

Selvi Eren, İKV Uzman Yardımcısı

Diğer Yazılar