İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

AB GÜNDEMİ: Koruyan Avrupa: Avusturya AB Dönem Başkanlığı’nı Devraldı

“Koruyan Avrupa” mottosuyla yola çıkan yeni AB Dönem Başkanı’nın öncelikleri arasında güvenlik, yasadışı göçle mücadele, dijitalleşme ve istikrar vurgusu dikkat çekiyor.
AB GÜNDEMİ: Koruyan Avrupa: Avusturya AB Dönem Başkanlığı’nı Devraldı

Koruyan Avrupa: Avusturya AB Dönem Başkanlığı’nı Devraldı 

30 Haziran 2018 tarihinde Avusturya’nın Schladming isimli kasabasında AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov ve Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz’un katılımıyla düzenlenen sembolik törenle Avusturya AB Dönem Başkanlığı görevini Bulgaristan’dan devraldı. Yeni dönem başkanı Avusturya’nın Başbakanı Sebastian Kurz törende yaptığı konuşmada bunun büyük bir onur, aynı zamanda da büyük bir sorumluluk olduğunu ifade ederken uluslararası ortamın güç koşullarına da dikkat çekti. Bilindiği gibi AB üyesi her ülke altı aylık süre için AB Dönem Başkanlığı görevini üstleniyor ve AB’nin dümenine geçtiği bu süre zarfında Birliğin hâlihazırda belli olan önceliklerine kendi dokunuşunu da ekliyor.

Nitekim 1 Temmuz itibarıyla AB Dönem Başkanlığı görevini üstlenen Avusturya da mottosunu “koruyan Avrupa” olarak benimseyerek, temel önceliklerini şu şekilde sıraladı:

   -Güvenlik ve yasadışı göç ile mücadele,

   -Dijitalleşme yoluyla refahın ve rekabet gücünün korunması,

   -Avrupa’nın komşu bölgelerinde istikrar-Batı Balkanlar ve Güneydoğu Avrupa’ya yönelik AB yaklaşımı

Dönem başkanı sıfatıyla kendi rolünü tarafsız bir aracı olarak tanımlayan Avusturya, AB’nin tam ortasında yer alan coğrafi konumundan da esinlenerek köprü vazifesini sürdüreceğini ve AB içerisindeki birliğe katkı sağlamaya devam edeceğini açıkladı.

Aslında tam da Başbakan Kurz’un ifade ettiği gibi 2018’in ikinci yarısına bakıldığında AB gündeminin oldukça yoğun olduğu ve dönem başkanı olarak Avusturya’yı zorlu bir sürecin beklediği görülüyor. Bir yandan üç temel öncelik esasında şekillenen dönem başkanlığı programını uygulamak için çalışacak olan Avusturya’nın Brexit, 2020 sonrası için AB bütçesi, ABD’deki gelişmeler ve giderek bozulan Transatlantik ilişkiler, AB’nin Rusya ile ilişkileri gibi konularla da uğraşması gerekecek.

Koruyan Avrupa ve Avusturya’nın Öncelikleri

Avusturya’nın seçtiği “Koruyan Avrupa” mottosu önümüzdeki altı ay için hazırlanan programı en doğru biçimde özetliyor. İktidarda Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ile aşırı sağcı ve AB karşıtı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ) koalisyonunun olduğu Avusturya, dönem başkanlığı için hazırladığı iddialı programında göç meselesine güvenlik penceresinden, dijitalleşme gibi AB gündeminde son yıllarda öne çıkan konuya refahın ve rekabet gücünün korunması açısından bakarken, AB genişlemesini Batı Balkan ülkeleriyle sınırlı tutuyor.

Avusturya Dönem Başkanlığı’nın üç temel önceliği arasında şaşırtıcı olmayan biçimde güvenlik ve yasadışı göçle mücadele öne çıkıyor. Hatırlanacağı üzere Avusturya AB Dönem Başkanlığını devralmadan birkaç gün önce gerçekleşen AB Zirvesi’nde en tartışmalı konulardan biri göç olmuş,  ülkeler arasında nihai uzlaşı oldukça güç sağlanmıştı. AB liderleri tarafından Akdeniz kıyısı boyunca maliyetlerini tüm AB ülkelerinin üstleneceği yeni göç merkezleri oluşturulması, Dublin İltica Sistemi’nin korunması ve zorunlu kota sisteminden vazgeçilmesi konularında görüş birliğine varılmıştı. Zirveden sadece iki gün sonra AB’nin direksiyonuna geçen Avusturya is AB vatandaşlarını korumanın en önemli önceliği olacağını belirtirken, göç politikasında bir paradigma değişikliğine ihtiyaç olduğunu, bu nedenle AB’nin dış sınırlarının korunmasına odaklanması gerektiğini vurguluyor. Bunun için de Avusturya FRONTEX’in güçlendirilmesi, özellikle mültecilerin geri gönderilmesi sürecinde üçüncü ülkelerle daha yakın bir işbirliği, AB’ye göç etmeden önce korunmaya muhtaç olanlara yardım edilmesini öngörüyor. Asıl dikkat çeken madde ise Avusturya’nın 20 Eylül 2018 tarihinde Salzburg’da göç konusunda gayrı resmi bir zirvede tüm bu konuları ele almayı planlaması.

Güvenlik konusunda ise Avusturya Üye Devletlerin güvenlik birimleri arasında etkin işbirliği ve bilgi paylaşımının geliştirilmesini ve terör tehditlerine ile artan radikalleşmeye karşı mücadele öne çıkarken siyasi İslam karşıtı stratejiler ve Avrupa stili İslam’ın gelişmesi için tartışmaların başlatılması önerisi dikkat çekiyor.

Bilindiği gibi dijitalleşme ve Batı Balkanlar Avusturya’dan önce Bulgaristan Dönem Başkanlığı’nın da öncelikleri arasında yer alıyordu. Avusturya’nın dijitalleşme konusundaki yaklaşımı ise gelecekte AB ekonomisinin rekabet gücünün ve sürdürülebilirliğinin korunabilmesi için dijital dönüşüme ilişkin akıllı politikalar izlenmesi gerektiği fikri etrafında şekilleniyor. Bu çerçevede Avusturya modern ve dengeli bir düzenleyici çerçeve oluşturmayı, Dijital Tek Pazar’ın tamamlanması, dijital iş modelleri ve hizmetler için koşulların iyileştirilmesi ve kamu yönetiminin modernize edilmesi önerilerini getiriyor.

Son olarak Avusturya Dönem Başkanlığı Avrupa’ya komşu bölgelerde istikrar önceliği kapsamında ekonomi, güvenlik, ortak tarih ve kültürel miras açısından “Avrupa’nın parçası” olarak gördüğü Batı Balkanlar ve Güneydoğu Avrupa’nın AB ile bütünleşme sürecine desteğini ortaya koyuyor.

AB’nin Yeni Parlak Yüzü Sebastian Kurz

Avusturya’nın AB Dönem Başkanlığı’nı devralması ülkenin başbakanı Sebastian Kurz’un da yıldızının parlamaya başlaması anlamına geliyor. Dünyadaki en genç dışişleri bakanı olarak tarihe adını yazdıran Kurz geçtiğimiz yıl ÖVP’nin başına geçerek seçimleri kazandı ve aşırı sağcı FPÖ ile koalisyon kurarak 31 yaşında AB üye ülkelerindeki en genç başbakan oldu.

Sebastian Kurz AB Dönem Başkanlığı sayesinde, Avrupa’nın tam ortasında yer alan coğrafi konumuyla,  yaklaşık 44.700 kişi başı geliri ve 8,7 milyon nüfusu ile küçük ve müreffeh Avusturya’nın sınırlarının çok ötesinde bir etki yaratmak için oldukça iyi bir fırsat yakalamış gibi görünüyor. Bugün AB Dönem Başkanlığı adına göç konusunda sınırların korunması ve güvenlik vurgusu yapan Kurz’un 2015 yılındaki mülteci krizi sırasında Almanya Başbakanı Merkel’in açık kapı politikasını şiddetle eleştirdiği biliniyor. 2016 yılında Suriyeli göçmenler için Balkan rotasını kapayan Kurz, bu sayede muhafazakâr ve radikal sağ seçmenin gözünde oldukça popüler bir lider ve bu popülerlik kendi ülkesinin sınırlarını çoktan aşmış durumda.

Aslında göçmen karşıtı tutumu bir kenara bıraktığımızda Sebastian Kurz’un tıpkı AB’nin bir diğer yıldız politikacısı Fransa Cumhurbaşkanı Macron gibi AB değerlerine, hukukun üstünlüğüne sürekli vurgu yaptığı ve AB entegrasyonunu desteklediği görülüyor. Öte yandan AB’nin son dönemde ilişkilerinde zorluklar yaşadığı iki önemli ülke olan Rusya ve ABD ile daha ılımlı rüzgârların esmesi için çaba göstererek AB çapında bir lider olduğunu ortaya koymak istiyor. Nitekim Avusturya Dönem Başkanlığı programında Rusya’nın Avrupa ve dünya güvenlik ve istikrarında oynadığı anahtar role vurgu yapılıyor. Haziran ayında Rusya lideri Putin’in Viyana ziyaretinde AB’nin Rusya’ya yaptırımlarının kaldırılması konusunda destek istediği biliniyor. Alman gazetelerinin Putin’in AB’deki en yakın arkadaşı olarak tanımladığı Kurz’un iyi anlaştığı bir diğer dünya lideri ise Donald Trump. AB liderlerinin çoğu ile kimyasının tutmadığını bildiğimiz Trump Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz’u “rock yıldızı” olarak adlandırıyor. Dolayısıyla AB Dönem Başkanı olarak Transatlantik ilişkilerin gelişmesi için Kurz’un ne kadar etkili olabileceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Program Dışı Ülke: Türkiye

Avusturya Dönem Başkanlığı’nın 70 sayfadan oluşan ve önümüzdeki altı aydaki hedeflerini ve önceliklerini ortaya koyan programında Rusya’dan ASEAN ülkelerine, Karayipler’den Libya ve Yemen’e, Afrika’dan Latin Amerika ülkelerine kadar pek çok ülke ve bölge ile ilişkilerin geliştirilmesine atıf yapılırken, hâlihazırda AB katılım müzakereleri sürecindeki Türkiye’den hiç bahsedilmemesi oldukça dikkat çekici. Hatırlanacağı üzere Avusturya Başbakanı Kurz mart ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AB kurumlarının başkanlarını bir araya getiren Varna Zirvesi öncesinde Türkiye’yi Kopenhag kriterlerini artık uygulamamakla itham etmiş ve müzakerelerin sonlandırılması çağrısında bulunmuştu. Son olarak Lüksemburg’daki AB Genel İşler Konseyi toplantısında Avusturya Dışişleri Bakanı Karin Kneissl ülkesinin Türkiye’yi AB’ye üye olabilecek bir aday olarak görmediğini açıklamıştı. Avusturya’nın bu tutumu karşısında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Avusturya Dönem Başkanlığı’nda olumlu adımlar atılacağını düşünmediğini ve yeni müzakere fasılları açılmasını da beklemediğini ifade etmişti.

Öyle görünüyor ki Avusturya AB’nin direksiyonuna geçtiği altı aylık süre zarfında Türkiye ile ilgili herhangi bir konunun önüne gelmesini istemiyor. Ancak AB değerlerine sürekli vurgu yapan Kurz’un Türkiye’nin kendi ülkesi dâhil tüm Üye Devlerin onayıyla başlayan AB katılım müzakereleri sürecine yaklaşımı, gelecekte AB çapındaki liderlik hevesine gölge düşürücü. Seçim sürecini tamamlayan Türkiye oluşturduğu yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi çerçevesinde daha hızlı kararlar alarak uygulama fırsatını iyi kullanmalı. Katılım müzakerelerine başlarken de Avusturya’nın itirazlarıyla uğraşan Türkiye’nin reform ivmesini yakalayarak ilerlemeye başladığında önüne çıkan engelleri nasıl aştığını hepimiz biliyoruz.         

Çisel İleri, İKV Araştırma Müdürü

Diğer Yazılar