İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

AB GÜNDEMİ: AB-Ukrayna Ortaklık Anlaşması Zorlu Sürecin Sonunda Yürürlükte

AB-Ukrayna Ortaklık Anlaşması, on yıllık serüvenin sonunda yürürlüğe girdi. Anlaşma, AB-Ukrayna-Rusya üçgeninde yaşananlar nedeniyle AB’nin “en dramatik” ortaklık anlaşması olarak anılıyor.
AB GÜNDEMİ: AB-Ukrayna Ortaklık Anlaşması Zorlu Sürecin Sonunda Yürürlükte

AB-Ukrayna Ortaklık Anlaşması Zorlu Sürecin Sonunda Yürürlükte

Ukrayna ile AB arasında müzakerelerine on yıl önce başlanan Ortaklık Anlaşması, nihayet 1 Eylül 2017 tarihinde tüm hükümleriyle yürürlüğe girdi. Anlaşmanın siyasi hükümleri Kasım 2014, Derin ve Kapsamlı Ticaret Alanı’na (Deep and Comprehensive Free Trade Area - DCFTA) yönelik ticari hükümleri ise Ocak 2016 itibarıyla uygulamaya koyulmuştu. Anlaşmanın imzalanması ve yürürlüğe girmesi sürecinde Rusya-Ukrayna-AB üçgeninde yaşananlar ışığında, 1 Eylül 2017 tarihinin Ukrayna için büyük sembolik öneme sahip olduğunu belirtmek gerekiyor. Anlaşmanın sembolik önemini anlayabilmek için biraz geriye gitmekte yarar var.

Ortaklık Anlaşması’nın Çalkantılı İmza Serüveni

1991 yılında Sovyetler Birliği’nden ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Ukrayna ile AB arasındaki ilişkiler, 1994 yılında akdedilen Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması zemininde ilerletilmekteydi. AB ile Ukrayna liderleri arasında ilişkilerin, siyasi işbirliğini ve derin ve kapsamlı bir serbest ticaret alanının oluşturulmasını öngören Ortaklık Anlaşması temelinde ilerletilmesi konusunda mutabakata varılması üzerine AB, Doğu Ortaklığı ülkeleriyle akdettiği “yeni nesil” ortaklık anlaşmalarından ilkinin müzakerelerine 2007 yılında Ukrayna ile başladı. Müzakereler Aralık 2011’de tamamlanmasına karşın Ortaklık Anlaşması’nın imza süreci, eski Başbakan Yuliya Timoşenko başta olmak üzere muhalif birçok ismin siyasi güdümlü suçlamalarla yargılanarak hapse atılması nedeniyle sekteye uğradı.

Ukrayna-AB Ortaklık Anlaşması’nın 28-29 Kasım 2013 tarihlerinde Vilnius’ta gerçekleşen Doğu Ortaklığı Zirvesi’nde imzalanması planlanmaktaydı. Zirvenin arifesinde 2010 yılında iktidara gelen Rusya yanlısı Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç’in, Kremlin’den gelen baskı üzerine Ukrayna’yı anlaşmadan çektiğini açıklaması, Ukrayna’nın AB perspektifini belirsizliğe sürüklerken ülkede tarihi olarak nitelendirilebilecek gelişmelerin başlangıcı olacaktı. Rusya, Kazakistan ve Belarus ile birlikte oluşturduğu Avrasya Ekonomik Birliği’ne (Eurasian Economic Union – EEU) Ukrayna’nın katılımının, söz konusu girişimin başarısı için hayati nitelikte olduğuna inanıyordu. Aynı yılın eylül ayında, Rusya’nın baskısıyla bir başka Doğu Ortaklığı ülkesi olan Ermenistan,  AB ile Ortaklık Anlaşması imzalamaktan vazgeçtiğini açıklayarak, bunun yerine EEU’ya katılma kararı almıştı.

Yanukoviç’in Ortaklık Anlaşması’ndan çekilme kararı, AB ile bütünleşmenin ülkelerinin modernizasyonu ve kalkınması için tek yol olduğuna inanan Batı yanlısı binlerce Ukraynalıyı sokağa dökerek Euromaidan protestolarını başlatacaktı. Ukrayna 2004 yılındaki Turuncu Devrim’in ardından en büyük protestolara sahne olurken, Yanukoviç rejiminin düşmesi ve geçici hükümetin kurulması, Rusya’nın ülkeye müdahalesine ve Mart 2014’te ise Kırım’ı ilhak etmesine zemin hazırlayacak ve Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesinde halen sürmekte olan çatışmaların fitilini ateşleyecekti. AB ise Rusya’nın, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve siyasi egemenliğini hedef alan hamlelerine yaptırımlarla karşılık verecekti. Bu arka plan, Ortaklık Anlaşması’nın Ukrayna halkı için bürokratik bir metnin çok ötesinde bir anlam taşıdığını gösteriyor.

Onay Süreci ve Hollanda’nın “Hayır”ı

Ukrayna-AB Ortaklık Anlaşması, nihayet Haziran 2014’te AB liderleri ile Ukrayna’nın Batı yanlısı yeni Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko tarafından imzalanabildi. Anlaşmanın yürürlüğe girmesi için sırada AB’de ve Ukrayna’daki iç onay sürecinin tamamlanması vardı. Ukrayna-AB Ortaklık Anlaşması, hem AB’nin hem de Üye Devletlerin yetkilerini ilgilendiren bir “karma anlaşma” olduğu için AB’nin yanı sıra 28 Üye Devletin de onayını gerektirmekteydi. Anlaşmanın geleceği, bu süreçte bir kez de 2016 yılında Hollanda’da gerçekleştirilen referandumdan çıkan “hayır” oyu nedeniyle tehlikeye girdi.

Ukrayna-AB Ortaklık Anlaşması, Nisan 2016’da Hollanda’da istişari nitelikteki referandumda halkın onayına sunuldu. Hollanda’da referandumun geçerli sayılabilmesi için gerekli yüzde 30’luk eşiğin yalnızca 2 puan üzerindeki katılım düzeyiyle gerçekleştirilen referandumdan çıkan sonuç, 2005 yılındaki AB Taslak Anayasası referandumunu anımsattı. Hollandalıların yüzde 61’inin anlaşma aleyhinde oy kullanması, anlaşmanın diğer ülkelerdeki onay sürecini yavaşlattı. Her ne kadar Ukrayna Ortaklık Anlaşması’na ilişkin referandum bağlayıcı nitelik taşımasa da, Mart 2017’de seçime gitmeye hazırlanan Hollanda siyasi eliti, sonucun dikkate alması gerektiği kanısındaydı. “Hayır” cephesinin başlıca argümanı, anlaşmanın AB’nin kapılarını; yolsuzluğun yaygın olduğu, fakir ve jeopolitik açıdan hassas bir konumdaki Ukrayna’ya açacağı ve böylece AB’nin Rusya’dan gelecek olası tehditlere karşı daha da savunmasız hale geleceğiydi. Referandum krizi, Hollanda’nın talebiyle Aralık 2016 tarihli AB Zirvesi’nde, Ortaklık Anlaşması’nın; Ukrayna’ya AB üyelik perspektifi sunmadığı, askeri yardım sağlama taahhüdü içermediği ve Ukraynalıların AB işgücü piyasasına erişim imkânı vermediği yönünde bir açıklamanın anlaşmaya eklenmesiyle çözüme kavuşturuldu. Anlaşma, nihayet Mayıs 2017’de Hollanda Senatosu’nun üçte ikisinin lehte oyuyla kabul edildi.

İmzacı ülkenin siyasi, ekonomik ve sosyal normlarını AB normlarına uyumlu hale getirme amacı taşıyan ortaklık anlaşmaları -açıkça ifade edilmese de- AB üyeliğine giden yolun başlangıcı olarak görülüyor. Bu bağlamda AB’nin, Hollandalıların kaygısını anlaşmanın üyelik perspektifi içermediği yönünde bir açıklama getirerek yatıştırmaya çalışması oldukça dikkat çekici.

11 Temmuz 2017 tarihinde AB Konseyi’nin Ortaklık Anlaşması’nın onaylanmasına ilişkin kabul ettiği kararla, Ukrayna-AB Ortaklık Anlaşması’nın on yıllık serüveni de tamamlanmış oldu ve anlaşma tüm hükümleriyle 1 Eylül 2017 tarihinde yürürlüğe girdi. Ortaklık Anlaşması ile bağlantılı son derece önemli bir gelişme, Ukrayna’nın Haziran 2017’de vatandaşları için Schengen Alanı’na vizesiz seyahat imkânı elde etmesi oldu.

Ortaklık Anlaşması Ne Getiriyor?

Ortaklık Anlaşması, AB ile Ukrayna arasındaki işbirliğini ve ticari ilişkileri derinleştirerek ortaklık kurmanın yanı sıra Ukrayna için kapsamlı bir reform gündemi ortaya koyması bakımından büyük önem taşıyor. AB’nin Ukrayna ile angajmanında ülkedeki reform sürecini desteklemede kurumsal olarak eşgüdümlü hareket edebilmesi için Nisan 2014’te kurulan Ukrayna Destek Grubu, Ortaklık Gündemi’nin uygulanmasını takip ediyor.

Ukrayna-AB Ortaklık Anlaşması, AB’nin diğer ülkelerle imzaladığı benzer anlaşmalara kıyasla daha fazla alanı kapsıyor. Ortaklık Anlaşması kapsamında, Ukrayna’nın; demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, iyi yönetişim, ticaret ve sürdürülebilir kalkınma alanlarında yapısal reformlar gerçekleştirmesi öngörülüyor. Çevrenin korunması, sosyal kalkınma, ulaşım, tüketici hakları, fırsat eşitliği, eğitim ve kültür, sanayi ve enerji gibi alanlarda Ukrayna ile AB arasındaki işbirliğinin güçlendirilmesi de Ortaklık Anlaşması kapsamında hedeflenenler arasında. Tüm bunlara ek olarak anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle birlikte; iki ortak arasında dış politika ve güvenlik, yargı, vergilendirme, bilim, teknoloji, eğitim ve dijital teknoloji alanlarında işbirliğinin ivme kazanması amaçlanıyor.

Bazı hükümleri 2014 yılı itibarıyla operasyonel hale gelen Ortaklık Anlaşması’nın AB’nin yetki alanındaki ticari hükümleri yani DCFTA, Ocak 2016’da uygulanmaya başlamıştı. AB Tek Pazarı, Avrupa Ekonomik Alanı ve AB ile muhtemel aday ülkeler arasında akdedilen ticari anlaşmalardan edinilen deneyimin ürünü olan DCFTA, AB ile Ukrayna’nın pazarlarının mal ve hizmet ticaretine açılmasının ötesinde, Ukrayna’nın; sağlık ve bitki sağlığı, fikri mülkiyet hakları, ticaret kolaylığı, kamu alımları, rekabet gibi alanlarda AB norm ve standartlarına uyum sağlamasını öngörüyor. Bunların yanında anlaşmada, ticaretle ilgili enerji konularına yönelik bağlayıcı hükümler de bulunuyor. Avrupa Komisyonu verileri, DCFTA’nın yürürlüğe girmesinden bir buçuk yıl sonra Ukrayna ile AB arasında ticaretin yüzde 10 oranında arttığını ve AB’nin Ukrayna’nın en önemli ticaret ortağı olarak konumunu pekiştirdiğini ortaya koyuyor.

Anlaşma, Kiev cephesinde AB üyeliği yolunda tarihi bir adım olarak değerlendirilse de AB’nin bu konuda herhangi bir taahhütte bulunmaktan kaçındığı dikkat çekiyor. Ukrayna siyasi eliti, ülkenin 10-15 yıl içerisinde AB’ye üye olabileceği beklentisini taşıyor. Buna karşın Almanya gibi önde gelen AB ülkeleri, Ukrayna’nın olası AB üyeliği konusunda beklenti yaratılmaması uyarısında bulunuyor. Ukrayna’nın karşı karşıya olduğu jeopolitik zorluklar, yapısal sorunlar, Rusya faktörü ve AB’nin içerisinde bulunduğu durum, böyle bir olasılığı daha da zorlaştırıyor. Nitekim Hollanda referandumundan çıkan sonuç, Ukrayna’nın AB perspektifinin bazı ülkelerde benzer engellerle karşılaşabileceğinin habercisi. Mevcut koşullarda, Ortaklık Anlaşması AB’nin doğu periferisindeki Ukrayna’ya önerebileceği en büyük havuç; Ukrayna’nın ise AB ile ilişkilerinde ulaşabileceği en ileri nokta olma özelliğini taşıyor.

Yeliz Şahin, İKV Kıdemli Uzmanı

Diğer Yazılar