Brexit Müzakerelerinde Üçüncü Tur: Önemli Görüş Ayrılıkları Devam Ediyor
Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılmasıyla ilgili görüşmelerin üçüncü turu 28-31 Ağustos 2017 tarihlerinde Brüksel’de gerçekleşti. Görüşmelerde, ikinci turun devamı olarak, 2019 yılında Birleşik Krallık’ın AB üyeliğini sona erdirecek olan somut konular ele alındı. Bu konuların başında; AB’nin mali talepleri, Kuzey İrlanda ile AB arasındaki sınırın durumu ve Birleşik Krallık’ta yaşayan AB vatandaşlarıyla AB ülkelerinde yaşayan Birleşik Krallık vatandaşlarının statüleri geliyor. Bu yıl haziran ayında başlayan müzakerelerin, 2019 yılı mart ayında sonuçlanması gerekiyor. Fakat müzakerelerin üçüncü turunda da herhangi bir ilerleme sağlanamadı. Taraflar arasındaki önemli görüş ayrılıkları devam ediyor.
Brexit Müzakerelerinde Üçüncü Tur
Hatırlanacağı üzere Birleşik Krallık, geçen yıl haziran ayında yapılan referandumda AB'den ayrılma kararı almış; 29 Mart 2017'de Lizbon Antlaşması'nın 50’nci Maddesi’ni işleterek ayrılık sürecini resmen başlatmıştı. Bundan sonra taraflar öncelikler ve tarihler konusunda anlaşmaya vardı. Görüşmelerin AB'nin istediği gibi sıralı bir şekilde yapılması ve ilk etapta vatandaş hakları, İrlanda ile Birleşik Krallık'a bağlı Kuzey İrlanda arasındaki sınır sorunu ve ayrılığın mali faturasını kapsayan geri çekilme; ardından ilişkilerin geleceği ve son olarak da geçiş döneminin ele alınması planlandı. Buna göre, Birleşik Krallık’ın müzakerelerin başında görüşülmesini istediği Brexit sonrası ilişki modeli, AB Konseyinin yeterli ilerleme kaydedildiğine karar vermesi durumunda görüşülmeye başlanabilecek. Birleşik Krallık’ı Brexit Bakanı David Davis’in, AB'yi de Başmüzakereci Fransız Michel Barnier’in temsil ettiği geri çekilmeye dair müzakerelerin ilk turu haziran, ikinci turu temmuz ayında yapılmıştı. Taraflar bu görüşmelerde vatandaşlık hakları, mali anlaşma ve Kuzey İrlanda ile olan sınır hususlarını ele almıştı.
Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılmasına ilişkin müzakerelerin üçüncü turu ise Belçika’nın başkenti Brüksel’de 28 Ağustos 2017 tarihinde başladı. Heyetler arası görüşmelerin 31 Ağustos 2017 tarihine kadar sürdüğü müzakereler verimli geçmiş olsa da önemli konularda somut ilerleme kaydedilemedi. Taraflar görüşmelerde Brexit'in mali boyutu, vatandaş hakları ve İrlanda ile Birleşik Krallık'a bağlı Kuzey İrlanda arasındaki sınır sorunu gibi bir dizi zorlu konu üzerinde yine uzlaşamadı.
Şüphesiz ki üçüncü tur müzakerelerinin ana gündemi Brexit'in mali boyutu idi. Bilindiği üzere, AB Londra’dan AB üyeliğinden doğan tüm mali yükümlülüklerini yerine getirmesini istiyor. Birleşik Krallık’ın AB'den çıkışının mali boyutu ile ilgili şu ana kadar farklı rakamlar telaffuz edildi. AB, ilk etapta bu bedelin 60 milyar avro civarında olacağını söyledi. Ancak basında yer alan haberlere göre, bu bedel 100 milyar avroya kadar çıkabilir. Her şeyden önce, Birleşik Krallık AB'nin bütçe konusundaki yaklaşımını "tepeden inmeci" ve "maksimalist" olarak görüyor. Bu minvalde, üçüncü tur müzakerelerinde Birleşik Krallık hükümeti mali uzlaşıya dair 11 sayfalık bir yasal analiz sundu. AB'nin Birleşik Krallık’ın mali taahhütlerini hesaplamak için kullandığı Çok Yıllı Mali Çerçeve (MFF) ve diğer belgelerin genel içerikli olduğunun ve Birleşik Krallık’ın AB üyeliğinden doğan tüm mali yükümlülüklerini yerine getirmesinde yasal bir dayanak olamayacağının altı çizildi. Birleşik Krallık’ın bu analizi eylül ayında gerçekleşecek olan müzakerelerin dördüncü turunda değerlendirilecek. Fakat taraflar bu önemli konuda birbirlerinden çok uzak görünüyor.
AB üyesi olan İrlanda ile Birleşik Krallık'a bağlı Kuzey İrlanda arasındaki sınır sorunu ve bölgedeki barış sürecinin geleceğine ilişkin konular da müzakerelerin üçüncü turunda masaya yatırıldı. Bilindiği üzere, Birleşik Krallık hükümeti, Kuzey İrlanda ve İrlanda arasındaki sınırın yeniden çekilmesini ve pasaport kontrolü gibi düzenlemelerin sıkılaştırılmasını istemiyor. Ada'nın bu bölgesinde yeniden fiziki sınır uygulamasına geçilmesi durumunda, Kuzey İrlanda barış sürecinin bundan etkilenebileceği düşünülüyor. Bu kapsamda 16 Ağustos 2017 tarihinde Londra'da yayımlanan strateji belgesinde (Northern Ireland and Ireland Position Paper), İrlanda ile sınır kapısı gibi "fiziksel bir sınır" istenmediği belirtiliyor. Strateji belgesinde ayrıca tüm bunların Birlik ile müzakere edilmesi gerektiği, ancak amacın mümkün olan "en görünmez sınır" olduğu ifade ediliyor. Bu belge her ne kadar Birleşik Krallık’ın stratejisini anlamak açısından önemli olsa da, AB ve İrlanda'yı tatmin etmekten uzak görünüyor. AB, Birleşik Krallık’ın istediği "görünmez sınır" fikrinin bir fantezi olduğunu düşünüyor ve önce vatandaşlarının haklarının güvence altına alınması gerektiğine inanıyor.
Son olarak, müzakerelerin üçüncü turunda, vatandaş hakları konusunda, sınır çalışanları gibi bazı başlıklarda ilerleme kaydedildi; ancak, sağlık sigortası kartı gibi diğer konularda görüş ayrılıkları devam etti. Bilindiği üzere, Birleşik Krallık’ın AB ile yürüttüğü Brexit müzakerelerindeki en önemli başlıklardan birini de AB’deki Birleşik Krallık vatandaşları ile Birleşik Krallık’taki AB vatandaşlarının haklarının karşılıklı olarak korunması oluşturuyor. Bu konu Birleşik Krallık'ta yaşayan 3,2 milyon AB vatandaşının yanı sıra AB'de bulunan 1 milyon civarında Birleşik Krallık vatandaşını, yani toplamda 4 milyondan fazla kişiyi ilgilendiriyor. AB, Birleşik Krallık'taki vatandaşlarının haklarıyla ilgili konuların öncelikle çözüme kavuşturulmasını ve bunların güvence altına alınmasını istiyor. Mevcut durumda AB vatandaşları diğer üye ülkelerde olduğu gibi Birleşik Krallık'ta da yaşama, çalışma, eğitim ve sosyal yardım haklarından faydalanabiliyor. Brüksel, mevcut statünün kazanılmış hak olduğunu ve bunların Brexit sonrasında da devam etmesi gerektiğini savunuyor. Birleşik Krallık Başbakanı May ise bu konuyla ilgili olarak 22-23 Haziran 2017 tarihlerindeki AB Liderler Zirvesi’nde teklifi sunmuştu. Ancak, AB liderleri teklifi yeterli bulmayarak "beklentilerin altında" şeklinde nitelemiş ve bu konuda Brexit görüşmelerinin uzun süreceğinin mesajını vermişti.
Tarafları Bundan Sonraki Süreçte Neler Bekliyor?
Müzakerelerin dördüncü turunun, 18-22 Eylül tarihlerinde Brüksel’de yapılması planlanıyor. AB’nin 27 Ekim'de, ya da en geç aralık ayında ikinci aşamaya geçilmesine karar vermesi bekleniyor. Her şey takvime uygun şekilde ilerlerse, müzakerelerin iki yıl sürmesi ve Birleşik Krallık’ın 2019 yılı mart ayında AB’den ayrılması öngörülüyor. Müzakerelerin iki yılda bitirilememesi durumunda ise tüm AB üye ülkelerinin rızasıyla müzakereler bir yıl daha uzatılabiliyor. Birleşik Krallık ve AB'nin iki yıl içinde bir anlaşma üzerinde uzlaşamaması ve tek bir AB ülkesinin bile müzakereleri uzatmama yönünde karar alması durumunda Birleşik Krallık, AB ile hiçbir anlaşma yapamadan Birlik’ten ayrılabiliyor. Bununla beraber, Birleşik Krallık hükümetinin müzakerelerin herhangi bir noktasında fikrini değiştirme ve ayrılıktan vazgeçme ihtimali de bulunuyor. Eğer ayrılık gerçekleşirse, Birleşik Krallık AB'ye tekrar üye olmak istemesi durumunda diğer aday ülkeler gibi başvuru sürecinden geçmek zorunda. Takvimin 2018 yılı ekim ayında müzakerelerin sona ermesi, 2019 yılı mart ayına kadar geçecek sürede Birleşik Krallık Parlamentosunun, AB Konseyinin ve AP’nin yapılan anlaşma üzerinde oylama yapması ile sürmesi öngörülüyor. Müzakereler sonunda varılacak anlaşmanın AB tarafından kabul edilmesi için, AB üyesi ülkelerin yüzde 72'sinin onayı gerekecek. Onay veren ülkelerin AB nüfusunun yüzde 65'ini temsil etmesi gerekiyor.
Tarafları önümüzdeki kısa dönemde başka zorluklar da bekliyor. Öncelikle Birleşik Krallık’ın, Birlik kanunlarıyla bütünleşmiş olan yasalarında önemli bir düzenleme yapması gerekiyor. Bilindiği üzere, Birleşik Krallık 1972 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile üyelik anlaşması imzalamış; bu imzanın ardından Avrupa Toplulukları Yasası (ECA) isimli kanun yürürlüğe girmişti. Bu kanun, Birleşik Krallık’ın kendi hukuk sistemine Avrupa anlaşmalarını dâhil etmesini sağlamış; Avrupa kanunlarının Birleşik Krallık kanunları üzerinde önceliği kabul edilmişti. Bu kapsamda, Birleşik Krallık’ta yürürlükte olan yaklaşık 20 bin AB yasası bulunuyor. Brexit ile bu kanunun yürürlükten kalkacak olması, Birleşik Krallık’ın kısa zamanda bu boşluğu doldurmasını ve AB kanunlarını ulusal kanunlara dönüştürmesini gerekli kılıyor.
Nitekim bu konudaki çalışmalarını sürdüren hükümet, Brexit sürecinin sonunda AB yasalarının Birleşik Krallık yasaları üzerindeki üstünlüğünü ortadan kaldıracak ve Birliğin mevzuatını ülkenin iç hukuku haline getirecek yasa tasarısını 13 Temmuz 2017 tarihinde açıkladı. Büyük İptal Yasa Tasarısı (Great Repeal Bill) olarak adlandırılan düzenlemeyle, AB yasalarına iç hukuk karşısında üstünlük sağlayan ECA iptal edilecek. Tasarıyla bakanlıklar, AB mevzuatında kendi alanlarını ilgilendiren düzenlemeleri “kopyala yapıştır” yöntemiyle, parlamentonun onayına ihtiyaç duymadan iç hukuk haline getirme yetkisine kavuşacak. Bu uygulama, Birleşik Krallık’ta “8’inci Henry Yetkileri” (Henry VIII Powers) olarak biliniyor. Tasarının Birleşik Krallık Parlamentosu tarafından sonbaharda tartışılmaya başlanması ve ülkenin AB'den resmen ayrılmasının planlandığı dönem olan 2019 yılı mart ayından önce oylanması bekleniyor. Ancak, bu süreç tartışmalı geçebilir. Muhalefetteki İşçi Partisi ve Liberal Demokrat Parti, parlamentoyu devre dışı bırakacak bu uygulamaya karşı çıkıyor.
Son olarak, 22-23 Haziran 2017 tarihlerindeki AB Liderler Zirvesi’nde gündeme gelen, Birleşik Krallık AB’den ayrıldıktan sonra Avrupa Bankacılık Otoritesi (EBA) ve Avrupa İlaç Ajansı (EMA) gibi Londra'da yerleşik AB kuruluşlarının nereye taşınacağı konusu var. Fransa ve Almanya iki kuruluşa birden ev sahipliği yapmak istediğini belirtse de AB yetkilileri iki kurumun aynı şehre taşınmayacağını kaydetti. Toplamda binden fazla çalışanı bulunan kuruluşlara ev sahipliği yapmak isteyen aday ülkeler 31 Temmuz 2017 tarihinde başvurularını tamamladı. Başvuruların ardından Avrupa Komisyonu belirlenen kriterlere göre bu ay içeresinde başvuruları değerlendirip, kasım ayında bu kurumların hangi ülkelere taşınacağına yönelik oylama yapacak.
Emre Ataç, İKV Uzman Yardımcısı