AB GÜNDEMİ: Brexit’te Yeni Dönem: Müzakerelerde İkinci Aşamaya Yeşil Işık
Brexit’te Yeni Dönem: Müzakerelerde İkinci Aşamaya Yeşil Işık
Brexit müzakerelerinde, AB ile Birleşik Krallık arasındaki ilişkilerin geleceğini belirleyecek olan ikinci aşamaya geçme konusunda uzlaşıldı. İlk aşamada vatandaş hakları, İrlanda sınırı ve ayrılığın faturası konularında belli bir anlaşma sağlayan AB ve Birleşik Krallık’ın, ikinci aşamada ilişkilerin geleceğini masaya yatırması bekleniyor. Ele alınacak konuların arasında geçiş sürecinin ve ticari ilişkilerin de bulunduğu Brexit müzakerelerinin ikinci aşamasının zor geçmesi bekleniyor.
Brexit Müzakerelerinde İkinci Aşama
Hatırlanacağı üzere Birleşik Krallık, 2016 yılı haziran ayında yapılan referandumda AB'den ayrılma kararı almış, 29 Mart 2017 tarihinde Lizbon Antlaşması'nın 50’nci Maddesi’ni işleterek ayrılık sürecini resmen başlatmıştı. Bundan sonra taraflar, öncelikler ve tarihler konusunda anlaşmaya vardı. Görüşmelerin AB'nin istediği gibi sıralı bir şekilde yapılması ve ilk etapta vatandaş haklarının, İrlanda ile Birleşik Krallık'a bağlı Kuzey İrlanda arasındaki sınır sorununun ve ayrılığın mali faturasını kapsayan geri çekilmenin, ardından ilişkilerin geleceğinin ve son olarak geçiş döneminin ele alınması planlandı. Buna göre, Birleşik Krallık’ın müzakerelerin başında görüşülmesini istediği Brexit sonrası ilişki modeli, AB Konseyi’nin yeterli ilerleme kaydedildiğine karar vermesi durumunda görüşülmeye başlanabilecekti. Birleşik Krallık’ı Brexit Bakanı David Davis’in, AB'yi Başmüzakereci Fransız Michel Barnier’in temsil ettiği geri çekilmeye dair müzakerelerin ilk turu haziran, ikinci turu temmuz, üçüncü turu ağustos, dördüncü turu eylül, beşinci turu ekim ve son olarak altıncı turu kasım aylarında yapılmıştı.
Her ne kadar geri çekilme müzakereleri verimli geçmiş olsa da önemli konularda somut ilerleme kaydedilememişti. Taraflar görüşmelerde Brexit'in mali boyutu, vatandaş hakları ve İrlanda ile Birleşik Krallık'a bağlı Kuzey İrlanda arasındaki sınır sorunu gibi bir dizi zorlu konu üzerinde uzlaşamamıştı. Bu durum, 19-20 Ekim 2017 tarihlerinde Brüksel’de düzenlenen AB Liderler Zirvesi’nde bir araya gelen liderlerin de gündemindeydi. Zirvede, Brexit müzakerelerindeki son durumun değerlendirilmesinin ardından bir sonraki aşamaya geçmek için henüz yeterli ilerleme sağlanamadığı belirtildi. AB’nin Brexit Başmüzakerecisi Michel Barnier altıncı tur görüşmelerinin ardından yaptığı açıklamada, Birleşik Krallık’tan aralık ayında yapılacak AB Liderler Zirvesi’ne kadar AB’den ayrılma koşullarını netleştirmesini istemişti. Aksi takdirde söz konusu zirvede, konuyla ilgili somut bir gelişme sağlanamayacağını kaydetmişti. Özetle, bir karara varılması Birleşik Krallık’ın atacağı adımlara bağlıydı.
Açıkçası Birleşik Krallık’ın müzakerelerdeki durumuna bakanlar, aralık ayına kadar bu noktaya gelinebilmesi konusunda ümitli değildi. Ancak beklenenin aksine taraflar, 8 Aralık 2017 tarihinde Brüksel'de bir araya gelerek ilişkilerin geleceğini belirleyecek müzakerelerin ikinci aşamasına geçme konusunda uzlaştıkların açıkladı.
Taraflar öncellikle vatandaşlık hakları konusunda anlaşma sağladı. Bundan böyle Birleşik Krallık’ta yaşayan AB vatandaşlarının kalıcı oturma hakkı olması ve tüm haklarının Birleşik Krallık hukuku tarafından güvence altına alınması öngörülüyor. Anlaşma uyarınca Birleşik Krallık hükümeti, ülkede yaşayan AB vatandaşlarının "yeni yerleşik statüye" başvurması için ayrılık tarihinden sonra iki yıl süre tanıyacak. Oturum koşullarını karşılayan ve daimi oturum hakkına sahip olan kişilere otomatik olarak yeni yerleşik statü verilecek. Bilindiği üzere, Birleşik Krallık’ın AB ile yürüttüğü Brexit müzakerelerindeki en önemli başlıklardan birini AB’deki Birleşik Krallık vatandaşlarının ve Birleşik Krallık’taki AB vatandaşlarının haklarının karşılıklı olarak korunması oluşturuyordu. Bu konu Birleşik Krallık'ta yaşayan 3,2 milyon AB vatandaşını ve AB'de bulunan yaklaşık 1 milyon Birleşik Krallık vatandaşını, yani toplamda 4 milyondan fazla kişiyi ilgilendiriyordu. AB, Birleşik Krallık'taki vatandaşlarının haklarıyla ilgili konuların öncelikle çözüme kavuşturulmasını ve bunların güvence altına alınmasını istiyordu. Vatandaşlık hakları çerçevesinde diğer önemli bir konu, AB Adalet Divanının (ABAD) Brexit sonrasında Birleşik Krallık’ta yetkisinin devam edecek olması. Anlaşmaya göre Brexit'ten sonra Birleşik Krallık mahkemelerinin AB vatandaşlarına ilişkin davaları sekiz yıl boyunca ABAD’a taşıyabilmesi öngörülüyor.
Şüphesiz ki müzakerelerde üzerinde anlaşılan en önemli konu Brexit'in mali boyutu. Bilindiği üzere Birlik Londra’dan, AB üyeliğinden doğan tüm mali yükümlülüklerini yerine getirmesini ve özellikle üzerinde uzlaşılmış olan 2020 Birlik bütçesine ve üye ülkelerin kalkınma programlarına taahhütlerini tam olarak gerçekleştirmesini talep etmişti. Bu miktarın 20 ile 100 milyar avro arasında olduğu belirtiliyordu. Birleşik Krallık, AB'nin bütçe konusundaki yaklaşımını "tepeden inmeci" ve "maksimalist" olarak görüyordu. Varılan anlaşma uyarınca Birleşik Krallık’ın AB'ye 35 ile 39 milyar sterlin arasında bir ödeme yapması öngörülüyor.
Son olarak İrlanda ile fiziki bir sınır olmayacağı ve Kuzey İrlanda Barış Anlaşması’na (Hayırlı Cuma Anlaşması) sadık kalınacağı konusunda uzlaşı sağlandı. Başka bir deyişle, somut bir sınır uygulamasına gidilmiyor. Hatırlanacağı üzere, AB üyesi olan İrlanda ile Birleşik Krallık'a bağlı Kuzey İrlanda arasındaki sınır sorunu ve bölgedeki barış sürecinin geleceğine ilişkin konular hususunda müzakerelerde tam bir uzlaşı sağlanamamıştı. Birleşik Krallık hükümeti, Kuzey İrlanda ve İrlanda arasındaki sınırın yeniden çekilmesini ve pasaport kontrolü gibi düzenlemelerin sıklaştırılmasını istemiyordu. Ada'nın bu bölgesinde yeniden fiziki sınır uygulamasına geçilmesi durumunda, Kuzey İrlanda barış sürecinin bundan etkilenebileceği düşünülüyordu. Birlik üyesiyken Birleşik Krallık'a bağlı Kuzey İrlanda ile İrlanda Cumhuriyeti arasında sınır ve gümrük sorunu yaşanmıyor olsa da Birleşik Krallık’ın AB'den ayrılması bu sorunları tetikleyebilirdi.
Tarafları İkinci Aşamada Neler Bekliyor?
14-15 Aralık 2017 tarihlerinde Brüksel’de toplanan AB liderleri, Brexit müzakerelerinde ikinci aşamaya geçilmesini kabul etti. Bilindiği üzere Birleşik Krallık’ın 2019 yılı mart ayında AB’den ayrılması öngörülüyor. Belirlenen takvimde, 2018 yılı ekim ayında müzakerelerin ikinci aşamasının sona ermesi, 2019 yılı mart ayına kadar geçecek sürede Birleşik Krallık parlamentosunun, AB Konseyinin ve AP’nin yapılan anlaşmayı oylaması gerekiyor. İkinci aşamada Birleşik Krallık ile AB arasındaki ilişkilerin gelecekte nasıl olacağının masaya yatırılması öngörülüyor. Bu aşamada tarafların, gelecekte varılacak olan ticaret anlaşması ve geçiş sürecine dair uzlaşma sağlamaları gerekiyor. Ele alınacak konular arasında güvenlik, terörle mücadele, çevre, eğitim ve araştırma da mevcut.
Şüphesiz ki Brexit müzakerelerinde ikinci aşamayı özellikle zorlayacak konu, iki taraf arasındaki ticaret anlaşması. Bilindiği üzere Birleşik Krallık AB'den ayrılmadan önce taraflar, teknik olarak bir ticaret anlaşması imzalayamıyor. Ancak ikinci aşamada AB’nin ve Birleşik Krallık’ın ayrılık tarihinden sonra inşa edecekleri ticaret anlaşması için ön hazırlıkları tamamlaması bekleniyor. AB, Birleşik Krallık’tan bu konuya dair pozisyonunu ortaya koymasını istiyor. Hatırlanacağı üzere, Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May ülkesinin bu konudaki stratejisini 17 Ocak 2017 tarihinde gerçekleştirdiği bir konuşma esnasında açıklamıştı. Birleşik Krallık, Avrupa ile kapsamlı bir STA’yı hedefliyor ve bu kararının altında iki temel sebep yatıyor. Öncelikle Birleşik Krallık, içerisinde söz hakkının olmadığı bir Birliğin hazırladığı ortak pazara ilişkin düzenlemelerin bir parçası olmak istemiyor. Yani AB’nin ticari ve ekonomik düzenlemelerinden ve kısıtlamalarından muaf olmak istiyor. Dahası küresel ekonomik büyüme içerisindeki paylarını giderek artıran gelişmekte olan ülkelerle karşılıklı STA’lar imzalayabilmek istiyor, çünkü AB’nin mevcut ortak pazar düzenlemeleri, üye ülkelere münferit üçüncü ülkelerle karşılıklı STA imzalama hakkı tanımıyor. AB ile Birleşik Krallık’ın ticari ve ekonomik ilişkilerinin geleceği için Birlik ve Kanada arasındaki Kapsamlı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması (Comprehensive Economic and Trade Agreement-CETA) örnek gösteriliyor.
Müzakerelerin ikinci aşamasında tarafların ayrılık tarihinden sonraki dönemi kapsaması öngörülen "geçiş sürecine" ilişkin detayları da görüşmesi bekleniyor. Birleşik Krallık, geçiş sürecinin Mart 2019'da gerçekleşecek Brexit’ten sonra yaklaşık iki yıl sürmesini istiyor. Brüksel ise, Birleşik Krallık'ın AB’den ayrılmasından sonraki geçiş döneminin 31 Aralık 2020'den uzun sürmeyeceğini açıkladı. AB tarafı geçiş sürecinde Birleşik Krallık'ın mevcut ve yeni kabul edilecek AB hukukuna uyması ancak karar alma mekanizmalarında söz hakkı olmaması gerektiğini savunuyor. Bu süreçte ayrıca Birleşik Krallık’ın Gümrük Birliği ile Tek Pazar’da kalması ve ABAD’ın yargı yetkisinin devam etmesi öngörülüyor. Öte yandan Birleşik Krallık, Brexit'in bir parçası olarak Gümrük Birliği ile Tek Pazar’ı bırakacağını ve AB mahkeme kararlarının üstünlüğünü sona erdireceğini açıkladı. Geçiş döneminin koşulları, iki taraf arasında henüz görüşülmedi; ancak, bu süreç hakkında müzakerelerin zorlu geçmesi bekleniyor.
Sonuç olarak, Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılmasını sağlayacak müzakerelerin birinci aşamasında anlaşma sağlansa da gelecekteki ticaret anlaşması ve geçiş sürecine dair konuları kapsayan ikinci aşamanın zor geçmesi bekleniyor. Birleşik Krallık ile AB’nin gelecekteki ilişkilerini şekillendirecek müzakerelerde her iki tarafın da yaratıcı ve azimli olması gerekiyor.
Emre Ataç, İKV Uzman Yardımcısı