İKV’nin 8 Ekim 2013 tarihinde düzenlediği seminere, AB hukukunun duayenlerinden Edinburgh Üniversitesi Beşeri ve Sosyal Bilimler Koleji Araştırma Dekanı Prof. Dr. Jo Shaw, Montreal Üniversitesi Jean Monnet Kürsüsü sahibi Prof. Dr. Nanette Neuwahl, etkili Brüksel düşünce kuruluşu Avrupa Politikaları Çalışmaları Merkezi (Centre for European Policy Studies –CEPS) uzman araştırmacısı Dr. Katharina Eisele, Glasgow Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Nina Westoby ile TOBB ve İKV danışmanı, ATAD’da Soysal ve Demirkan davalarında davacıların avukatlığını yapan, uzman hukukçu ve avukat Prof. Dr. (h.c.) Dr. Jur. Rolf Gutmann konuşmacı olarak katıldı.
Seminer açış konuşmasını yapan İKV Başkanı Prof. Dr. Halûk Kabaalioğlu konuşmasında Avrupa Adalet Divanı’nın Türk vatandaşlarının Ortaklık Anlaşması’ndan kaynaklanan hakları ile ilgili içtihatlarından söz etti. Kabaalioğlu, Soysal davasında Türk kamyon şoförlerinin hizmet sunmak üzere Almanya’ya vizesiz giriş haklarını tespit eden Divan’ın, Demirkan davasında siyasi etki altında kalarak hizmet sunmak kadar hizmet almanın da hizmet serbestisi içinde sayılmasına yönelik yorumundan saptığını belirtti. Kabaalioğlu, ATAD tarafından Siebel davasında da Ortaklık Anlaşması’nın bir katılım öncesi anlaşması olduğunun dikkate alınmadığını ve hukuk sözcüsü Bot’un bunun salt ekonomik bir anlaşma olduğunu söylediğini belirtti.
Açış konuşmasını takiben söz alan Prof. Dr. Shaw, İngiltere’de koordinatörlüğünü yaptığı bir projeyi tanıttı. Shaw serbest dolaşım alanında AB hukukunun uygulanmasında sıklıkla ulusal göç hukuku ile AB hukuku arasında çatışma olabildiğine dikkat çekti. Shaw, “yasal dünyaların çarpışması” olarak nitelendirdiği bu gibi durumlarda, her üye devletin kendi içindeki yasal kültürün de uygulamada önemli bir faktör teşkil ettiğini ve AB hukukunun üye devletlerde uygulanmasında sorunlara yol açabildiğini sözlerine ekledi.
Glasgow Üniversitesi’nden Nina Westoby konuşmasında, AB’nin üçüncü ülke vatandaşlarının hakları ve serbest dolaşım konusundaki uygulamalarına değindi ve yasal kültürlerdeki farklılıkların çoğu zaman AB hukukunu yorumlayan devlet ve hükümet görevlileri ile davacıların avukatları arasında görüş ve yorum farklarına yol açtığını dile getirdi. Westoby, ATAD’ın Soysal davası kararının birçok üye devlet tarafından uygulamaya yansıtılmamasını da devekuşunun kafasını kuma gömmesine benzetti.
Avrupa Politikalar Merkezi uzmanı Katharina Eisele konuşmasında AB’de Türk vatandaşlarının herhangi bir üçüncü ülke vatandaşı sayılmaması gerektiğine dikkat çekti ve özellikle Almanya’ya referans yaparak Almanya’daki Türkiye kökenlilerinin Alman toplumunun entegre bir parçası olduğunu belirtti. Eisele, ATAD’ın bugüne kadarki kararlarının Türk vatandaşlarının AB ülkelerindeki konumlarını güçlendirdiğini ve ortaklık hukukundan kaynaklanan haklarını geliştirdiğini belirtti. Eisele sözlerine son verirken, Türkiye’nin 1963 yılında Ankara Anlaşması imzalanırken Walter Hallstein’ın söylediği gibi, Avrupa’nın bir parçası olmaya devam ettiğini ve Ankara Anlaşması’nın Türkiye’nin tam üyeliğini öngören bir katılım öncesi anlaşma olduğunu belirtti.
Montreal Üniversitesi Jean Monnet Kürsüsü’nden Prof. Dr. Nanette Neuwahl, konuşmasında Demirkan davasında ATAD’ın anlaşılması zor bir karar verdiğini, şeffaflık ilkesine uymadığını ve karardaki gerekçesinin kabul edilebilir olmadığını söyledi. Nanette Neuwahl, ATAD kararlarında “effet utile” denilen “yararlı etki” prensibin bu kez dikkate alınmadığın belirtti. Neuwahl, Türk vatandaşları için AB’de vizesiz seyahatin bir taviz olmadığını, AB’nin vize uygulamasını sürdürmesinin ekonomik zarara yol açtığını ve Türkiye’den beklenen geri kabul anlaşmasının imzalanması koşulunun bunun karşılığı olmadığını belirtti.
Son olarak söz alan Prof. Dr. Rolf Gutmann, Demirkan davasında ATAD’ın kararını yorumladı ve Divan’ın bu kararında pasif hizmet alımı ilkesini yanlış yorumladığını belirtti. Gutmann, “mahkemeler de yanılabilir, büyük mahkemeler de büyük yanılgılar içinde olabilir” dedi. Gutmann, Demirkan davasında ATAD’ın bilinen içtihadından saptığını söyledi.
Semineri kapatırken, İKV Başkanı Prof. Dr. Kabaalioğlu, Türkiye’nin AB üyelik hedefi ile ilgili yapılan tartışmalara değindi ve “Türkiye’nin AB sürecinde bundan sonra atılacak yegane adım tam üyeliktir. Gümrük Birliği’nden kaynaklanan sorunlar vardır ancak bu aksaklıkların giderilmesi ve tam üyeliğin de konjonktürün uygun olduğu anda gerçekleştirilmesi temel hedefimiz olmalıdır” dedi.