Çanlar Şimdi de Avustralya ve Yeni Zelanda STA'ları için Çalıyor
Avrupa Komisyonu 22 Mayıs 2018 tarihinde yayımladığı basın duyurusu ile Konseyin Avustralya ve Yeni Zelanda ile STA’lar için müzakere yönergelerini onayladığını duyurdu. Basına “ABD ile artan ticari gerilimler karşısında yeni müttefikler kazanma” amacı olarak yansıyan söz konusu iki STA için etki analizlerinin tamamlandığı ve resmi müzakerelerin artık başlayabileceği bilgisi paylaşıldı. Komisyonun Ticaretten Sorumlu Üyesi Cecilia Malmström, müzakereleri başlatmak üzere haziran ayında Avustralya ile Yeni Zelanda’ya gidecek. Müzakerelerin ilk turunun Temmuz’da Brüksel’de gerçekleşmesi planlanıyor. AB’nin ekonomik kazanımların yanı sıra değerler ve sürdürülebilir kalkınma ekseninde şekillendirmeye çalıştığı yeni ticaret politikası çerçevesindeki STA’larda, Üye Devletlerin en önemli hassasiyetinin tarım olacağı ifade ediliyor.
Bir Taşla İki Kuş: ABD’ye ve Birleşik Krallık’a Cevap Niteliğinde Ticaret Hamlesi
ABD ile ticari ittifak planları Donald Trump’ın başkan seçilmesinin ardından deyim yerindeyse bıçak gibi kesilen AB, çareyi yönünü kendisiyle aynı görüşteki başka müttefiklerine çevirmekte buldu. Bu bağlamda Kanada ile Kapsamlı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması (Comprehensive Economic and Trade Agreement - CETA) Eylül 2017’de geçici olarak uygulamaya girdi, Singapur ve Japonya ile ticaret anlaşmaları için müzakereler tamamlandı, Meksika ile olan STA’nın hizmetleri ve yatırımları kapsayacak şekilde güncellenmesi için prensipte anlaşmaya varıldı. Ayrıca Güney Amerika Ortak Pazarı Mercosur’un tam üyeleri Arjantin, Brezilya, Paraguay ve Uruguay ile yürütülen ticaret anlaşması müzakereleri de devam ediyor.
Transatlantiğin iki yakasında ipler Mart ayında Donald Trump’ın ithal çeliğe yüzde 25 ve ithal alüminyuma yüzde 10’luk ek gümrük vergisi getirmesiyle gerilmiş, sonrasında 1 Haziran’a kadar içlerinde AB’nin de bulunduğu birkaç ülkeye muafiyet tanınmasıyla sular bir süreliğine durulmuştu. 1 Haziran’dan sonrası hâlâ belirsizliğini korurken, başkanlığının ardından bile yakın dönem dünya tarihinde adından sıkça söz ettirecek ABD Başkanı Trump, 8 Mayıs’ta İran nükleer anlaşmasından ülkesini çıkardığını ve 2015 yılında İran karşısında askıya alınan ekonomik yaptırımların tekrar uygulamaya koyulacağını duyurdu. Tabii AB şimdi de İran’a uygulanacak yaptırımların ülkedeki AB menşeli şirketleri olumsuz etkileme ihtimalinden tedirgin. Bu noktada Avustralya ve Yeni Zelanda STA’ları yeni nesil ticaret anlaşmaları listesine iki tane daha eklemenin de ötesinde liberal dünya düzenini ve uluslararası ticareti, korumacı retoriği ve kararlarıyla sınayan Donald Trump’a AB’nin verdiği güzel bir cevap olacak. Tıpkı Komisyonun Ticaretten Sorumlu Üyesi Malmström’ün de ifade ettiği gibi “hemfikir olunan ortaklarla bu görüşmelere başlamak, kimilerinin kolay yol olan korumacılığı seçtiği bir dönemde şüphesiz ki güçlü bir mesaj gönderecektir.”
Komisyon Başkanı Jean-Claude Juncker, 13 Eylül 2017 tarihinde gerçekleştirdiği Birliğin Durumu konuşmasında Konseye, Avustralya ve Yeni Zelanda ile STA müzakerelerine başlanması için tavsiyede bulunmuştu. İki yıl içerisinde müzakerelerin tamamlanması ve anlaşmaların yürürlüğe girmesini umut eden Juncker’in zamanlamasına göre AB, Birleşik Krallık’tan daha önce Avustralya ve Yeni Zelanda ile STA’lar akdetmiş olacaktı. Çünkü Birleşik Krallık, Mart 2019 olarak öngörülen AB’den ayrılma tarihi öncesinde, hâlihazırda ticaret anlaşmaları için aklının bir köşesinde olan iki eski kolonisi Avustralya ve Yeni Zelanda da dâhil, hiçbir ülkeyle STA müzakerelerine başlayamaz. 2017’de başlaması beklenen Avustralya ve Yeni Zelanda STA müzakerelerinin 2018 yazında başlayacağı düşünüldüğünde Juncker’in iki yıl hedefinin gerçekleşmesi zor gibi görünüyor. Yine de söz konusu iki STA, bir barış projesi olan AB’nin ilk büyük firesi Birleşik Krallık’a kendi sahasında atılmış bir gol misali, nelerden feragat edeceğini gösterecek olması bakımından manidar.
AB’nin Avustralya ve Yeni Zelanda Ticareti Mercek Altında
Bugüne kadar AB, Avustralya ile olan ticari ve ekonomik ilişkilerini 2008 yılındaki AB-Avustralya Ortaklık Çerçevesi kapsamında yürütüyordu. Ayrıca Birliğin Avustralya ile olan Karşılıklı Tanınma Anlaşması uyarınca, değerlendirme işlemleri de dâhil teknik engeller azaltılarak, ithal ve ihraç ürünlerinin test edilip belgelendirilmesinin maliyeti düşürülüyordu. Birliğin Yeni Zelanda ile de ekonomik ve ticari işbirliğine ilişkin bir dizi kuralı içeren ve 2017 yılında imzalanan Ortaklık Anlaşması bulunuyor. İlaveten Avustralya’ya benzer şekilde, AB ile Yeni Zelanda arasında birtakım teknik belgelerin karşılıklı tanınmasına ilişkin bir anlaşma da mevcut. AB ile Yeni Zelanda arasındaki ticari ilişkiler ayrıca 2003 yılında yürürlüğe giren ve 2015 yılında güncellenen canlı hayvan ve hayvansal ürün ticaretine ilişkin veterinerlikle ilgili bir diğer anlaşmaya da tabii.
Dünyanın en büyük ekonomilerinden olan Avustralya, Eurostat verilerine göre mal ticaretinde AB’nin 18’inci ortağı konumundayken, AB de Avustralya’nın Çin’den sonraki ikinci büyük ticaret ortağı. 2017 yılında AB ile Avustralya arasında gerçekleşen toplam mal ticareti 47,7 milyar avro ve Birliğin Avustralya karşısında mal ticaretinde son üç yıldır 19 ile 21 milyar avro arasında değişen ticaret fazlası dikkat çekiyor. Taraflar arasındaki hizmet ticaretine ilişkin son verilerin mevcut olduğu 2016 yılında, AB-Avustralya toplam hizmet ticaretinin değeri 27,1 milyar avro ve Birlik, 2014-2016 döneminde 9-10 milyar avro civarında ticaret fazlasına sahip. Ayrıca 2016 yılında AB’deki doğrudan yabancı yatırımların 19 milyar avroluk kısmı Avustralya menşeli iken, Avustralya’daki yabancı yatırımların 161 milyar avroluk kısmı AB kökenli; yani AB’nin Avustralya ile olan doğrudan yabancı yatırım ticaretinde 142 milyar avro fazlası bulunuyor.
Güney yarım kürenin küçük ada ülkesi Yeni Zelanda’ya baktığımızda, AB’nin mal ticaretinde 50’nci sırada yer aldığını, Birliğin de bu ülkenin dış ticaretindeki üçüncü kilit aktör olduğunu görüyoruz. 2017 yılında gerçekleşen toplam 8,7 milyar avroluk mal ticaretinde Yeni Zelanda tarım ürünleri, AB ise işlenmiş ürün satmış ve Birlik 2015-2017 döneminde Yeni Zelanda karşısında mal ticaretinde 1-2 milyar avro civarında ticaret fazlası elde etmişti. 2016 yılında taraflar arasındaki toplam hizmet ticareti 4,4 milyar avro ve 2014-2016 döneminde AB, 900 milyon ile 1 milyar avro arasında değişen bir ticaret fazlasına sahip. Son olarak 2016’da Yeni Zelanda’daki AB menşeli doğrudan yabancı yatırımların değeri 10,9 milyar avro ve Birlikteki Yeni Zelanda yatırımlarının değeri 5,6 milyar avro olarak gerçekleşmiş durumda.
Enine Boyuna AB-Avustralya ve AB-Yeni Zelanda STA’ları
Dünyanın en hızlı büyüyen gelişmiş ekonomileri arasında yer alan Avustralya ve Yeni Zelanda’nın birçok ticaret anlaşması bulunuyor. Avustralya ve Yeni Zelanda ile ticaret anlaşması olan ülkelerin piyasalarına AB’deki ekonomik aktörler aynı rahatlıkla giremediklerinden ötürü dezavantajlı durumdalar. AB-Avustralya ve AB-Yeni Zelanda STA’larının bu tip engelleri ortadan kaldırarak, ticareti artırması ve önemli ekonomik kazanımlar sağlaması bekleniyor. Öyle ki uzun dönemde AB’nin Avustralya ve Yeni Zelanda’ya yaptığı ihracatın üçte bir artacağı söyleniyor. Söz konusu anlaşmaların ayrıca AB menşeli işletmeler için dünyanın en dinamik bölgelerinden biri olan Asya-Pasifik Bölgesi’nin kapılarını aralamaya yardımcı olması bekleniyor.
13 Eylül 2017 tarihinde Birliğin Durumu konuşmasının yapıldığı gün Komisyon, Avustralya ve Yeni Zelanda ile STA müzakerelerine başlanmasına ilişkin etki analizlerini de yayımlamıştı. Bu analizlerde Ekim 2015 tarihli “Herkes için ticaret: Daha sorumlu bir ticaret ve yatırım politikasına doğru” başlıklı ticaret ve yatırım stratejisine atıfta bulunuluyor. AB’nin yıllar sonra ticaretle ilgili yayımladığı ilk strateji belgesi olma özelliğini taşıyan bu belgede artık Birliğin ticaret politikasının sadece ekonomik çıkar temelli değil; etkinlik, şeffaflık ve AB değerleri ekseninde şekillendirileceği ifade edilmişti. Bu doğrultuda AB’nin ticaret anlaşmalarının sürdürülebilir kalkınma, insan hakları, çevrenin, sağlığın ve tüketicinin korunması ve Birliğin temel değerleri ile uyumlu olması çok önemli.
AB’nin kendisiyle benzer bakış açılarına sahip Avustralya ve Yeni Zelanda ile ticari ittifak kurmasının ve anlaşmalara kapsayıcı, ilerici ve güncel hükümler eklenmesinin sürdürülebilir kalkınmaya ivme kazandıracağı muhakkak. AB ticaret anlaşmalarında Birliğin standartlarımı önceliklendirme konusunda da ısrarcı. Nitekim bu STA’larda da gıda güvenliği ve tüketicinin korunması gibi alanlardaki düzenlemelerden taviz verilmeyeceği belirtiliyor. Bu da demek oluyor ki; herhangi bir istisna olmaksızın Avustralya’dan ve Yeni Zelanda’dan ithal edilecek tüm ürünler, Birliğin kurallarıyla ve düzenlemeleriyle uyumlu olmak zorunda. Avustralya ve Yeni Zelanda STA’larının taraflar arasında ticaretteki ve yatırımlardaki bariyerleri azaltması, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyümeyi teşvik etmesi, yeni iş imkânları yaratması ve tüketicilerin lehine olması bekleniyor. Ayrıca gümrük vergilerinin kaldırılmasının, Avustralya ve Yeni Zelanda’daki kamu alımları pazarına daha iyi erişimin, ürün testlerindeki basitleştirilmiş süreçlerin ve Avrupa’daki gıda ve içeceklerin geleneksel isimlerinin (coğrafi işaretler) usulüne uygun şekilde korunmasının, AB’deki KOBİ’leri olumlu etkileyeceği ifade ediliyor.
Söz konusu STA’lar için Komisyonun yayımladığı etki analizlerinde amaçlananın, Avustralya ve Yeni Zelanda ile ticaret anlaşması bulunan ülkeler karşısında Birliğin dezavantajlı konumuna son vermek, taraflar arasındaki ticaret ve yatırım koşullarını geliştirmek ve “herkes için ticaret” başlıklı strateji belgesinde ortaya koyulan AB’nin değer temelli ticaret politikasını yaygınlaştırmak olduğu belirtiliyor. Üç seçeneğin değerlendirildiği etki analizlerinde tarife ve tarife dışı engellerin kaldırılmasını, hizmetlerin, yatırımların, yatırımların korunmasının ve düzenleyici işbirliğinin kolaylaştırılmasını ve serbestleştirilmesini öngören modern ve kapsamlı iki STA’nın maksimum faydayı sağlayacağı tespit edilmiş durumda. Söz konusu seçeneğin AB’nin uzun dönem GSYH’sinde 4,9 milyar avro (yüzde 0,02) ve ekonomik refahında 4,8 milyar avro artış sağlayacağı tahmin ediliyor. Avustralya için uzun dönemde gerçekleşmesi beklenen GSYH artışı 4,2 milyar avro (yüzde 0,2) ve ekonomik refah artışı 1,8 milyar avro. Yeni Zelanda için ise GSYH’nin 1,3 milyar avro (yüzde 0,52) ve ekonomik refahın 600 milyon avro artması öngörülüyor.
Etki analizleri ayrıca ticarette azalacak engellerin artıracağı ekonomik aktivitenin sera gazı emisyonlarını Avustralya’da yüzde 0,38, Yeni Zelanda’da yüzde 0,64 ve AB’de yüzde 0,04 yükselteceğini tespit etmişti. AB bu kapsamda anlaşmalara çevrenin korunmasıyla ilgili hükümler koymayı planlıyor. Ayrıca STA’ların başlangıçta bazı sektörlerde işsizliğe yol açabileceği ifade ediliyor. Benzer şekilde tarımda artacak pazar erişiminin AB’deki küçük çiftçilerin kırsal kalkınmasını olumsuz yönde etkilemesi bekleniyor. Bu noktada Yeni Zelanda’nın dünyada en çok koyun eti ve süt ürünü ihraç eden ülke olduğunu ve Avustralya’nın yoğun bir şekilde dana eti ve buğday sattığını belirtmekte fayda var. Bu yüzden Üye Devletler, Avustralya ve Yeni Zelanda STA’ları ile ilgili olarak, ithal dana etinin miktarı konusunda anlaşmazlıklar yaşamış, Fransa ile İrlanda gibi ülkelerden büyükbaş hayvancılıkla uğraşan çiftçilerinin olumsuz etkileneceğine dair sesler yükselmişti. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un her ne kadar serbest ticaret yanlısı olsa da Aralık 2017’de AB liderlerini Avustralya ve Yeni Zelanda ile STA görüşmeleri için acele etmemeleri konusunda uyarması, ülkesindeki tarım sektörünün zarar görmesinden korktuğu yönünde yorumlanmıştı.
Tüm bunlardan ötürü 2017’nin sonunda başlaması planlanan müzakereler için takvimin yaprakları öngörüldüğü hızla çevrilemedi. Şu anki durumda Birliğin tarımla ilgili çekincelerini müzakere stratejisine yansıtması ve hassas sektörlerini korumanın yollarını araması bekleniyor. Aslında haksız da sayılmaz, çünkü yayımlanan etki analizlerinde iş dünyasının büyük kısmının Avustralya ve Yeni Zelanda ile STA akdedilmesine sıcak baktığı, ancak tarımın alt sektörlerinden bazı paydaşların belirli ürünlerde tam serbestleşmeye karşı çıktığı görülüyor. AB’nin bu noktada tarımda tam serbestleşme yerine hassas ürünler için tarife oranları kotası ya da tarafların üzerinde anlaşmaya varacağı diğer ayarlamalar gibi özel muameleleri tercih etmesi muhtemel.
Merve Özcan, İKV Uzman Yardımcısı