İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

AB GÜNDEMİ: Fransa`nın ve AB`nin Geleceği İçin Yeni Bir Soluk: Cumhurbaşkanı Macron

Hem Fransa’nın hem de Avrupa’nın geleceği açısından merakla beklenen Fransa cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda, Macron, rakibi Le Pen’e karşı ezici bir zafer kazandı.
AB GÜNDEMİ: Fransa`nın ve AB`nin Geleceği İçin Yeni Bir Soluk: Cumhurbaşkanı Macron

Fransa'nın ve AB'nin Geleceği İçin Yeni Bir Soluk: Cumhurbaşkanı Macron

7 Mayıs 2017 tarihinde gerçekleşen ikinci tur seçimlerde aldığı yüzde 66,1’lik oy oranıyla Fransa’nın yeni Cumhurbaşkanı seçilen Emmanuel Macron, Beşinci Cumhuriyet tarihine şimdiden adını yazdırmayı başardı (Bkz. Tablo 1). 39 yaşındaki Macron, 1848’te 40 yaşında cumhurbaşkanı olan 3’üncü Napolyon’u da geride bırakarak Fransa’nın en genç cumhurbaşkanı oldu. Ulusal Cephe Lideri (FN) Marine Le Pen’in yadsınamaz yükselişinin önünü kesen Macron’un, Fransız halkının sorunlarına çare bulmak ve aşırı sağ görüşün oy oranlarını yükseltmesini engellemek için beş senesi var.

Tablo 1: 7 Mayıs 2017 Fransa Cumhurbaşkanlığı Seçimi İkinci Tur Sonuçları

Beşinci Cumhuriyet tarihinde bir ilk olarak cumhuriyetçi ve sosyalist partilerden hiçbir aday ikinci tura geçmeyi başaramayıp yerini “hem sağı hem de solu” kucaklamaya çalışan 2016’da kurulan parti lideri Emmanuel Macron ve 2011’de liderliğini üstlendiği zamandan itibaren partisini aşırılıklardan arındırmaya çalışan Marine Le Pen’e bıraktı. İlk tur seçim sonuçları, öncekilerden farklı olmasının da ötesinde oyların yüzde 21,30’unu almayı başararak ikinci tura geçen aşırı sağcı Le Pen’le birlikte oldukça da korkutucuydu. İlk tur sonuçlarının açıklandığı 23 Nisan akşamı yenilen adayların aşırılığa karşı cumhuriyeti korumak için Le Pen’e karşı zaman kaybetmeden çağrıda bulunması da bu korkuyu ifade ediyordu. Her ne kadar ilk turda yüzde 19,58’lik oy alan aşırı solcu Jean-Luc Mélenchon direkt olarak Macron’a oy verin demese de Le Pen’e oy verilmemesi gerektiğini her seferinde vurguladı.

AB karşıtlığı noktasında Marine Le Pen’in söylemleriyle benzerlikler taşıyan “Ayağa Kalk Fransa” lideri Nicolas Dupont-Aignan’ın ilk turdan sonra Le Pen’e destek vereceği tahmin ediliyordu ve beklenen açıklama ilk turdan birkaç gün sonra geldi. İkili, Le Pen’in cumhurbaşkanı seçilmesi halinde Dupont-Aignan’ın gelecek başbakan olması konusunda anlaşsa da bu ittifak “Ayağa Kalk Fransa” cephesinde pek de olumlu karşılanmadı. Parti başkan yardımcılarının istifası ve Le Pen’in 7 Mayıs’taki yenilgisinden sonra beklediğini bulamayan Dupont-Aignan’ın aşırı sağ ile ittifakının bedeli ağır oldu.

Fransız Halkının Memnuniyetsizliği ve Marine Le Pen’in Yükselişi

23 Nisan’daki ilk tur sonuçları daha önce ülke yönetiminde söz sahibi olmamış parti liderlerini ikinci tura taşırken Fransız halkının önemli bir bölümü sonuçlara karşı öfkeliydi. Cumhuriyetçi Fillon, Sosyalist Hamon başta olmak üzere birçok liderin yenilgisi seçmenlerinde hem adaylarına hem de ilk turun kazananlarına karşı büyük bir tepki yarattı. Bunun bir sonucu olarak ikinci turda yaklaşık 48 milyon kayıtlı seçmenden 12 milyondan fazlası oy kullanmadı, 4 milyon seçmen ise boş veya geçersiz oy kullandı (Bkz. Tablo 2).

Tablo 2: Fransa Cumhurbaşkanlığı Seçimi İkinci Tur Katılım Oranı

Le Pen’in olası zaferinin Fransa Cumhuriyeti’nin temel değerlerini ve kurucusu olduğu AB’yi temelinden sarsma riski karşısında oy kullanma oranlarının düşüklüğü dikkat çekici. Le Pen’e karşı “Cumhuriyet barajı”nın oluşturulduğu iki haftalık bir dönemde Macron, kendisini desteklemese dahi Le Pen’e karşı tercih eden birçok politikacı ve seçmenin tek seçeneği oldu. İlk tur sonuçlarına göre yüzde 24,01 olan oy oranının yüzde 66’ya yükselmesinin en büyük sebebi rakibinin Le Pen olmasıydı.

Marine Le Pen cephesinden sonuçları değerlendirecek olursak, sistem ve AB karşıtı politikacının cumhurbaşkanı olamaması, aşırı sağ partinin Fransız siyasal yapısına uymayan görüşlerinin bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Bunun yanında FN’nin kurulduğu tarih olan 1972’den bu yana aldığı oy oranı hiçbir zaman bu kadar yüksek olmamıştı. İlk turda 7,67 milyon seçmenin oyunu alan Le Pen, ikinci tura kadar yaklaşık 4 milyon seçmeni daha kendisine oy vermesi için ikna etti.

2002 yılında Cumhuriyetçi Jacques Chirac’a rakip olarak ikinci tura geçen Jean-Marie Le Pen 5,53 milyon seçmenden (yüzde 17,79) oy almıştı. 15 yıl sonra kızı Marine Le Pen cumhurbaşkanlık yarışında ikinci tura geçmeyi başarıp babasının oy oranlarını ikiye katladı (Bkz. Tablo 3). İlk turun ilk beş adayı arasında yer alıp ilk turda elenen parti liderlerinin Le Pen’e oy verilmemesi yönündeki çağrılarına rağmen az bir oranda da olsa Le Pen’e kayan seçmenler oldu. Cumhuriyetçi Fillon’un seçmeninin yüzde 19’u, aşırı solcu Mélenchon’un yüzde 12’si ve Hamon liderliğindeki sosyalistlerin de yüzde 5’i ikinci turda Marine Le Pen’e oy vermeyi tercih etti.

Çok farklı ideolojilerin seçmen oylarının kendi adayları yarıştan çekildiğinde AB, göç ve sistem karşıtı Marine Le Pen’e kayması aslında sağcı popülist partilerin yükselişinin temelinde yer alan bir unsur. Fransa’da yüksek işsizlik oranı ve 13 Kasım 2015’ten beri OHAL’de olunmasına sebebiyet veren terör saldırıları olarak somutlaşan krizler seçmenlerin oylarının popülist partilere kaymasına sebep oluyor. Aynı kayma seçmenlerin köklü partilere duyduğu güvensizlik ve memnuniyetsizlikten de kaynaklanıyor. Cumhuriyetçi Fillon hakkında çıkan yolsuzluk iddiaları, sosyalist Benoit Hamon’un söyleminin ikna gücünden yoksun olması gibi etkenler sistemi eleştiren ve korumacı politikalara yönelen adayları ön plana çıkarıyor. Bunların dışında Macron’un programını beğenmeyen veya cumhurbaşkanı olarak Le Pen ile Macron arasında herhangi bir fark görmeyen seçmenin sandıklara gitmemesi veya boş oy kullanması da sorunların çözümüne karşı olan umutsuzluğunu dile getiriyor.

Tablo 3: 2002 ve 2017 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri İlk İki Adayın Oy Oranları

AB ve Fransa’nın Geleceği için Emmanuel Macron Neler Vadediyor?

Emmanuel Macron, 21 Aralık 1977’de Lille yakınlarında bulunan Amiens şehrinde dünyaya geldi. Şimdiye kadar ünlü Fransız yazar Jules Verne’in yaşadığı şehir olarak bilinen Amiens artık Macron ile de anılacak. Paris Siyasal Bilimler Enstitüsü  ve Ulusal İdare Okulu’ndan mezun olan Macron iş hayatına müfettiş yardımcısı olarak başladı. 2007 yılında, 1981-1991 yılları arasında François Mitterrand’ın özel danışmanlığını yapmış olan ekonomist Jacques Attali’nin yönettiği Ekonomik Büyüme Komisyonu’nda yardımcı raportörlüğe getirildi. Daha sonra Rothschild Bankasında yönetici ortaklığına yükselen Macron 2012 yılında Nestlé ve Pfizer arasında 9 milyar avroluk bir anlaşma imzalanmasını sağladı. “Çocuk bankacı” sıfatıyla anılmasına neden olan bu iş deneyimi aynı zamanda seçimlerden önce Macron’un en fazla eleştirildiği konulardan birisiydi. 2011’de Hollande’ın ekonomi danışmanı olan Macron, Hollande 2012’de cumhurbaşkanı olduğunda Cumhurbaşkanı Genel Sekreter Yardımcılığı’na getirildi. 2014 yılında işsizliğe çare bulması amacıyla Ekonomi ve Sanayi Bakanı olarak atanan Macron 30 Ağustos 2016’daki istifasına kadar bu görevinde kaldı.

İstifa etmeden kısa bir süre önce 6 Nisan 2016’da doğduğu şehir olan Amiens’de “ne sağ ne de sol” En Marche! Hareketi’ni oluşturan Macron kısa sürede geleneksel siyasetten kopmak isteyen politikacıları ve seçmeni kendine çekmeyi başardı. 16 Kasım 2016 tarihinde de cumhurbaşkanlığına aday olan Macron çok kısa bir sürede sadece Fransa’da değil AB çapında da tanınan ve hatırı sayılır şekilde desteklenen bir politikacı haline geldi. Oldukça genç, dinamik ve hırslı bir imaj çizen Macron aynı zamanda toleranslı liberal değerleri de benimseyen bir aday olarak AB tarafından desteklendi. 2017 yılının başlarında Cumhuriyetçi Fillon’un eşi ve çocuklarını parlamentoda çalışır göstererek aylık milyonlarca avro ödenmesini sağladığı iddialarıyla birlikte Macron cumhurbaşkanlığı yarışında ilk sıraya yükseldi. 2016 yılına damga vuran sağcı popülizmle yoğun bir savaş veren AB kurumları için siyasi yolsuzluklara bulaşmamış, taze ve farklı bir liberal görüşü temsil eden bir aday tam da aradıkları kişiydi.

L’Opinion gazetesindeki bir makaleye göre açık ara zaferine rağmen Macron zorunlu bir tercih olduğu için kendisini “hassas” bir cumhurbaşkanlığı dönemi bekliyor. Seçimden önce 5 Mayıs Cuma günü Le Figaro gazetesinde yayımlanan ankete göre Fransızların sadece yüzde 41’i Macron’un gelecek yıllarda ülke yönetiminde söz sahibi olmasını istiyor. Ipsos’un Le Monde gazetesi için hazırladığı ankete göre ikinci turdan önce Fransızların yüzde 47’si Macron’u sevmediklerini belirtiyor. Aynı anketler Fransızların Macron’a AB konusunda ve uluslararası politikada güvendiğini ortaya koyarken; işsizlik, siyasi yozlaşma, vergiler, göç, terör ve emeklilik sistemi gibi temel konulardaki çözüm önerilerine güvenmediğini ortaya koyuyor.

Büyümenin 2016 yılında yüzde 1,1 seviyesinde kaldığı, genç işsizliğin ise yüzde 25’e ulaştığı günümüz bağlamında Fransız ekonomisi zor günler geçiriyor. Beş yıllık Macron döneminde eski Ekonomi Bakanını en çok zorlayacak konuların başında bu nedenle işsizlik geliyor. 11-18 Haziran tarihlerinde gerçekleşecek olan parlamento seçimleri sonuçları hakkındaki belirsizlik de Macron için zorlu bir sürecin habercisi olarak görülüyor. Ancak 7 Mayıs tarihinde Ipsos/Sopra-Steria’nın açıkladığı anketlere göre Fransızların yüzde 61’i Emmanuel Macron’un mecliste çoğunluğa sahip olmasını istemiyor. Uzmanlar Macron’un kazanmak için sağ ve sol arasındaki denge konumuna devam etmesi gerektiğini vurguluyor. De Gaulle ve Mitterrand’ın izinden gittiğini söyleyen Macron’un parlamento seçimlerinde seçmeni ikna etmesinin cumhurbaşkanlığı seçiminden daha zor olacağı düşünülüyor.  Hem sağ hem sol hem de merkez için en iyi seçenek olarak öne çıkması gereken Macron’un atayacağı başbakan bu anlamda çok büyük önem taşıyor.

Olası bir yenilgide Macron’un kendi partisinden farklı bir hükümet ile ülkeyi yönetmesi gerekecek ki bu da Macron’un asla tamamen ülke yönetimini elde edemeyecek olması anlamına gelebilir. Bunun dışında, Fillon’un ilk turdaki yenilgisinin siyasi partiden ziyade kişisel bir yenilgi olduğunun altı çizilirken parlamento seçimlerinde çoğunluğu kazanma ihtimalinin oldukça yüksek olduğu düşünülüyor.

Son olarak, AP Başkanı Antonio Tajani, Macron’un zaferi ile popülizmin yükselişinin Paris’te sona erdiğini dile getirdi. Avusturya, Hollanda ve Fransa seçim sonuçlarının gösterdiği üzere Brexit’in bir örnek değil; bir anomali olduğunu belirten Tajani daha iyisi için hep beraber çalışma mesajı verdi. Macron’un zaferi Brexit sürecinin kurucu ülkeler için örnek teşkil etmeyeceğini göstermesi açısından AB değerlerinin geçen seneki zorluklardan sonra yeniden güç kazanacağının sinyallerini veriyor.

Selvi Eren, İKV Uzman Yardımcısı

Diğer Yazılar