AB GÜNDEMİ: Birleşik Krallık Merkezli AB Ajanslarının Yeni Adresleri: Amsterdam ve Paris
Birleşik Krallık Merkezli AB Ajanslarının Yeni Adresleri: Amsterdam ve Paris
Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılma kararının (Brexit) ardından akıllardaki en büyük sorulardan biri Londra’da bulunan Avrupa Bankacılık Otoritesi (European Banking Authority-EBA) ve Avrupa İlaç Ajansının (European Medicine Agency-EMA) nereye taşınacağıydı. AB kurumlarının AB topraklarında konuşlanması gerektiğine dair herhangi bir kural veya kanun olmamasına rağmen, Birleşik Krallık topraklarında AB hukukunun geçerli olmayacağı açıklamasının yapılmasının ardından bu iki ajansın AB üyesi bir ülkeye taşınması gerektiğine karar verilmişti. Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ve AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, bu kurumlara ev sahipliği yapacak ülkelerin seçim kararının, objektif yollarla verileceğini fakat ev sahibi olacak ülkenin Brexit sonrası ticari faaliyetlerine sorunsuz devam edebilecek şartlara sahip olup olmadığının özelikle inceleneceğini açıklamıştı. 19 üye ülke EMA’ya, 8 üye ülke de EBA’ya ev sahipliği yapabilmek için başvuruda bulundu. Heyecanlı bir seçim sürecinin ardından iki seçimde de beklenmeyen bir şey oldu: EMA için Amsterdam ve Milano; EBA için Paris ve Dublin eşit oy alarak finale kaldı. Çekilen kuranın sonucunda EMA’ya Amsterdam’ın, EBA’ya ise Paris’in ev sahipliği yapmasına karar verildi.
EBA ve EMA’ya Genel Bakış
Hatırlanacağı üzere, Avrupa’da daha önce özellikle Yunanistan, İspanya, İrlanda gibi ülkelerde yaşanan ekonomik krizlerin şokunun atlatılmasının ardından sektördeki denetleyici ve düzenleyici yapıların niteliği sorgulanmaya başlanmıştı. Yapılan değerlendirmelere göre kriz öncesi finansal sistem yeterli denetlenmeye tabi tutulmamış ve ihtiyati tedbirlerin alınması için çok geç kalınmıştı. Finansal sistemin istikrarının temini, bankacılık piyasasında şeffaflığı ve yatırımcıları korumak amacıyla kurulan EBA, 1 Ocak 2011 yılında Londra’da faaliyete başladı. Kurumun 159 çalışanı bulunuyor
1995 yılında Londra’da kurulan EMA ise ürünlerin güvenilirliğini denetliyor, piyasaya sunulup sunulmayacağına karar veriyor. Ayrıca, ilaç ruhsatı verme yetkisi bulunmasa da gerektiği takdirde herhangi bir ilacın ruhsatının iptal edilmesi doğrultusunda bir tavsiye verme yetkisine sahip. EMA’nın temel amacı ise insan ve hayvanlara ilişkin ilaç piyasasını denetlemek. Kurumun hâlihazırda yaklaşık 900 çalışanı bulunuyor.
EBA ve EMA’nın Taşınması, Birleşik Krallık İçin Ne Anlama Geliyor?
Söz konusu iki ajansın taşınması Brexit kararının getirdiği ilk resmi sonuç olarak, Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılma konusundaki kararından geri dönme olasılığının kalmadığını gözler önüne seriyor. Birleşik Krallık’ın Brexit sonrası AB Tek Pazarı’na serbest erişim olanağı da kalmayacağı için çok fazla uluslararası finansal kuruluşun ve şirketin farklı üye ülkelere taşınma planları olduğu daha önce açıklanmıştı. Bu nedenle tahminlere göre, Londra’da bankacılık alanında 10 bin, finans alanında ise 20 bin kişilik istihdam kaybı yaşanması söz konusu. Ayrıca AB’nin piyasa denetçi kurumu olan Avrupa Menkul Kıymetler ve Piyasa Otoritesi (European Securities and Market Authority-ESMA) AB dışından verilen kredi notlarının AB içinde kullanımına kısıtlamalar getirmişti. Bu durum da Londra’daki en büyük üç kredi derecelendirme kuruluşu olan Moody's, Standard&Poor's ve Fitch'i olumsuz etkileyecek gibi gözüküyor, zira Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılmasıyla bu üç kuruluş yabancı kurum muamelesi görecek ve kredi notlarının bir kurum tarafından onaylanması zorunlu hale gelecek. Finansal hizmetler sektörünün toplam vergi gelirleri içindeki payının yüzde 12 olduğu ve bu sektörün diğer sektörlere kıyasla daha fazla vergi ödediği de göz önünde bulundurulduğunda, Brexit kararının Birleşik Krallık’a pahalıya patlayacağı söylenebilir. Bu durum, dünyanın önde gelen finans merkezleri arasında yer alan Londra’nın bu konumunu sürdürüp sürdüremeyeceği sorusunu akıllara getiriyor. Her ne kadar bazı İngiliz otoriteleri bu kararla birlikte kendi kurallarını belirleyip uzun vadede çok daha fazla yarar elde edebileceklerini savunsalar da bunun ne ölçüde mümkün olduğu önümüzdeki dönemde belli olacak.
Ajansların Yeni Adreslerinin Seçimi Ne Ölçüde Tarafsız?
İki ajansa ev sahipliği yapmak üzere yarışa katılan AB ülkeleri, bu ajanslara ev sahipliği yapmanın getireceği ekonomik kazanç ve itibariçin büyük bir rekabet içindeydi. İlk etapta Doğu Avrupalı üye ülkeler, çok az sayıda AB ajansına ev sahipliği yaptıklarını öne sürerek bu yarıştan galip çıkmayı umut ediyordu. Özellikle düzenlediği toplantılar çerçevesinde her yıl 30 bin uzmanı bir araya getiren EMA’ya ev sahipliği yapmak, Doğu Avrupa ülkelerince iş turizmi alanında potansiyel bir kazanç kapısı olarak görülüyordu. Buna karşın Doğu Avrupalı üye ülkelerin beklentileri gerçekleşmedi ve EMA’ya ev sahibi yapabilecek ülkeler arasında ilk sıralarda gösterilen Slovakya final turuna bile kalamadı. Söz konusu üye ülkeler bu süreçte, ne Fransa gibi ajansa 1,5 milyon avro tutarında ödenek vermek ne de Avusturya gibi 25 yıl kira almamak gibi ek teşvikler sunabildi. Bunların yanında, Batı Avrupalı üye ülkeler kadar nüfuzlu olmamaları da yarışa daha en başından geride başladıkları izlenimini yarattı. İki ajansın yeni adresleri netlik kazandığında, söz konusu ülkelerin liderlerinin sözlerinden hayal kırıklığına uğradıkları açıkça belliydi.
İtalya da bu seçimin sonunda en fazla hayal kırıklığına uğrayan ülkelerden biriydi. İtalya’nın AB Bakanı Sandro Gozi’nin final seçiminin kura gibi herhangi politik bir nüfuzu olmayan “rastgele bir yöntem” ile yapılmış olmasının rahatsız edici olduğunu açıklaması bunun en büyük kanıtı.
Avrupa Merkez Bankas’na (AMB) ev sahipliği yapan ve AB’nin yeni finans merkezi olmayı hedefleyen Frankfurt, EBA’ya ev sahipliği yapabileceği düşünülen adresler arasındaydı. Buna karşın, Frankfurt da ikinci turda elendi. Öyle görünüyor ki, koalisyon kurma girişimleri başarısız olan Almanya’nın diğer ülkelerin oylarını kendine çekecek bir strateji oluşturmaya vakti yoktu. Yine de Almanya’nın AB’deki nüfuzunun hala ağır bastığı düşünüldüğünde EBA’nın kaybedilmesi, Almanya için büyük bir yenilgi olarak görülmüyor. Ayrıca mevcut AMB Başkanı Mario Draghi’nin görev süresi dolduğunda koltuğuna Bundesbank Başkanı Jens Weidmann’ın aday gösterilmesi, Almanya’ya hedefini elde etme yolunda yardımcı olabilir.
Birinin Kaybı, Diğerlerinin Kazancı...
EMA’ya ev sahipliği yapmak için seçilmesi her ne kadar şans gibi gözükse de, Amsterdam aslında hem ajans çalışanları arasında gerçekleştirilen ankette, hem de yapılan tahminlerde ilk sıradaydı. AB’nin ilaç endüstrisi lobisi Avrupa İlaç Endüstrileri ve Birlikleri Federasyonu’nun (European Federation of Pharmaceutical Industries and Associations-EFPIA) yaptığı değerlendirmeye göre Amsterdam, Brüksel ile birlikte Kopenhag’dan sonra ikinci sıradaydı. Bunun sebebi ise Brexit gerçekleştiği zaman Amsterdam’ın ilaç ajansına ev sahipliği yapmaya tam anlamıyla hazır olamayacağı. Bu yüzden taşınmanın tamamlanmasının Mart 2019’da başlayıp birkaç ay süreceği tahmin ediliyor.
Paris’in EBA’ya ev sahipliği yapması, Amsterdam’ın seçilmesinin aksine sürpriz bir sonuç oldu. Zira Paris, en düşük finansal paketi teklif eden kentlerden biriydi. Öte yandan seçilmesi beklenen Frankfurt finale bile kalamadı. Slovakya’nın haksızlığa uğradığı gerekçesiyle oy kullanmadığı için üçüncü turda, Paris ve Dublin berabere kalmıştı. Kura sonucu seçilen Paris, EBA’nın yanı sıra Avrupa Menkul Kıymetler ve Piyasa Otoritesini (ESMA) de bünyesinde bulunduruyor olacak. Ayrıca birçok banka da Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması durumunda AB Tek Pazarı’na erişimi kaybetmemek için Paris’e taşınacaklarını duyurmuştu. Böylece tam da Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un istediği gibi Paris, AB’nin yeni finansal merkezi olma şansını elde etti. Paris’in bu şansı küresel ölçekte elde edip edemeyeceği, önümüzdeki dönemde belli olacak.
N. Melis Bostanoğlu, İKV Uzman Yardımcısı