İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

KÜRESEL GÜNDEM: Trump’ın Nükleer Anlaşma ve Kudüs Kararlarına AB’den Tepki

ABD Başkanı Trump, İran nükleer anlaşmasından çekildiğini açıklayarak, bu ülkeye yönelik yaptırımların yeniden yürürlüğe gireceğinin sinyalini verdi.
KÜRESEL GÜNDEM: Trump’ın Nükleer Anlaşma ve Kudüs Kararlarına AB’den Tepki

Trump’ın Nükleer Anlaşma ve Kudüs Kararlarına AB’den Tepki

ABD Başkanı Donald Trump’ın dış politikadaki radikal çıkışları İran ile devam ediyor. 6 Aralık 2017'de Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanımasının ardından Trump, son olarak 8 Mayıs 2018 tarihinde, 2015 yılında İran ile ABD, Rusya, Çin, Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya arasında imzalanan nükleer anlaşmasından çekilme kararı aldığını açıkladı. Yapılan anlaşmanın bölgeye barış getirmediğini ve getirmeyeceğini öne süren Trump, ABD’nin anlaşmanın düzeltilmesi konusunda çağrıda bulunduğunu ama bunun işe yaramadığını belirtti. Çekilme kararının ardından yeni yaptırımlar gündemde. Karardan sonra Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, İran'a yaptırımların yeniden yürürlüğe girdiğini ve bu süreçte İran ile yeni iş sözleşmeleri imzalanmaması gerektiğini belirtti. ABD Hazine Bakanlığı da İran'a yönelik ilk yaptırım paketinin 6 Ağustos'ta, ikinci yaptırım paketinin ise 4 Kasım'da devreye gireceğini duyurdu. Ancak uzmanlar, ABD'nin bu konuda yalnız kalabileceğine dikkat çekiyor. Nitekim alınan bu karar karşısında dünyadan tepkiler gecikmedi. Birleşik Krallık, Almanya ve Fransa başbakanları, ABD’nin İran nükleer anlaşmasından çekilme kararıyla ilgili ortak bildiri yayımlayarak, anlaşmaya bağlılıklarını açıkladı.

Trump’ın Nükleer Anlaşmadan Çekilme Kararının Altında Yatanlar

Hatırlanacağı üzere Nisan 2012’de BM Güvenlik Konseyi’nin (BMGK) beş daimi üyesi olan ABD, Birleşik Krallık, Rusya, Çin ve Fransa’nın yanı sıra Almanya’nın (P5+1) da katıldığı bir heyet oluşturularak, İran ile müzakere sürecine başlandı. Temmuz 2015’te müzakereler neticesinde İran’ın nükleer programının silah elde etme kapasitesine ulaşmasını engelleyecek şekilde sınırlandırılması ve programın uluslararası kuruluşların denetimine açık olması karşılığında bu ülkeye uygulanan yaptırımların kaldırılması yönünde mutabakat sağlandı. Ocak 2016’da İran’ın nükleer silah edinme kapasitesinin ortadan kalktığına yönelik Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (International Atomic Energy Agency-IAEA) yayımladığı raporun ardından nükleer program çerçevesinde İran’a uygulanan yaptırımların ABD ve AB tarafından kaldırıldığı açıklandı.

Şüphesiz ki anlaşmanın en önemli sonucu, dünyanın en büyük petrol ve doğalgaz rezervlerinden birine sahip olan İran’ın enerji ihracatının önündeki engellerin kalkması oldu. Yaptırımların kaldırılmasıyla birlikte İran’ın 100 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilen finansal varlıklarına yeniden erişimi sağlanmış ve İran tüm ülkelerle ticari ilişkilerini geliştirme imkânına kavuşmuştu. Anlaşma, küresel güçler bakımından da önemli avantajlar sağladı. Nükleer anlaşma ile AB’nin İran politikasında yaşanan keskin dönüşün Birliğin ekonomisi için önemli bir etki yarattığı söylenebilir. Tahran, nükleer anlaşmadan yararlanarak özellikle AB ülkeleriyle ekonomik ilişkilerini hızla geliştirdi. Örneğin Fransa, Almanya, İtalya ve İspanya gibi AB ülkelerinin ve özel şirketlerin İran ile yaptıkları ticari anlaşmaların değeri 600 milyar dolara yakın.

Peki, Trump’ın bu kararı hayata geçirmek istemesinin nedeni ne? Birincisi İran özellikle nükleer anlaşmayla birlikte bölgesel bir güç haline geldi. Öyle ki İran’ın bölgesindeki diplomatik ve politik etkinliği hızla gelişmeye başladı. İran’ın bölgede artan etkisi, ABD için stratejik önemde olan İsrail ve Suudi Arabistan’ın geleceği için ciddi bir endişe yaratıyor. Bölgenin nükleer silaha sahip tek ülkesi olarak nitelendirilen ve ABD’nin müttefiki olan İsrail, anlaşmadan memnun değil. İran’ın artan bölgesel etkisi, Sünni güç Suudi Arabistan'ı ve Sünni yönetimlerin bulunduğu diğer Körfez ülkelerini endişelendiriyor. Bu ülkeler Şii İran'la ilgili derin şüphelere sahip. Öyle ki Suriye, Yemen ve başka yerlerdeki savaşları İran'ın desteklediğini düşünüyorlar. Bu minvalde, Körfez ülkelerine milyarlarca dolar silah satan Trump’ın, kendini bölge devletlerinin yanında olduğunu göstermek zorunda hissederek, İran’ı yeniden hedef tahtasına oturttuğu düşünülebilir. Hatırlanacağı üzere Trump’ın başkan seçildikten sonraki sert söylemleri, Tahran karşıtı icraatları beraberinde getirmişti. Yeni ABD Başkanı, ilk yurtdışı seyahatini İran’ın iki rakibi İsrail ve Suudi Arabistan’a gerçekleştirdi. Bununla da kalmadı, Suudi Arabistan’la 110 milyar dolarlık silah anlaşması imzaladı. Şüphesiz ki bunlar arasında en önemli olanı Başkan Trump’ın Aralık 2017'de Kudüs'ü İsrail'in resmi başkenti olarak tanıması ve ABD Büyükelçiliği'nin Tel Aviv'den Kudüs'e taşınması talimatını vermesiydi.  Büyükelçilik, bölgesel ve uluslararası düzeyde gelen tüm tepkilere karşın İsrail'in bağımsızlığının 70’inci yıldönümü olan 14 Mayıs 2018 tarihinde Kudüs'e taşındı. ABD'nin büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıması nedeniyle Gazze sınırında ve Batı Şeria'da düzenlenen protesto gösterilerinde, İsrail askerlerinin açtığı ateşte 60’tan fazla Filistinli yaşamını yitirdi. 2 bin 770'den fazla gösterici de yaralandı. Protestolar 2014'teki Gazze Savaşı'ndan bu yana en kanlı gün olarak tarihe geçti.

Nitekim Trump’ın İran ile yapılan nükleer anlaşmadan çekilmesi kararının başta İsrail olmak üzere; Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’de büyük memnuniyetle karşılanması şaşırtıcı değil. İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin, ABD’nin nükleer anlaşmadan çekilmesini İsrail’in güvenliğini sağlamak için önemli bir adım olarak değerlendirdi.  İsrail Başbakanı Netanyahu ise “İsrail, Trump’ın cesur kararını tamamen desteklemektedir” dedi. Benzer şekilde Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri de ABD Başkanı Donald Trump’ın, İran nükleer anlaşmasından ayrılması ve 2015’te askıya alınan İran’a yönelik ekonomik yaptırımların en güçlü şekilde yeniden hayata geçirilmesi kararını desteklediğini açıkladı. Yemen Hükümeti de ABD’nin kararını “doğru bir adım” olarak değerlendirdi.

İkinci olarak, son dönemde Rusya ve İran arasında Orta Doğu’daki bazı sorunlar konusunda açık bir yakınlaşma olduğu hissediliyor. İki ülke arasında görüşmeler ve toplantılar yapılıyor. Şüphesiz ki İran-Rusya ittifakı, ortaya çıkan yeni bölgesel denklemde Rusya’nın etkinliğini çok daha fazla artırıyor. Trump yönetimi bu gerçeği biliyor. Trump’ın Rusya’yı doğrudan karşısına alma şansı olmadığına göre, İran’a karşı başlatacağı askeri ve diplomatik politika ile İran’a paralel olarak Rusya’nın da bölgesel etkisinin önlenebileceği hesaplanıyor. Tabii ki bölgesel dengeleri bütünüyle değiştirmeye yönelik böyle bir adım atılırsa Orta Doğu’daki kriz, tahmin edilenden çok daha fazla derinleşebilir ve yıllar süren bir istikrarsızlıkla karşı karşıya kalınabilir. ABD’nin tek başına yönetme şansının olmadığı böyle bir kriz, bölgesel bir savaşı bile tetikleyebilir.

Trump’ın Kararı Karşısında AB’nin Tutumu

ABD Başkanı Donald Trump’ın İran nükleer anlaşmasından çekilme kararına uluslararası aktörlerden önemli tepkiler geldi. BM Genel Sekreteri António Guterres, ABD’nin İran nükleer anlaşmasından çekilmesinden ve yaptırımları yeniden uygulamaya başlayacak olmasından derin endişe duyduğunu belirterek, anlaşmanın taraflarına taahhütlerini yerine getirme ve tüm üye ülkelere de anlaşmaya destek verme çağrısında bulundu. Rusya Dışişleri Bakanlığı, ABD’nin İran nükleer anlaşmasından çekilme kararını “derin hayal kırıklığı” olarak nitelendirdi. Açıklamada, “ABD Başkanı Donald Trump’ın İran’ın nükleer programına ilişkin kapsamlı ortak eylem planı üzerinden sağlanan anlaşmadan doğan yükümlülükleri tek taraflı reddetmesi ve İran’a karşı ABD’nin yaptırımları yeniden tesis etme kararı derin hayal kırıklığına neden oldu” ifadeleri kullanıldı. Çin de ABD’nin kararından üzüntü duyduğunu belirterek, tüm taraflara sorumlu şekilde davranmalarının yanı sıra siyasi ve diplomatik yönlü çözümlere bağlı kalmaları çağrısında bulundu.

ABD Başkanı Donald Trump’ın nükleer anlaşmadan çekilme kararına, uluslararası aktörlerden gelen tepkiler arasında en dikkat çekici olanı kuşkusuz AB'ninkiydi. Kararın ardından AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini, "Nükleer anlaşma, iki taraflı bir anlaşma değildir. Dolayısıyla, anlaşmayı tek taraflı olarak feshetmek de hiçbir ülkenin elinde değildir" ifadelerini kullanarak, "İran’la nükleer anlaşma bölgenin, Avrupa’nın ve tüm dünyanın güvenliği için son derece kritik öneme sahip. İran, şu ana kadar yaptığı gibi, nükleerle ilgili taahhütlerini yerine getirmeye devam ettiği sürece AB, nükleer anlaşmanın tam ve etkili bir biçimde uygulanmaya devam etmesi yönündeki taahhüdünü sürdürecektir" diye konuştu. Mogherini, IAEA’nın çalışmaları ile yetkinlik ve bağımsızlığına güvendiklerini dile getirerek, kurumun İran'ın taahhütlerini yerine getirdiğini teyit eden 10 tane rapor yayımladığını hatırlattı. Yaptırımların kaldırılmasının anlaşmanın ana maddelerinden olduğunun altını çizen Mogherini, bu durumun hem İran'la ticari ve ekonomik ilişkilere olumlu katkıda bulunduğuna hem de İranlılar için elzem nitelikte olduğuna dikkati çekti. Konu ile ilgili olarak Mogherini; AB'nin, güvenlik çıkarlarına uygun şekilde ve ekonomik yatırımlarını korumaya yönelik davranmakta kararlı olduğunu vurguladı.

ABD Başkanı Donald Trump’ın, İran ile nükleer anlaşmadan çekilme kararı almasının ardından AB adına tepkiyi Federica Mogherini gösterirken; Fransa, Almanya ve Birleşik Krallık buna ek olarak üçlü bir ortak açıklama yaptı. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May’in imzasını taşıyan açıklamada, ABD’nin kararının endişe ve üzüntü ile karşılandığı belirtildi. Anlaşmaya yönelik taahhütlerinin sürdüğünü beyan eden üç lider, “bu anlaşma ortak güvenliğimiz için önemli olmayı sürdürüyor” ifadesini kullandı. Anlaşmanın oy birliğiyle kabul edilen BMGK kararı ile desteklendiğinin hatırlatıldığı açıklamada, “bu karar, İran nükleer programına ilişkin ihtilafın çözümü için bağlayıcı nitelikli uluslararası yasal çerçeve olmayı sürdürüyor” denildi. Liderler, tüm taraflara anlaşmanın tam uygulanmasına bağlı kalma ve sorumluluk duygusuyla hareket etme çağrısı yaptı. Bilindiği üzere Birleşik Krallık, Fransa ve Almanya uzun süredir, Trump yönetimini anlaşmaya devam etmesi için ikna etmeye çalışıyordu. Son dönemde Avrupalı liderlerin art arda Beyaz Saray'a yaptığı ziyaretlerde önemli gündem maddelerinden biri buydu.

Sonuçta, nükleer anlaşmanın ardından uluslararası güçlerin ve küresel şirketlerin İran ile kurmuş olduğu ilişkiler, geçici olmayıp çok yönlü çıkarlara dayanıyor. Bu bakımdan Trump’ın İran politikasının, başta AB olmak üzere, uluslararası alanda beklenen desteği görmesi oldukça zor. Bu yönelimde küresel sermayenin de sanıldığı gibi bir çıkarı olmaz. Trump’ın bu kararına rağmen önümüzdeki dönemde, İran ekonomisinin gerek petrol gelirlerinin artması gerekse yabancı yatırımların ve iktisadi faaliyetlerin ivme kazanması paralelinde yüksek büyüme oranları yakalayacağı öngörülüyor. İran’ın başta Almanya, Fransa ve İtalya olmak üzere, AB ülkelerinden önemli tutarda yatırım çekmesi bekleniyor. Yaptırımlar nedeniyle yurt içi talebin büyük ölçüde ertelendiği İran’da otomotiv, inşaat, makine, tekstil, hazır giyim, gıda ve kimya sektörlerinin güçlü bir performans sergileyeceği tahmin ediliyor.

Emre Ataç, İKV Uzman Yardımcısı

Diğer Yazılar