İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni
İKTİSADİ KALKINMA VAKFI
E-Bülteni

KÜRESEL GÜNDEM: AB Tarihinin En Kapsamlı Ticaret Anlaşmasında Sona Beş Kala

Uluslararası ticaretin ek vergilerle, misillemelerle ve DTÖ davalarıyla savaşa sürüklendiği bir dönemde AB ile Japonya arasında imzalanan, Birliğin en kapsamlı ticaret anlaşmasının 2019’da yürürlüğe girmesi bekleniyor.
KÜRESEL GÜNDEM: AB Tarihinin En Kapsamlı Ticaret Anlaşmasında Sona Beş Kala

AB Tarihinin En Kapsamlı Ticaret Anlaşmasında Sona Beş Kala

Brüksel’de 11 Temmuz’da yapılması planlanan 25’inci AB-Japonya Zirvesi, Japonya’nın bazı bölgelerini etkisi altına alan şiddetli yağışlar sebebiyle 17 Temmuz’a ertelenmişti. Söz konusu tarihte Tokyo’da düzenlenen zirvede ikili ilişkileri artıracak çok önemli iki anlaşma imzalandı. ABD Başkanı Donald Trump’ın küresel ticaretin sınırlarını zorladığı şu günlerde dünyanın en büyük ekonomilerinden olan AB ile Japonya arasında imzalanan bu anlaşmalar, Ekonomik Ortaklık Anlaşması (EOA) ve Stratejik Ortaklık Anlaşması. Birliğin tarihindeki en kapsamlı ticaret anlaşması olma özelliği taşıyan AB-Japonya EOA’sı için müzakereler, 25 Mart 2013 tarihinde başlamıştı. 7 Temmuz 2017 tarihinde prensipte anlaşmaya varıldı ve müzakereler 8 Aralık 2017’de son buldu. Anlaşmaların AP ve Japonya’nın yasama organının onayından geçtikten sonra 2019’da yürürlüğe girmesi bekleniyor. Ayrıca AB ve Japonya arasında karşılıklı yeterliliğe ilişkin yürütülen müzakereler de tamamlandı. Böylelikle taraflar artık birbirlerinin veri güvenliği sistemlerini muadil olarak tanıyacak ve güvenli veri dolaşımı sağlanmış olacak. Bu durum AB’nin güvenlik standartlarını dünyaya ihraç etme çabası olarak da yorumlanıyor. Aynı zamanda AB ile Japonya arasında yatırımların korunmasına ilişkin standartlar ve ihtilafların çözümü için yürütülen müzakereler de devam ediyor.

Zirvede konuşan Konsey Başkanı Donald Tusk, AB ve Japonya’nın coğrafi uzaklıklarına rağmen ekonomik ve siyasi açıdan çok yakın ortaklar olduklarını vurguladı. Tusk ayrıca liberal ekonominin temellerinin sarsıldığı bir dönemde böylesine önemli bir anlaşmanın imzalanmasının korumacılığa verilen en anlamlı cevaplardan biri olduğunu ifade etti. Nitekim Birliğin tarihindeki en kapsamlı ticaret anlaşması olan AB-Japonya EOA’sı, korumacılık yanlısı Donald Trump’a ve almış olduğu kararlara hem anlamlı bir cevap hem de küresel ticarette zayıflamakta olan ABD hegemonyasının boşluğunu doldurması için AB açısından önemli bir fırsat. AB de ticarette yüzünü başka ortaklara dönerek, bu fırsattan yararlanmaya çalışıyor. Keza mayıs ayında Konseyin Avustralya ve Yeni Zelanda STA’larına ilişkin müzakere yönergelerini onaylamasının ardından bu ay gerçekleşen müzakerelerin ilk turu ve aynı döneme denk gelen Japonya EOA’sının imzalanması, Birliğin ticaret gündeminin yoğunluğunun ve yeni ortak arayışlarına hız verdiğinin bir göstergesi.

AB’nin uluslararası ticarette liberal yaklaşım yerine korumacılığı benimseyen Trump’ın politikaları sebebiyle dümen kırdığı limanlardan bir diğeri de Çin. 16 Temmuz’da Çin’in başkenti Pekin’de Devlet Başkanı Xi Jinping’in ev sahipliğinde gerçekleşen 20’nci AB-Çin Zirvesi’nde Birliği, Konsey Başkanı Donald Tusk ile Komisyon Başkanı Jean-Claude Juncker temsil etti. Zirvede taraflar, DTÖ müktesebatına ve kurallara dayalı ticaret sistemine bağlılıklarını yinelerken, Çin’in “Kuşak ve Yol” projeleriyle Avrupa ile Asya arasındaki bağı artırma hedeflerini dile getirdi. Zirvede konuşan Donald Tusk, uluslararası ticaretin kurallarının yeniden yazıldığı ve ezberlerin bozulduğu günümüzde ABD, Çin ve Rusya’ya ticaret savaşlarının önlenmesi çağrısında bulunarak, bu hususta AB ile birlikte hareket etmelerini önerdi. Taraflar ticaretin yanı sıra enerji işbirliği, göç, iklim değişikliği ve insan hakları gibi konuları da görüştü. Ayrıca bu sene 15’inci yıl dönümünü kutlayan AB-Çin Stratejik Ortaklığı’nın derinleştirilmesi kararlaştırıldı. İlaveten çelikte yaşanan kapasite sorununa ilişkin AB ve Çin, uluslararası arenada işbirliklerini artırma ve bu kapsamda oluşturulan G20 Küresel Forumu’nun politika önerilerini uygulama taahhüdünde bulundu.

Birliğin Tarihindeki En Kapsamlı Ticaret Anlaşması ve Daha Fazlası

Japonya, AB’nin Çin’den sonra Asya’daki en büyük ikinci ve dünyadaki en büyük altıncı ticaret ortağı. Japonya’dan AB’ye yapılan ihracatta elektrik makineleri, motorlu taşıtlar, optik ve tıbbi cihazlar ve kimyasallar ön plandayken, AB’nin Japonya’ya ihracatında benzer şekilde motorlu taşıtlar, makineler, tıbbi ürünler, optik ve tıbbi cihazlar ve elektrik makineleri üst sıralarda yer alıyor.

AB ile Japonya arasındaki ticaret incelendiğinde mal ticaretinde AB’nin ithalatının ihracatından daha yüksek olduğu görülüyor, bu da Birliğin Japonya karşısında ticaret açığı vermesine yol açıyor. Son verilere göre 2017 yılında AB, Japonya’ya 60,5 milyar avro değerinde mal ihraç ederken, Japonya’dan 68,9 milyar avro değerinde mal ithalatı gerçekleştirmiş (bkz. Tablo). Hizmet ticaretinde ise son üç yılın verilerini ele aldığımızda, AB’nin Japonya karşısında ticaret fazlası olduğunu görüyoruz. 2016 yılında AB, Japonya’ya 31 milyar avro değerinde hizmet ihraç ederken, Japonya’dan 18 milyar avro değerinde hizmet ithal etmiş ve bunun sonucunda 13 milyar avroluk ticaret fazlası elde etmiş. Taraflar arasındaki doğrudan yabancı yatırımlarda ise Japonya hâkimiyeti dikkat çekiyor. Keza 2016 yılında AB’ye 205,7 milyar avro Japon yatırımı gelirken, Birliğin Japonya’daki yatırımları sadece 82,8 milyar avro. Bu durum, Japonya’daki toplumsal ve ekonomik özellikler sebebiyle ülkede yatırım yapmanın zorluğunu gözler önüne seriyor.

Tablo. AB-Japonya Ticaretine İlişkin Veriler (milyar avro)

Kaynak: Eurostat

Küresel GSYH’nin yaklaşık üçte birini kapsayan bir serbest ticaret alanı yaratacak AB-Japonya EOA’sının özellikle Birliğin Japonya’ya her yıl ihracat yaparken ödediği 1 milyar avro değerindeki gümrük vergilerini kaldıracağı ifade ediliyor. Toplamda 600 milyondan fazla tüketiciye kucak açacak anlaşma ile Japon tüketiciler için özellikle AB’den ithal edilen şarap ile domuz etinin, Avrupalı tüketiciler için ise Japonya’dan ithal edilen makine parçaları, çay ve balık gibi ürünlerin fiyatı düşecek. Ayrıca AB’nin müzakerelerde en hassas olduğu ürün olan binek araçlar üzerinde uzun süredir yürürlükte bulunan düzenleyici engellere son verilecek. Ancak hassas olan bu sektördeki piyasalar, kademeli olarak açılacak ve gümrük vergileri, yedi yıllık bir geçiş döneminin ardından tamamıyla kaldırılmış olacak.

Komisyon tarafından haziran ayında yayımlanan ekonomik etki analizine göre, tarife ve tarife dışı engellerin azaltılması yoluyla ticarette büyük oranda serbestleşmeyi hedefleyen AB-Japonya EOA’sının tamamıyla uygulamaya girmesinin planlandığı 2035 yılında, AB GSYH’sini 33 milyar avro (%0,14) ve Japonya’ya yapılan ihracatı 13 milyar avro artırması öngörülüyor. AB’ye tarım, içecek, tekstil, giyecek ve deri ürünleri gibi sektörlerde önemli kazanımlar sağlaması beklenen anlaşmanın, Birliğin hiçbir sektöründe ekonomik kayba yol açmayacağı ve Japonya için de özellikle imalat sanayisinde önemli getiriler sağlayacağı ifade ediliyor.

AB’nin Japonya’ya ihracatının büyük kısmını sanayi ürünleri oluştursa da payı %10 olan tarımsal gıda ihracatının, anlaşmanın hayata geçirilmesiyle artış göstermesi bekleniyor. Bu yüzden Komisyonun Ticaretten Sorumlu Üyesi Cecilia Malmström’ün anlaşmanın imzalanmasının ardından “AB’nin tarım sektörünün kutlayacağı şeyler var” demesi boşuna değil. Nitekim 127 milyon nüfuslu büyük Japon pazarına serbestçe girecek AB’li tarım üreticilerini önemli kazanımlar bekliyor. Tarafların birbirlerinin coğrafi işarete sahip ürünlerini korumalarına ek olarak, tarımdaki somut kazanımlara baktığımızda AB’nin gouda ve cheddar gibi peynirlerine Japonya’nın uyguladığı %29,8’lik vergi ile şaraba uygulanan %15’lik verginin kalkacağını görüyoruz. Ayrıca Birliğin Japonya’ya ihraç ettiği dana eti miktarında önemli ölçüde artış bekleniyor. Domuz eti ihracatında ise işlenmiş ette gümrüksüz, taze ette ise gümrüksüze yakın bir ticaret olacağı ifade ediliyor. Ayrıca AB-Japonya EOA’sı finansal hizmetler, e-ticaret, telekomünikasyon ve taşımacılık başta olmak üzere hizmetlerin taraflar arasında serbest dolaşımına da imkân sağlayacak. AB şirketlerinin Japonya’daki kamu alımları pazarına girebilecek olması da tarihi anlaşmanın getireceği bir diğer avantaj.

AB’nin değerlere dayanan yeni ticaret politikası kapsamında hayata geçireceği Japonya EOA’sı çalışma, çevre ve tüketicinin korunmasıyla ilgili üst düzey standartların yanı sıra sürdürülebilir kalkınmaya ilişkin bir bölümü de içeriyor. AB-Japonya EOA’sında son dönemdeki ticaret anlaşmalarıyla olan bu benzerliğin dışında bir de ilk bulunuyor. Japonya EOA’sı bugüne kadar Birliğin müzakere ettiği anlaşmalar arasında Paris Anlaşması’na ilişkin özel bir taahhüdün yer aldığı ilk anlaşma. Bu noktada AB-Japonya Zirvesi’nde Komisyon Başkanı Juncker’in “Ticaret tarifelerden ve engellerden daha fazlasıdır. Ticaret değerler, ilkeler ve herkes için kazan-kazan durumu yaratacak çözümler bulmaktır.” Sözleri, ticaret savaşlarına sürüklenen neoliberal sisteme AB’nin kendince yapmaya çalıştığı bir kalp masajı niteliğinde.

Taraflar arasında anlaşmaya varılan bir diğer önemli konu ise veri akışına ilişkin karşılıklı yeterlilikler. Bu kapsamda da müzakerelerin sonuna gelen AB ve Japonya, birbirlerinin veri koruma sistemlerini eş değer olarak tanıma kararı aldı. Böylece ticari ve hukuki amaçlarla kişisel veriler, taraflar arasında güvenli bir şekilde dolaşabilecek ve dünyadaki en büyük güvenli veri akışı bölgesi yaratılmış olacak. AB’nin yüksek veri koruma standartlarıyla uyumlu hale gelmek ve Avrupalı vatandaşların kişisel verilerini korumak amacıyla Japonya; hassas verileri koruma, AB’den gelen verilerin üçüncü ülkelerle paylaşımına ilişkin şartlara uyma ve bunları ülkenin bağımsız veri koruma kurumu ve mahkemeleri tarafında uygulama taahhütlerinde bulundu. Ayrıca Avrupalıların, Japon kamu yetkilileri tarafından bilgilerine ulaşılmasına ilişkin şikâyetlerinin araştırılması ve çözüme kavuşturulması için bir şikâyet idare mekanizması da oluşturulacak.

Zirvede Komisyon Başkanı Juncker, Konsey Başkanı Tusk ve Japonya Başbakanı Abe ayrıca AB-Japonya Stratejik Ortaklık Anlaşması’nı da imzaladı. Söz konusu anlaşma siber suçlar, acil durum yönetimi, enerji ve güvenlik, iklim değişikliği ve yaşlanan nüfus gibi alanlarda artırılmış işbirliği için kapsayıcı ve bağlayıcı bir çerçeve çiziyor. AB-Japonya EOA’sı ile birlikte Stratejik Ortaklık Anlaşması, Birliğin Japonya ile yıllardır süregelen ortaklığını stratejik bir boyuta taşımayı hedefliyor. Zirvede liderler ayrıca Kore yarımadası, Kırım’ın yasadışı ilhakı ve İran nükleer anlaşması gibi dış politika konularında fikir alışverişinde bulundu. AB-Japonya güvenlik ortaklığı, kalkınma politikası, eğitim, kültür ve spor gibi alanlar da zirvede ele alınan diğer konulardı.

Tarihi Anlaşmanın Türkiye’ye Yansımaları

İkili ticaretimize baktığımızda 2017 yılında 4,2 milyar dolar değerinde ithalat ile 14’üncü sırada yer alan Japonya, yıllar içerisinde dış ticaretimizde %1 ile 2 arasında değişen bir ithalat payına sahip. 2017 yılında gerçekleştirdiğimiz ithalatın %1,8’i de Japonya menşeli. 411 milyon dolarlık ihracatımız ile ise Japonya, TÜİK verilerine göre en çok ihracat yaptığımız ilk 20 ülke arasında yer almıyor. Japonya karşısında düzenli olarak dış ticaret açığı veren ülkemizin son olarak 2017 yılında 3,8 milyar dolarlık açık vermesi, ticari ilişkilerimizde Japonya’dan yaptığımız ithalatın hâkimiyetini gözler önüne seriyor. Japonya’ya ihracatımızın %40’ını balık, makarna, kuskus ve domates gibi gıda ürünleri oluştururken, karayolu taşıtları için aksam, parça ve aksesuarlar ile çinko da sattığımız ürünler arasında yer alıyor. İthalatımızda ise karayolu taşıtları için aksam ve parçalar, buldozerler, motorlar, binek otomobiller ve elektrik akümülatörleri ön planda.

AB, küresel GSYH’nin üçte birini kapsayacak tarihi bir ticaret anlaşmasını imzalamışken, bunun Türkiye’ye etkileri de merak konusu. AB ile 1996 yılından beri yürürlükte olan Gümrük Birliği’miz uyarınca AB bir ülke ile STA akdettikten sonra Türkiye de söz konusu ülkeyle benzer bir anlaşmayı hayata geçirmek durumunda. AB’nin Japonya ile ticaret anlaşması için 2013 yılında müzakerelere başlamasından bir yıl sonra ülkemiz, Japonya ile STA müzakerelerine başladı ve en son Şubat 2018’de müzakerelerin sekizinci turu gerçekleşti. AB’nin Japonya ile EOA imzaladığı göz önüne alındığında, Türkiye ile hâlihazırda müzakerelerin yürütülüyor olmasının olumlu bir gelişme olduğu ve en kısa zamanda tamamlanmasının ülkemizin lehine olacağı muhakkak. Çünkü AB-Japonya EOA’sı ile ülkemiz ve Japonya arasında akdedilecek STA’nın yürürlüğe girmesi arasında geçecek sürede Japon malları ülkemize Gümrük Birliği kapsamında herhangi bir vergiye tabi olmadan giriyor olacak, ancak aynı durum Türk malları için geçerli olmayacak. Bu sebeple iki anlaşmanın yürürlüğe girmesi arasında geçecek sürenin minimuma indirilmesi hayati önem taşıyor.

AB-Japonya EOA’sının ekinde Birliğin Türkiye dışında Gümrük Birliği tesis ettiği Andorra Prensliği ve San Marino Cumhuriyeti için özel maddeler bulunuyor. Bu maddelere göre söz konusu ülkelerden gelen ürünleri Japonya, AB’den geliyor gibi kabul edecek. Bir diğer maddeye göre de Andorra ve San Marino, Japonya menşeli ürünlere AB ile aynı tercihli tarife uygulamasını benimseyecek. Ancak söz konusu maddeler ilk defa bu anlaşmada ortaya çıkan bir durum değil, çünkü AB ya anlaşma metnine koyduğu bir hükümle ya da anlaşmaya ek bir bildirgeyle daha önce akdettiği STA’lara da Andorra ve San Marino’yu dâhil ediyordu. Birliğin Andorra ve San Marino’yu Japonya EOA’sına dâhil etmesinin, ancak Türkiye’yi yine kapsam dışı bırakmasının yaratacağı olumsuzluklar, Türkiye-Japonya STA’sının yakın bir tarihte yürürlüğe girmesi durumunda en aza indirilebilir.

Sonuç olarak, ticaret savaşlarının ayak seslerinin her geçen gün yaklaştığı bir dönemde AB, dört bir koldan kendisi gibi serbest ticaret yanlısı ticaret ortaklarıyla yoluna devam etmek için uğraş veriyor. Bu kapsamda Avustralya ve Yeni Zelanda STA’larının ilk tur müzakerelerinin henüz dumanı üstündeyken Japonya ile EOA için imzaların atılması ve bunun Birliğin tarihindeki en kapsamlı ticaret anlaşması olması zamanlama açısından bir tesadüf olmasa gerek. Öte yandan Türkiye-AB Gümrük Birliği’nin güncellenmesi için ilk adımlar atılmış olsa da şu dönemde olumlu bir gelişmenin yaşanmadığını biliyoruz. Ancak tıpkı AB gibi Türkiye’nin de liberal ticaretin gelişmesinden fayda sağlayan bir ülke olduğunu unutmamalıyız.

Merve Özcan, İKV Uzman Yardımcısı

Diğer Yazılar