KÜRESEL GÜNDEM: AB Doğu Ortaklığı Zirvesi: Daha Güçlü Bir İşbirliğine Doğru
AB Doğu Ortaklığı Zirvesi: Daha Güçlü Bir İşbirliğine Doğru
Belarus, Moldova, Ukrayna, Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan ile AB liderleri, 5’inci AB Doğu Ortaklığı Zirvesi için 24 Kasım 2017 tarihinde Brüksel’de buluşarak ortaklığın somut sosyoekonomik kazanımları üzerine görüştü. Doğu Ortaklığı, AB’nin aday statüsünde olmayan komşu ülkelerle Ortaklık Anlaşmaları imzaladığı ve Eylem Planları hazırladığı Komşuluk Politikası’nın unsurları arasında yer alıyor. Komşuluk Politikası, Birliğin 2004’de gerçekleşen beşinci ve en büyük genişleme dalgasının ardından yeni komşularıyla politik ve ekonomik işbirliğini güçlendirmek amacıyla başlatıldı. 2008 yılında İsveç ve Polonya’nın girişimiyle bölgesel işbirliğinin Doğu Avrupa ve Güney Kafkaslara genişletilmesi kararı alındı. Bu kararın ardından 2009 yılında AB Doğu Ortaklığı’nın hayata geçirilmesine katkıda bulunacak politik bir rehber oluşturulması amacıyla altı ortak ülke, AB ve 28 üye ülke liderleri iki yılda bir düzenlenen zirvelerde bir araya geliyor. Bu zirvelerden ilki, 7 Mayıs 2009’da Prag’da gerçekleşirken, beşinci zirve geçtiğimiz günlerde Brüksel’de düzenlendi ve burada, 2015 Doğu Ortaklığı Riga Zirvesi’nden bu yana kaydedilen gelişmeler gözden geçirildi.
Siyasi Birlik ve Ekonomik Entegrasyon Odaklı Stratejik Ortaklık
Karşılıklı çıkarlar prensibi üzerine kurulan Komşuluk Politikası’nın önemli bir ayağını oluşturan altı ülkeli Doğu Ortaklığı, ortak ülkelerin hem AB ile hem de Üye Devletler ile ikili ilişkilerini derinleştirmeyi amaçlıyor. Bu anlamda, ikili ilişkilerin temelinde ileri bir ekonomik entegrasyon, kültürel yakınlaşma, enerji alanında işbirliği ve ortak ülkelerin sosyoekonomik kalkınmasına katkıda bulunma gibi hedefler yer alıyor.
2015 yılının mayıs ayında gerçekleşen Riga Zirvesi’nde altı ortak ülke ve AB arasında dört öncelik alanı belirlenmişti. Bu alanlar daha güçlü ekonomi, iyi yönetişim, enerji ve ulaşım başta olmak üzere farklı alanlarda geliştirilmiş işbirliği ve kültürel yakınlaşma başlıklarını taşıyordu. Bu başlıklar Brüksel’de genişletilerek 2020 yılına kadar hayata geçirilmesi öngörülen 20 hedef haline getirildi ve zirvenin sonuç bildirgesinde detaylı olarak betimlendi (Bkz. Tablo).
Tablo: AB Doğu Ortaklığında 2020 Yılına Kadar 20 Hedef
Kaynak: Doğu Ortaklığı Zirvesi Ortak Bildirisi
Rusya’nın, eski Sovyet ülkelerinden olan Belarus, Moldova, Ukrayna, Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan üzerindeki nüfuzunun hala güçlü olduğunun altını çizmek gerekiyor. Özellikle Mart 2014’te Kırım’ın Rusya tarafından ilhak edilmesi ve sonrasında Ukrayna’nın doğusunda yaşanan çatışmalarda 10 binden fazla insanın ölmesi, sadece bölgesel değil küresel bağlamda ciddi bir krize neden olmuştu. Rusya’nın G8 üyeliğinin dondurulmasına neden olan söz konusu olaylar henüz çözümlenmemiş olmasına rağmen AB, 24 Kasım’daki zirvede “bölgede devam eden insan hakları ihlalleri karşısında derin endişe duyduğunu” ifade etmekle yetindi.
Bölgesel çatışmalar arasında taraf tutmayan bir dil kullanılması ve sosyoekonomik kalkınma konularına ağırlık verilmesinin, ilişkilerin stratejik ortaklık çerçevesinde ilerlemesini isteyen AB liderlerinin tutumunu yansıttığını söylemek mümkün. Nitekim zirve sonrasında konuşan AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, bu durumla ilgili Doğu Ortaklığı’nın AB ile Rusya arasında bir “jeopolitik güzellik yarışı” değil, “AB ile ortak üyeler arasında politik, ekonomik ve askeri çatışmaların olmadığı bir ortaklık” olduğunu dile getirdi. 2015 Riga Zirvesi’ne Ermenistan ve Azerbaycan arasında Dağlık Karabağ sorunu nedeniyle yaşanan tartışmanın damga vurduğu hatırlandığında, Brüksel Zirvesi’nin ılımlı bir havada geçmesinin sürdürülebilir kalkınma konularının zirvenin odak noktasında yer almasıyla alakalı olduğunu söyleyebiliriz. Diğer yandan, bölgesel çatışmaların çözülmesi temennisi dışında siyasi bir otorite kullanmayan AB’nin bu tutumu, Rusya’nın AB Daimi Büyükelçisi Vladimir Chizhov tarafından “ortaklığın ivmesini kaybettiği” şeklinde yorumlandı.
Ortak Ülkelerin Siyasi Tutumunu Belirleyen AB ve Rusya İkilemi
Ortak ülkelerden biri olmasına rağmen Belarus Cumhurbaşkanı Lukaşenka’nın zirveye katılmaması ortaklıkla ilgili dikkat çekici bir unsur olarak ön plana çıkıyor. Önceki dört zirvede AB, 1994 yılından bu yana ülkeyi yöneten ve “Avrupa’daki son diktatör” sıfatıyla anılan Lukaşenka’nın hoş karşılanmayacağını dile getirmişti. Brüksel’de gerçekleşecek beşinci zirve için Lukaşenka’ya ekim ayında davet gönderilmesi ise AB’nin tutumunda bir yumuşama olduğunu ortaya koyuyor. Nitekim AB Konseyi, 2010 yılında ülkedeki cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki yolsuzluklar ve sonrasında yaşanan çatışmalar nedeniyle uygulamaya koyduğu yaptırımların bazılarını Şubat 2016’da kaldırmıştı.
Ortak ülkelerin demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları ve seçimlerin uluslararası standartlarla yeterli düzeyde uyum içinde bulunması ön koşullarına sahip olan Doğu Ortaklığı’nda Belarus, en temel koşulları sağlayamayan bir ortak statüsünde yer alıyor. Ek olarak, Rusya liderliğindeki Avrasya Ekonomik Birliği’ne dahil olan ülke, her alanda Rusya’nın yakın ortağı konumunda. Ayrıca belirtmek gerekiyor ki; Dünya Ticaret Örgütü üyesi olmayan Belarus’un bu nedenle Doğu Ortaklığı’nın temel amaçlarından birisini yani AB ile ekonomik entegrasyonu sağlaması da oldukça düşük bir ihtimal. Benzer bir şekilde 2013 yılında Rusya’nın baskısıyla Avrasya Ekonomik Birliği’ne dâhil olmayı tercih ederek AB ile Ortaklık Anlaşması imzalamayan Ermenistan da bölgede Rusya tarafına daha yakın duran bir diğer ülke olarak öne çıkıyor. Buna karşın Doğu Ortaklığı Brüksel Zirvesi’nde, Ermenistan ile AB arasında Kapsamlı ve Geliştirilmiş İşbirliği Anlaşması’nın (Comprehensive and Enhanced Partnership Agreement) imzalanması, AB’nin Ermenistan’ı Kremlin’in etkisinden çıkarma kararlılığının bir kanıtı olabilir.
Bununla birlikte aralarında AB ile Ortaklık Anlaşmaları bulunan Gürcistan, Moldova ve Ukrayna, AB değerlerine önem veren ve AB’ye üye olmak istediğini belirten ülkeler olarak diğerlerinden ayrılıyor. Söz konusu ülkelerle imzalanmış olan Ortaklık Anlaşmalarının uzun vadede potansiyel bir AB üyeliğine dönüşebileceği ihtimali Brüksel Zirvesi’nde telaffuz edilmiş olsa da Komisyon Başkanı Juncker, Brüksel’deki 5’inci Doğu Ortaklığı zirvenin herhangi bir “genişleme veya üyelik zirvesi” olmadığını vurguladı.
ABD seçimlerinde payı olduğu iddia edilen Kremlin’in siber saldırılarının Avrupa kıtasında ve eski Sovyet ülkelerinde politik sorunlara neden olduğu endişesi son günlerde birçok haberde bülteninde kendine ana başlık olarak yer buldu. Komplo teorisi olduğu söylense de, Rusya etkisinin sürekli olarak politik arenada hissedilmesi ancak bu etkinin oranının tahmin edilememesi büyük endişelere neden oluyor. Bu nedenle Ukrayna Cumhurbaşkanı Poroşenko ve Moldova Başbakanı Filip, AB üyeliği konusunda istekli olduklarını yeniden vurgulayarak AB’nin politik desteğine ihtiyaç duyduklarını dile getirdiler. Rusya’nın etkisine karşı AB’nin yanında yer almanın hem kendileri hem de Birlik için faydalı olacağının altını çizen AB yanlısı liderlere rağmen AB liderleri, doğuya doğru genişleme konusunda temkinli davranıyor ve herhangi bir vaatte bulunmaktan kaçınıyor. AB’nin temkinli davranışlarının arkasında 2013 yılında eski Ukrayna Cumhurbaşkanı Yanukoviç’in Ortaklık Anlaşması’ndan çekilmesinin akabinde domino etkisiyle ardı ardına gelen olayların (manifestolar, Kırım’ın ilhakı ve Ukrayna’nın doğusuna Rus güçlerin müdahalesi, binlerce insanın hayatını kaybetmesi vb.) yer aldığını söylemek mümkün. Bunun dışında 2016 yılında Ukrayna-AB Ortaklık Anlaşması’nın onay Hollanda’daki referandumda yaşananlar da AB vatandaşlarının Ukrayna’nın olası AB üyeliğine sıcak bakmayacağı hakkında açık bir mesaj niteliği taşıyor.
Kendi içinde çok yönlü krizlerle mücadele içinde olan AB’nin, Üye Devletlerin yanı sıra komşu ülkelerle olan ilişkilerinde de norm belirleyen konumunu devam ettirmesi küresel dinamikleri yönetebilmesi için son derece önemli. Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve sosyal devlet çerçevesindeki liberal değerlerin Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra demokratikleşen komşu ülkeler tarafından benimsenmeye çalışılmasının, AB’ye getirdiği somut kazanımların yanında sembolik bir değeri de var. Periferisindeki etkisini kaybetmek istemeyen Rusya’ya karşı bir denge politikası olarak da ön plana çıkan Doğu Ortaklığı, AB’nin sosyoekonomik kazanımlar sayesinde bir barış ve istikrar ortamı yaratma isteğinin de en somut örneklerinden birisi.
Selvi Eren, İKV Uzman Yardımcısı