Almanya Dışişleri Bakanı Maas’ın Türkiye Ziyareti: İkili İlişkilerde Erken Bahar mı?
Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas 5-6 Eylül 2018 tarihlerinde Türkiye’ye bir çalışma ziyareti gerçekleştirdi. Almanya Dışişleri Bakanı’nın ülkemize bu ilk resmi ziyareti, son yıllarda oldukça sıkıntılı seyir gösteren Türkiye-Almanya ilişkilerinde buzların erimesi ve ay sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın resmi Almanya ziyaretinin planlanması açısından önem taşıyordu.
Maas, Türkiye ziyareti sırasında öncelikle mevkidaşı Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile bir araya geldi. İki bakan, TBMM Başkanı Binali Yıldırım ile de görüşme gerçekleştirdi. Ardından Maas, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından kabul edildi. Yaklaşık 1 saat süren görüşmede Türkiye-Almanya ikili ilişkileri, Türkiye’nin AB süreci, Suriye’deki gelişmeler ele alındı.
Maas’ın ziyareti, Türkiye-Almanya ilişkilerinde yaşanan gerginliklerin ardından, ilişkilerin tamir edilmesi açısından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ay sonunda gerçekleşecek oldukça kritik Almanya resmi ziyaretinin öncesinde atılan önemli bir adımdı. Nitekim Maas, Türkiye’ye hareket etmeden önce yaptığı açıklamada "Toplumlarımız arasındaki derin bağ ve ortak çıkarlarımız göz önünde bulundurulduğunda, ilişkilerimizin iyileştirilmesi için çalışmaları sürdürme isteğimiz açıktır" dedi. Türkiye’nin Almanya için önemli bir müttefik olduğunu vurgulayan Maas, ilişkilerin son yıllarda çok sayıda sınavdan geçtiğini hatırlatarak, Türkiye ile ilişkileri yapıcı olarak şekillendirmenin, Almanya'nın stratejik çıkarına olduğunu belirtti.
Türkiye-Almanya Hattında Sorunlar
Maas’ın Türkiye ziyareti öncesi sarf ettiği sözler Almanya tarafının da ikili ilişkilerde yumuşamaya yeşil ışık yaktığını gösteriyor. Peki, Türkiye ile Almanya arasında belki de ikili ilişkilerin tarihindeki en sorunlu dönemlerden birinin yaşanmasına ne sebep olmuştu? Aslında Almanya ile ilişkilerdeki gerginliğin tek bir sebebi olmadığı, pek çok faktörün bir araya gelmesiyle sorun yumağının büyüyerek içinden çıkılması zor bir raddeye geldiği görülüyor. Bir yandan 16 Nisan 2017 tarihli anayasa değişikliği referandumu öncesinde Almanya’da bulunan Türk vatandaşlara hitap etmek isteyen Türk politikacıların etkinliklerinin iptal edilmesi, bu uygulamanın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından ağır biçimde eleştirilmesi ve sözlerinin Almanya’da oldukça yankı bulması öte yandan 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Almanya’ya iltica talebinde bulunan, aralarında üst rütbeli Türk askerlerin ve diplomatların da bulunduğu bazı kamu görevlilerine iltica hakkı tanınması, yine Almanya’daki FETÖ yapılanmasıyla ilgili casusluk krizi, Türkiye’de tutuklu bulunan Alman vatandaşları ve İncirlik Hava Üssü’nü ziyaret etmek isteyen Alman vekiller ikili ilişkilerdeki krizin temel sebepleri olarak sıralanabilir. Ancak mevcut küresel gündem, her iki ülke için de bu krizin üstesinden gelerek sorunlar karşısında birlikte hareket etmenin daha olumlu sonuçlar doğuracağını gösteriyor.
Türkiye ile Almanya arasındaki güçlü ekonomik ilişkilerin siyasi gerginliklerden zarar görmemesi her iki taraf için de büyük önem arz ediyor. 2017 yılında Türkiye-Almanya arasındaki ikili ticaret 36,4 milyar dolara ulaştı. Son 15 yıl içerisinde Almanya’dan Türkiye’ye yapılan doğrudan yabancı yatırım ise 9,15 milyar dolar. Bu yılın ilk yedi ayını dikkate aldığımızda Almanya ile dış ticaret hacmimizin 22 milyar doları aştığını ve Türkiye’nin en önemli ticari ortağı olma ünvanını toplam dış ticaretimizdeki %9,4’lük pay ile koruduğunu görüyoruz.
İlişkilerde Yumuşama Sinyalleri
Aslında Almanya Dışişleri Bakanı Maas’ın Türkiye ziyareti öncesi karşılıklı ilişkilerin yumuşaması için ilk adımlar atılmıştı. Maas’ın ülkemizi ziyareti öncesinde gazeteci Meşale Tolu’nun tutuksuz yargılanırken yurtdışına çıkış yasağının kaldırılması olumlu yankı bulmuştu. Her ne kadar taraflar arasında tutuklu Alman vatandaşlarına ilişkin sorun sürse de konunun eskisi gibi yüksek perdeden ve basın aracılığıyla konuşuluyor olmaması önemli. Öte yandan ABD Başkanı Trump’ın Türkiye’den ithal edilen çelik ve alüminyuma vergilerin iki katına çıkarılacağının açıklanması ve Türk lirasının dolar karşısında hızla değer kaybetmesi üzerine Alman Ekonomi Bakanı Peter Altmaier’in Türkiye’nin Avrupa için önemli olduğunu belirterek destek açıklaması yapması da ilişkilerde yumuşamayı tetikleyen gelişmelerdendi.
Taraflar arasında ekonomik ilişkilerin yanı sıra Suriye, İran, göç ve ABD’nin ticari hamleleri gibi sorunlar da her iki ülkeyi birlikte çalışmaya sevk ediyor. Maas ziyaretinde kapalı kapılar ardında İdlib’de yaşanan son gelişmelerin ışığında Suriye sorununun ele alındığını tahmin etmek güç değil. Nitekim Maas’ın ülkemizi ziyaretinden hemen sonra Almanya ve Fransa'nın da aralarında bulunduğu 8 AB ülkesi, Türkiye ve BM’nin acil diplomatik çözüm çabalarına destek verdiklerini açıklamıştı. Son olarak 14 Eylül’de İstanbul’da Türkiye, Almanya, Fransa ve Rusya temsilcilerinin dörtlü zirve için yaptıkları hazırlık toplantısında konu tekrar masaya yatırıldı. Türkiye, yaklaşık 3 milyonun üzerinde sivilin barındığı İdlib'de çatışma olması durumunda yeni göç dalgası ve terör gruplarının sızma tehlikesine dikkati çekerek Astana mutabakatı çerçevesinde buradaki teröristlerin saf dışı bırakılmasını, muhaliflerle rejim arasında siyasi çözüme ulaşılmasını destekliyor. Almanya’nın pozisyonu ise İdlib'de kimyasal silah saldırısı dâhil, herhangi bir operasyon gerçekleştirilmesi durumunda insani felaketin önlenmesinin öncelikli konu olarak ele alınması yönünde. Dolayısıyla önümüzdeki günlerde de tarafların Suriye meselesine daha fazla eğildiğini görmek şaşırtıcı olmayacak.
Almanya ve Türkiye’nin ortak paydada buluştuğu bir diğer konu ise İran meselesi. Hatırlanacağı üzere ABD Başkanı Trump, mayıs ayında P5+1 (ABD, Çin, Fransa, İngiltere ve Almanya) ile İran arasında 2015’te imzalanan nükleer anlaşmadan çekildiğini açıklamıştı. ABD’nin İran’a tekrar yaptırım uygulamaya başlaması hem AB, dolayısıyla Almanya hem de Türkiye tarafından tepkiyle karşılanmıştı ve varılan nükleer uzlaşıya sadık kalınacağı ifade edilmişti. ABD tarafından yapılan açıklamada para ve altın ticareti için 90 gün, ham petrol ve petrol ürünleri ticareti için ise 180 günlük geçiş süreci öngörülmüştü. Bu durumda yaptırımlar tam anlamıyla 4 Kasım 2018'de yürürlüğe girecek. Hem AB’yi hem de Türkiye’yi olumsuz etkilemesi beklenen bu yaptırımlar açısından, zaten her iki taraf için de sorunlu olan Transatlantik ilişkilerde İran ile ilgili sıkıntıların aşılması için nasıl bir orta yol bulunacağı şimdilik muamma.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Almanya Ziyareti
Almanya Dışişleri Bakanı Maas’ın Türkiye ziyaretindeki en önemli konu aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 27-28 Eylül 2018 tarihlerinde Almanya’ya gerçekleştireceği resmi ziyaretin planlanmasıydı. 25 Eylül tarihinde BM’nin 73’üncü Genel Kuruluna katılacak ve burada bir konuşma yapacak olan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hemen ardından Almanya’ya geçerek mevkidaşı Frank Walter Steinmeier ve Almanya Şansölyesi Angela Merkel ile görüşecek. Kuşkusuz görüşmede Suriye, İran ve sorunlu Transatlantik ilişkilerinin yanı sıra Türkiye’nin mevcut ekonomik durumu ve AB süreci de ele alınacak. Türkiye-AB ilişkileri açısından kilit role sahip Almanya’nın özellikle her iki tarafın da kazan-kazan senaryosu olarak gördüğü Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunda ikna edilmesi gerekiyor. Hatırlanacağı üzere haziran ayında AB Genel İşler Konseyi uzun süredir masada olan Türkiye ile Gümrük Birliği’nin güncellenmesi müzakerelerini başlatmama kararı almıştı. Bu kararın aksine çevrilmesi ve müzakerelerin gecikmeksizin başlaması için Almanya’nın ikna edilmesi şart.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinde ele alınacak bir diğer konu da göç olacak. Türkiye ile AB arasındaki mülteci uzlaşısının etkili işlemesinden en fazla memnuniyet duyanların başında bu uzlaşının güçlü destekçisi Almanya geliyor. Göç meselesi, mülteci akınında en fazla mülteciye evsahipliği yapan AB ülkesi Almanya için oldukça hassas bir konu. Geçtiğimiz yıl gerçekleşen genel seçimlerde Merkel koalisyonunun oy kaybetmesine, oldukça sert biçimde eleştirilmesine ve hatta radikal sağ parti olan göçmen karşıtı AfD’nin (Alternative für Deutchland) yükselişine sebep olan göç meselesinde Almanya, Türkiye ile mevcut uzlaşının sürmesi konusunda son derece kararlı.
Türkiye’nin, Almanya ziyaretinden Türkiye-AB ilişkileri açısından azami fayda elde edebilmesi için kendi ev ödevini de yerine getirmesi gerekiyor. Ağustos ayı sonunda yaklaşık üç yıl aranın ardından Reform Eylem Grubunun yeniden toplanarak bir yol haritası oluşturması son derece önemli. Bu toplantı Türkiye’nin, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi kapsamında da AB konusundaki çalışmaları sürdüreceğinin göstergesi. Ancak bahsi geçen çalışmaları somutlaştırmak, toplantıda belirlenen öncelikleri biran önce hayata geçirmek, böylece son dönemde AB sürecinde elde edilen kazanımların erimesinin de önüne geçmek gerekiyor. Türkiye’nin inişli çıkışlı AB serüveninde reformlar konusundaki kararlılığının ve attığı somut adımların sonuçlarının öncelikle Türkiye vatandaşlarının yaşam kalitesi açısından olumlu sonuçlar doğurduğunu biliyoruz. Dolayısıyla Almanya ziyaretinde belirmesi muhtemel fırsat penceresini büyütebilmek için bugünden, AB reformlarına yüzümüzü hızla dönmekte fayda var.
Çisel İleri, İKV Araştırma Müdürü